"Pekala, güzel çalıştık. Tebrik ederim, çok iyiydin."
Bir baş onayı vererek tekrar arkama hızla dönüp çantamı toplamaya başladım.
Sarıldığımda bir süre öylece dikilmiştik. Daha sonra yaptığımın onu rahatsız edeceğini düşünüp ayrıldığımda ise hiç o an yaşanmamış gibi çalışmaya devam etmiştik.
Ama ben karşısındayken yaşanmamış gibi yapamıyordum. Bunu anlamış olacak ki şarkıyı açtıktan sonra benim göremeyeceğim yere geçip dansımı izlemeye başlamıştı. Onu göremediğim için rahattım ama hala utanıyordum işte.
Çantamı sırtıma alıp ona döndüğümde, çantasıyla kapıda beklediğini görmüştüm.
"Neyi bekliyorsun?"
"Seni."
Kaşlarımı kaldırıp ona baktığımda gülerek devam etmişti.
"Hani çalışma odasını kilitleyeceğim ya. O yüzden."
Kafamı sallayarak kapıdan çıkmıştım. Günde 15-20 kere rezil olmayı severdim.
Kitlemesinin sebebini bilmesemde sormaya gerek duymadım.
Arkamı dönüp gideceğim sırada seslenerek durdurmuştu.
"Nereye?"
Ona dönüp bakmaya başladım. "Eve?"
Hızla yanıma gelip beni merdivenlere doğru döndürerek itmeye başladı.
"Açım ben!"
~
"Hadi bana ülkeni anlat!"
Ben yemeğimi yerken o da heyecanla sorular soruyordu.
Sorduğu şeyle duraksamıştım. Ülkem bana geçmişimi, ailemi, orada bıraktığım yaşanmışlıkları hatırlatıyordu. Şimdi bunları belli etmeden nasıl anlatacaktım ben?
"Hadi seni dinliyorum!"
"Anlatamam."
Durup bana baktığında toparlamaya çalıştım.
"Yani, anlatmak istemiyorum."
"Neden?"
"Nedeni yok! Anlatmayacağım!"
Hızla bağırdığımda yerinde sıçramış bana bakmaya başlamıştı. Belki biraz fazla çıkışmış olabilirdim ama neden üsteliyordu ki?
"Daha sakin bir şekilde söyleyebilirdin."
Sessizce söylediği şeyle kendime gelerek ona bakmaya başladım.
Fazla mı kırılgandı, yoksa ben mi fazla kırıcıydım?
"Ben yedim, sen de yediysen kalkalım artık."
Soğuk bir sesle konuştuğunda kafa salladım. Onu kırmaktan nefret ediyordum.
Hesabı ödeyip dışarı çıktığımızda tek kelime etmeden yürüyordu.
Beni eve bırakırken konuşurdu-
"Bugün eve tek gidebilirsin değil mi?"
Tanrım, trip mi yiyecektim?
"Evet, ama ned-"
"Bir işim var, o yüzden gitmeliyim."
Hızla arkasını dönüp yürümeye başladığında olduğum yerde kalmıştım. Cidden kalbini kırmıştım sanırım.
Gidip kolundan tutarak bana dönmesini bekledim. Ama o dönmeden öylece duruyordu.
"Neden böyle yapıyorsun?"
Ciddiyetle sorduğum soru karşısında alayla gülüp bana döndü.
"Ne yapıyorum?"
"Böyle, trip atıp gitmeler felan. Neden yapıyorsun?"
Alaylı yüz ifadesi ciddiyete döndüğünde tekrar soğuk bakışlarını hissediyordum.
"Çünkü sürekli değişiyorsun."
Dediği şeyle kaşlarımı çatarak ona bakmaya devam ettim.
"Ne demek istiyorsun?"
"Bence gayet açık, sabah gayet mutlu, etrafa enerji veren, utanınca bile sevimli olan kızdın. Az önce ise sanki beni tanımıyormuş gibi davranan biri oldun. Sadece bu değil, herkesin yanında bağırdın bir de. Sence ne duruma düştüm onların gözünde?"
Tamam, bunları düşünmemiştim.
"Bir anda çıkıştım, özür dilerim. İsteyerek olmadı."
Bana bakıp göz devirdikten sonra saçlarını eliyle geri atarak söylenmeye başladı.
"İlerisini düşünmeden hareket edemezsin! Şu an dilediğin özür bana az önceki davranışını değiştirmez."
Bana bakıp devam ettiğinde istemsizce yutkunmuştum.
"Seni evime çağırdığımda daha seni tanımadığımı söyledin. Seni tanımaya çalışıyorum ve sen yardımcı olmuyorsun. Söylesene daha ne yapabilirim? Daha yeni tanışmamıza rağmen sıcak kanlı davranıyorum. Seni tanımaya çalışıyorum. Ama tek taraflı olmuyor."
Derin bir nefes aldığında gözlerim dolmaya başlamıştı. En ufak şeyde ağlardım. Ayrıca söyledikleri doğru olsa da gene de kırılmıştım.
"Ya bana yardım edersin, birbirimizi daha kolay tanırız. Ya da...partner değişikliği yaparım."
Benim bir şey dememi beklemeden gittiğinde arkasından bakakalmıştım.
Yapar mıydı ki? Beni bırakıp başkasıyla devam eder miydi?
Bence etmezdi.
Yani umarım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IMPOSSİBLE LOVE | JJK
Fanfiction"Senin hep yanında olacağım ve biz, mükemmel bir aile olacağız." ✎ 280818