"Masum olmayan bir masaldık biz..."
Genç adam son kez saatine baktı. Gitme vakti yaklaşıyordu ve içindeki tarifi imkansız sıkıntı onu bu yolculuktan soğutuyordu. İlk kez böyle oluyordu ama yine de içindeki o sıkıntının ‘gitme’ değil de, ‘git’ demesi başka bir çelişkiydi.
Burak Şimşek, o sıkıntının başladığı yerin ne işe yaradığını bile yıllar geçtikçe unutmuştu. Şimdi neden bir kalbi olduğunu hatırlıyordu ki? Oflayarak elindeki çaydan bir yudum aldı.
"Sorun ne?" diye sordu kız kardeşinin kocası Karahan. Onunla artık kardeş gibiydiler ve her türlü şeyini anlatıyor, derdini paylaşıyordu.
"Eskişehir'e gideceğim, ama içim sıkılıyor," dedi bıkkınlıkla.
"Eskişehir nereden çıktı lan?""Ya ne bileyim, teklif şirkete geldi. Arda'ya git dedim ama o kılıbık Öykü yüzünden gidemiyor. Biliyorsun zaten kız uçan kuştan nem kapıyor. Sanırım orada yapacağım şey de beni geriyor."
"İş mi?""Hayır, üniversitede İşletme ve Ekonomi üzerine seminer var. Bir de ödül verecekler. Genç ve başarılı girişimcilerin konuşma yapması istenmiş. Bu işleri Arda daha iyi yapar. Ama maalesef bu sefer iş bana düştü," dedi Burak sıkıntılı bir sesle, evet sıkıntısı kesinlikle bundandı. O hiç sevmezdi öyle başarısını anlatmayı.
Karahan kahkaha attı. "Üniversiteli bebeklere ders vereceksin yani."
"Ya sus, zaten canım sıkkın. Neyse ben çıkayım. Arabayla gideceğim, anca yetişir dinlenirim.” Anahtarını aldığı sırada aklına gelenle “Gel istersen sende benimle," diye sordu."Sağol, bir tane de ben de var biliyorsun o nem kapandan. Dansöz gecesinden sonra kök söktürüyor. Çıkamıyorum tek başıma bir yere. Sayende," derken gözleri ile arkada Arya ile oturan karısını gösterdi.
"He, doğru, bence de sen kal. Bardayken her dakika 'neredesin aşkım?' muhabbetleri çekemem," sesi alaylı çıkmıştı, yalan da değildi, bu gece barda bayılana kadar içmeliydi. Aldığı araba anahtarını elinde sallayarak "Hadi ben çıktım," dedi kızlara da el sallayarak.
"Hafta sonu geleceksin ama değil mi abi?"
"Kaçırır mıyım kızım doğum gününü. Geleceğim tabi."
abisine sarılırken "Tamam abilerin en yakışıklısı," dedi Sevda. Karahan yalancı bir öksürükle ayırdı onları. "Abim Karahan abim o. Of ya!" Gözlerini kısmıştı."İsterse baban olsun. Kıskanıyorum. Hem ne biçim bir cümleydi o, abilerin en yakışıklısıymış. Benim en yakışıklı senin için."
"Gerizekalı," dedi Burak adama acıyarak bakarken.Tüm ailesi toptan aşkla kafayı yemişti. Çapkınlık yapacak bir Özgür kalmıştı yanında, ona da yazıktı ama. Karahan’dan çok ümitliydi, İstanbul’u sallayabilirlerdi birlikte. Başını sağa sola salladı, tabi küçük yaramaz kardeşinin büyüsüne kapılması ayrı güzeldi. Kardeşi mutluydu sonuçta. Arabaya bindi ve en sevdiği yabancı şarkıyı son ses açıp, yola çıktı.
(LET ME GO...)Eskişehir'de onu bekleyen sürprizden henüz haberi yoktu.
***
Genç kızın topuk sesi apartmanın koridorunda yankılanıyor, merdivenlerden inerken boynuna taktığı mor fuları sinirle çekip aldı ve eline dolayıp tersi ile isyan eden gözyaşlarını sildi.
Apartmandan hızla çıktığında etrafına bakındı. Karşıda gördüğü durağa yürürken gözü bir şey görmüyordu. Bildiği tek şey o anda eve gidemeyeceğiydi. İleride gördüğü taksi durağına vardığında sıradaki taksiye işaret verdi ve kendini hızla taksiye attı.
"222 lütfen," dedi sert bir sesle. Taksici başını sallayıp gaza bastı. Gözyaşlarını artık kontrol edemiyordu. Elindeki fuları sinirle sıkıca tuttu. Avuçlarını bastırıyor, sanki ondan güç alıyordu. Hayatında hiç bu kadar aşağılanmamıştı. Adam resmen bakire diye dalga geçmişti onunla. Daha on dokuz yaşındaydı Bade, sadece on dokuz. Ne bekliyordu ki o adam? On dokuz erkeğin altına girmiş olmasını mı? Ayrıca babası onu keserdi. Babasını düşününce başını sola salladı. Cem Ernez hayat boyu görüp görebileceği en kıskanç adamdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BADE'M / TUTKU SERİSİ II - FİNAL
RomanceGeçmişten gelen ve geleceğe açılan koca bir yara... Masum olan bir kızla masum olmayan bir başlangıç... Bu hikayedeki tek suçsuz olan AŞK'tı ve tüm günah tutkudaydı. Tutkunun sürüklediği bir mecburiyet, küçücük bir varlığın başlattığı bir evlilik...