27

544 37 4
                                        

"Aleyna, bekle güzelim lütfen!"

Yüzüme karşı esen rüzgara aldırmayıp, meydan okurcasına daha hızlı yürümeye başladım. Rüzgar da inadıma daha sert esiyordu. Sanki nereye kadar dayanacağımı ölçmek ister gibi...

Okuldan yarım saat önce çıkmama rağmen hala durmamış, gittikçe hızımı arttırarak yürümeye devam etmiştim. Nereye gittiğimi, özellikle nerede olduğumu bilmiyordum. Tek yaptığım şey yürümekti. Yürümek ve yürümek...

Jungkook arkamdan gelmesine rağmen bana yetişmiyor, sadece arkamdan sesleniyordu. İstese bana koşarak yetişebilir, beni azar yağmuruna tutabilirdi. Ama yapmıyordu.

"YALNIZ KALMAK İSTİYORUM JUNGKOOK!"

Ağlamaktan çatallaşmış sesimle bağırarak konuştuğumda etraftaki bir kaç insan dönüp bana bakmıştı ama takmamıştım. İçimde fırtınalar koparken saçma bir şeyi takacak kadar kendimde değildim. Sadece yürüyor ve ağlıyordum.

Ağlamam sürekli şiddetlenirken neden ağladığımı da bilmiyordum. Hangisi için ağlıyordum? Ailemin olmayışı, cinayete kurban gitmeleri, katillerini öğrenmem... Hangisi için ağlayacaktım? Hangisi için üzülecektim? Hangisi için kin ve nefret besleyecektim?

Bu zamana kadar yediğim kazıkların en büyüğü bu olmuştu. Tamam, her ne kadar mükemmel biri olmasa da, dans hocamın asla bir katil olduğunu ve olacağını düşünmemiştim.

Bir de yüzüme bakıp duygusuz bir şekilde "hayır" deyişi vardı tabii. Yaptığından hiç pişman olmamış gibi, umrunda değilmiş gibi konuşması onu öldürme isteğimi arttırıyordu.

Düşündüm. Neden ben? Neden bunun benim başıma geldiğini düşündüm. Normal aileler gibi huzurlu, mutlu ailemin neden olmadığını düşündüm. Ailemin ona ne yaptığını düşündüm.

Düşündükçe çorba olan beynim işlevini yitirmiş gibi çalışmıyordu. Düşünme faaliyetini kaybetmiş gibi hissediyordum. Kendime sorduğum soruların ardı arkası kesilmezken hiç birine cevap verememek daha kötüydü.

Ölmek istiyordum. Ölmek ve ailemin yanına gitmek. Belki biraz olsun huzurlu hissedebilirdim. Onlarla geçiremediğim zamanımın belki acısını çıkartır, onlarla beraber mutlu olabilirdim.

Kaldırım sonuna geldiğimde etrafıma bakmadan diğer tarafa geçmek için yola atladım. Beklemek, etrafı kontrol etmek aklıma gelmemişti bile.

Arabaların yoğun olduğu bu saatte, yavaş yavaş karşıya yürüyordum. Çalınan kornaları duymuyor, kırmızı ışığın yanmasını beklerken bir yandan beni şaşkınlıkla izleyen insanları umursamıyordum.

Kaldırıma yaklaşmışken gözümü kamaştıran parlak ışık ve duyduğum yüksek sesle gözlerimi kapatarak yüzümü buruşturdum. Hareket etmek yerine ölümü bekliyor gibi olduğum yerde duruyordum.

Araba gitgide yaklaşırken kaldırıma doğru hızla çekilmemle dengemi kaybederek olduğum yerde sedeledim. Düşmemi engelleyen belimdeki kollar ve tanıdık koku ile kapattığım gözlerimi tekrar sıktım. Bir elimi boynuna, diğer elimi de sırtına çıkardığımda ağzımdan hıçkırık kaçmıştı. Hızla elini saçlarıma çıkararak okşamaya başlamıştı. Bende ağlamaya devam etmiştim.

Daha fazla ayakta duramayacağımı anladığımda ise bacaklarımı serbest bırakarak kendimi serbest bıraktım. Hızla yere düştüğümde benimle birlikte Jungkook'da yere çömelmiş, sarılmaya devam etmişti. Sarsılarak ağlamaya devam ediyor, bir yandan da sıkıca sarılıyordum. Sanki destek alıyor gibi, bıraksam gidecek gibi, yanımda olan son kişiyi kaybetmekten korkar gibi sarılıyordum.

IMPOSSİBLE LOVE | JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin