19

570 42 25
                                        

"Nasıl yani?"

Şaşırarak sorduğum soruyla oturduğu yerde dikleşerek derin bir nefes aldı. Ne yani bir üvey babası mı vardı?

"Hayatım karmaşık aslında. Benim ailem de zengindi, benim babam da ölmüştü, bizi bırakıp gitmişti. Benim annem de evlenmişti ve b-bende dayak yemiştim. Ü-üvey babamdan."

Sesi sonlara doğru kısılmıştı ve gözleri artık tavana bakıyordu. Bu kadar zor bir hayat yaşadığını bilmiyordum. Sadece kendi hayatımın bu kadar zor ve maceralı olduğunu sanırdım. Ama şu an karşımda ağlamamak için direnen ve üvey babasından dayak yiyen biri vardı ve bu yanındayken mutlu olduğum insandı.

Neden bilmiyorum ama kalbim acıyordu. Şu an tüm acılarımı unutup ona destek olabilirdim. Acılarını unutturmaya çalışıp mutlu edebilirdim. Peki sonra ne olacaktı? O gittiğinde ben tekrar acılarımla tek başıma kalacak ve yeniden mutsuz olacaktım. Bu konuda bencildim. Çünkü ben ailemi küçükken kaybetmiş ve acısını hep yaşamıştım. Ama o, sadece baba yokluğu yaşamıştı. Karşılaştırınca ben daha kötü zaman geçirdiğime kanaat getiriyordum. Ama onu da öyle bırakamazdım.

Derin bir nefes alarak koltukta ona biraz daha yaklaştım ve kollarımı boynuna doladım. Sarılmak çoğu zaman iyi bir ilaç olurdu. Bu da öyle bir zamandı işte. Başımı omzuna koyduğumda o da ellerini belime koyarak sarılışıma karşılık vermişti. Çenesi omzumu bulduğunda derin bir nefes alarak gözlerimi kapatmıştım.

Ne kadar ben kötü bir hayat yaşasam bile o da iyi zamanlar geçirmemişti. Kim bilir, belki sarılacağı biri bile yoktu...

Kulaklarıma dolan hıçkırık sesi ile gözlerimi açtım. Belki de karşımda ağlamamasının sebebi göz yaşlarını saklamaktı. Çünkü şu an omzumda ağlamasının başka bir sebebi yoktu, ya da ben bulamıyordum.

Kollarımı biraz daha sıkarak sarıldım. Ağlamasını istiyordum. Ağlasın ve tüm birikmişliklerini döksün. Kısa sürede çenesini çekip alnını omzuma yasladığında yavaşça ensesindeki saçlarını okşadım. Nasıl teselli edeceğimi bilmiyordum. Bu gibi zamanlarda beni kimse teselli etmezdi, kendi kendime ağlardım. Bu yüzden sustum ve bekledim. O ise konuşmaya başladı.

"Güzel bir ailem vardı, huzurlu ve mutlu. Ama b-babamın ölümüyle her şey alt üst olmuştu. Ben ve annem yıkılmış; tadımız, huzurumuz, her şeyimiz kaçmıştı. O zamanlar biraz küçüktüm, her şeyi anlamıyordum. Daha sonra annem eve bir gün başka biriyle geldi. Yanında bir adam vardı. Kim olduğunu sorduğumda b-baban demişti. Düşünebiliyor musun? Babamın ölümüyle benden daha çok yıkılan kendisi değilmiş gibi, evlenecekti."

Sözlerin gerisi boğazına düğümlenmiş gibi sustu. Hala ağlıyordu. Bunu üstüme düşen göz yaşlarından anlıyordum. Başımı başına yasladım ve konuşmaya başlamasıyla dikkatimi ona vererek gözlerimi kapattım.

"Baba diyeceğim adam, en başlarda bize iyi davranıyordu. Her gün anneme çiçek, bana ise hediyeler alıyordu. Annem mutluydu fakat ben değildim. Ona beslediğim kin yüzünden asla mutlu olamıyordum. Sonraları üvey babam bizi boşlamaya başladı. Geç gelirdi, içkili olurdu. Evde olduğu zamanlarda ise çalışma odasından çıkmazdı. Bunu garipsesem de umursamadım. Sonuçta benim gerçek babam değildi öyle değil mi?"

Tekrar sustuğunda gözlerimi açmış ve ensesindeki elimi çekerek ne zaman aktığını bilmediğim göz yaşlarımı silmiştim. Tamam lafımı geri alıyordum, o da benim kadar zor zamanlar geçirmişti.

"Bir gün beraber kahvaltı yapıyorduk, babam anneme özel kahvaltı hazırlamıştı. Tabii benim odadan çıkmayacağımı bildikleri için bana hazırlama girişimine bile girmemişti. Bende o gün kahvaltıya indim. Mutlu gözüküyorlardı. Annemin önündeki kahvaltılıklara elimi uzatmıştım ki elime vurulmasıyla hızla elimi geri çekmiş ve ateş saçan gözlerimi üvey babama dikmiştim. Ne yaptığını sorduğumda ise onu anneme yaptığını ve istiyorsam gidip kendime hazırlamamı söylemişti. İlk kötü davranışı buydu. Anneme baktığımda omzunu silkerek yemek yediğini görmüştüm. Hızla evden çıkmış ve eve üç gün gitmemiştim. Benim değerimi annemin anlamasını istiyordum. O adam için değil benim için endişelenmesini istiyordum. Fakat kimin umurunda olduğunu üç gün boyunca benim için endişelenmemesinden öğrenmiştim. Eve geldiğimde neden geldiğimi soran bir anne beklemiyordum."

Kalbimin üstüne oturan öküzü kaldıramıyordum. Öyle ki sürekli gözlerimi silmekten sıkılmış ve akmasına izin vermiştim.

"Ve ah, evet o lanet gün. Annemin bana veda ettiği gün... Ve babamın suçu bana attığı fakat hiç bir suçumun olmadığı gün. Evde sürekli bu olaylarla daha fazla başa çıkamadığımı anladığımda evi terk ettim tekrar. Bir hafta sonrasında eve gittiğimde annem artık yoktu. Hayata yummuştu gözlerini. O da bırakıp gitmişti beni. Ve üvey babamla yalnız bırakmıştı beni. Her gün hırpalayan ve annemin ölümünün benim suçum olduğunu yüzüme vuran bir adamla kötü günlere sürüklemişti beni. Ama asıl önemli olan neydi biliyor musun? Annemi öldüren kişinin üvey babam olması... Bilmiyorum sanıyordu ama ben biliyordum. Bunu anlamak zor değildi. Odasında bulduğum bir kaç ilaç her şeyi anlamama sebep olmuştu. Annem öldükten bir zaman sonra beni de öldürmek istediğini anlamıştım. Bunu anladığımda ise dayanamayıp evden kaçtım. Ondan nefret ediyorum."

Anlatmayı bitirdiğinde ikimizde ağlıyorduk. Tekrar ağlamaya başlamıştı. Alnını daha fazla bastırıyordu omzuma, daha sıkı sarıyordu kollarını belime...

Ne kadar öyle kaldık bilmiyordum. Geri çekilip kollarımı boynundan çekerek başını kaldırdım ve ona bakmaya başladım. Gücü kalmamış gibiydi. Başını dik tutmuyordu. Burnumu çekerek yüzünü avuçlarım arasına aldım ve alnını alnıma yasladım. Sulu gözleriyle bana baktığında aynı şekilde ona baktım ve baş parmağım ile gözlerini sildim. Gözünü kırpmadan bana bakıyordu.

Ellerini belimden çekip yüzüme getirdiğinde gözlerini silmeyi bıraktım. Benim ona yaptığım gibi o da gözlerimi silmeye başlamıştı.

Çok güzel bir histi bu. Uzun zamandır kimse gözlerimi silmemişti, ağladığımda yanımda olmamıştı.

Gözümü kapatıp beklemeye başladım. Silmeyi bıraktığında ellerini tekrar belime götürdüğünde gözlerimi açtım ve kapanmış gözlerine baktım. Gözlerini kapattığı için mutlu olmuştum. Çünkü söyleyeceklerimi gözlerine bakarak söyleyemezdim. Bu kadar cesaretim yoktu. Derin nefes alarak konuşmaya başladım.

"Sana ağlamak yakışmıyor, aksine sürekli gülmek, kahkaha atmak ve sırıtmak bile yakışıyor. Sana aileni getiremem belki ama, sürekli yanında olarak sana destek olabilirim. Teselli edemem belki ama, sarılarak yanında olduğumu kanıtlayabilirim. Annen olamam belki ama, annen kadar büyük sevgi gösterebilirim. Yeter ki üzülme, sana üzülmek yakışmıyor Jungkook..."

Sözlerim bittiğinde gözlerini açarak bana baktı. Tamam şu an utanıyordum. Umarım domates değilimdir! Ayrıca hızlı atan kalbim de bana hiç yardımcı olmuyordu! Beynim beni terk etmiş gibiydi, çalışmıyordu. Hadi ama, beni bu durumda nasıl yalnız bırakabilirlerdi!

Ben organlarımla kavga içindeyken alnıma değen dudaklar ile durmuş ve sakin kalmaya çalışmıştım. Beni en son babam alnımdan öpmüştü!

Aklıma babamın söylediği sözler geldiğinde istemsizce heyecanlanmıştım.

"Eğer biri seni alnından öpüyorsa, emin ol seni ben kadar seviyordur..."

---
Ayh, haftada bir bölüm attığım için uzun tutmaya çalışıyorum. Umarım batırmıyorumdur.

Size Cuma sürprizi yaptım WPOWKDKEKDKDKFKF

Sizi Morluyorum 💜

IMPOSSİBLE LOVE | JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin