Aile.
Dört harf, tek heceli kelime. Küçücük bir kelimeden ibaret ancak anlamı oldukça geniş bir sözcük.
Ailem yoktu, az bir zaman tanımıştım. Daha istediğim her şeyi gerçekleştirememiştim. Örneğin annemin göğsüne kıvrılıp uyuyamamıştım. Babamın saçlarımı okşayıp bana hikaye anlatmasını hissedememiştim.
Tüy gibi kayıp gitmişlerdi ellerimden. Tutamamıştım. Ne yanlarına gidebilmiştim ne onları kurtarabilmiştim. Korkak gibi kaçmıştım. Savaşmamıştım.
Ancak anlamını bilmediğim kavramı tekrar öğrenmem için önümde fırsat vardı. Bu fırsatı değerlendirmeli ve ailenin ne kadar özel ve güzel bir şey olduğunu öğrenmeliydim.
Yüzüme vuran güneş yüzünden gece yatarken kapatmayı unuttuğum perdelere sövüyordum. Yavaşça gözlerimi açarak tavanla bakışmaya başladım.
Jungkook bir haftadır benimle kalmıyordu. Görüşme süremiz bile kısıtlıydı. Eskisi kadar sık görüşmüyorduk.
Dans yarışmasını kazanmıştık, verilen ödül para olduğu için bir kısmını kendimize ayırmış diğer kısmını ise bağışlamıştık. Para fazlaydı, en azından işe yaramıştı.
Beş ay önce kazandığımız yarışmadan iki ay sonra okulu bitirmiş, dans eğitmeni olmuştum. Jungkook da benim gibi okulu bitirmiş, ufaktan mesleğine başlamıştı.
Onunla mutluydum. Arada ufak kavgalarımız olsada asla tam anlamıyla bitmemiştik. Bırakmamıştık birbirimizi. En çok bunu seviyordum. Ne kadar atışsak da en sonunda gene birbirimize sarılıp ağlıyorduk.
Benimle birlikte bir çok kez ağlamıştı. Gözümden bir yaş düşse gözleri doluyordu. Omzunda ağladığımda benden çok onun hıçkırık sesleri geliyordu kulağıma. Bana seni seviyorum demesine gerek yoktu, ben anlıyordum. Öyle güzel hissediyordum ki, daha önce böyle sevilmemiş gibi geliyordu.
Ancak bir haftadır böyle değildi, uzaktık. Hiç bir şekilde benden önce adım atmıyor, aramıyordu. Soğuktu, yanımda değildi. Konuşmalarımız kısaydı ve azdı. Bir haftadır doğru düzgün yüzünü görememiştim. Yanıma gelmiyordu, sarılamıyorduk.
Onu çok özlüyordum ancak o kendini benden uzak tutuyordu. Sebebini bilmiyordum ancak kırıldığım da bir gerçekti.
Derin nefes alarak yataktan kalktım ve banyoya yöneldim. İşimi hallettikten sonra banyodan çıkarak odayı topladım ve üzerimi giyindim.
Telefonumu elime alarak aşağı indim. Telefonda gezerken gördüğüm şeyle duraksadım. Regl günüm geçmişti ancak hala olmamıştım.
Kafamı karıştırsada omuz silkerek aşağı indim ve çantamı alarak evden çıktım. Okuduğum üniversitede öğretmenlik yapmak güzeldi.
Yarım saat sonucunda okula varmış, içeri girerek saate bakmıştım. On dakika sonra derse girecektim. Yemekhaneye yönelerek bir kaç yiyecek aldım ve masalardan birine oturdum.
Paketi açıp ağzıma atacağım sırada nerdeyse her gün olduğu gibi kokusu midemi bulandırmıştı. Hızla elimdekileri bırakmış lavaboya koşmuştum. Bulduğum boş kabine girip kapıyı kapattıktan sonra midemdeki her şeyi çıkardım.
Sifonu çekip kendimi dışarı atarak elimi yüzümü yıkadım. Aynada kendime bakarken aklıma gelen şey kaşlarımı çatmama sebep olmuştu.
Jungkook bir haftadır yanımda yoktu, ancak ne zaman beraber kalsak seyrek de olsa birlikte oluyorduk. Korkuyla derin nefes alarak tuvaletten çıktım. Bugün izin alıp eve gitmem daha iyi olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IMPOSSİBLE LOVE | JJK
Hayran Kurgu"Senin hep yanında olacağım ve biz, mükemmel bir aile olacağız." ✎ 280818