“Tamam Pars, abartma işte, duydun doktoru bir şeyin yokmuş.”
“Vuruldum ben tamam mı? Sen de bana bakacaksın! Senin yüzünden oldu,” diye çıkıştı kıza.“Aa üstüme iyilik sağlık, ben mi dedim hödük gibi saldır adama?”
Adam omuz silkti. “Ben anlamam bana bakacaksın. Sana çarptı diye ben saldırdım. Üstelik saldırmadım, adam gibi uyardım sadece.”“Uyarmışmış. Bakmayacağım işte. Bir şeyin yok, adama bak ya! Artistlik yapıyor birde haklıymış gibi,” resmen çemkirmişti adama.
“Öyle mi?” diye meydan okuyan bir tavırla sorunca, Duygu da ellerini göğsünde bağlayıp, “Öyle!” diyerek karşılık verdi.
Pars cebinden telefonu çıkardı ve özel doktorunu aradı. -Yani aramış gibi yapmış da olabilir.“İyi günler Şükran hanım, nasılsınız?”
Duygu kaşlarını çattı. Adamın ne yapmaya çalıştığını anlamamıştı.
“Teşekkür ederim. Bende iyi sayılırım. Şey Şükran hanım sizden özel bir ricam olacak, geçen babamla ilgilenen hasta bakıcınız vardı, Hande hanımdı sanırım-““Evet aynen sarışın ve uzun boylu olan.”
Duygu kendi boyuna baktı. O da kısa değildi o da uzundu.
“Onu bir haftalığına benim eve gönderir misiniz? Yatılı olacak-“
Duygu’nun gözleri kocaman açılmıştı. Ne demişti ne? Yatılı mı? Bakıcı mı? Daha neler! “Ya yeter! Kapat şu telefonu. Yoksa cerrah arayacaksın bu saatte. O beynini açıp, parçalarına ayıracağım.”“Tamam Şükran hanım, sevgilim şimdi dönüş yaptı, bakıcıyı o ayarlamış, teşekkür-“ Duygu elinden telefonu almaya çalışınca Pars havaya kaldırıp tuşları kapattı.
“Daha da açıklama yapıyor kadına ya! Tamam dedik değil mi?”Pars kıza bakıp resmen sırıtıyordu, “Ay canım kıyamadı bana.” Arkaya yaslanıp, “Çorba yapar mısın bana?” dedi.
“Zıkkım-“
“Ararım!”
“Tamam.”
“Akıllı sevgilim.”Duygu homurdanarak mutfağa gitti ve adama çorba yapmaya başladı. “Adama bak ya, ne tatlı canı var arkadaş anlamadım ki, ufacık bir yara ile milleti ayağa kaldırdı. Hayır ne oldu sanki!”
“Duyuyorum seni homurtu prensesi. Ayıp ama moral vermen lazım, hastayım ben. Madem bakacaksın, yüzüme vurmayacaksın. Sevecenlik önemli.”
“Duy zaten çıt kırıldım prens. Şuan hiç sevecen değilim!”
“Naifim ben bir kere.”
“Bizim orada ana kuzusu diyorlar.”Pars yüzünü buruşturdu, “Ana kuzusu mu? Saçma!”
Yarım saat sonra Duygu tepsi ile gelip, tepsiyi adamın önüne bırakınca Pars dudak büktü. “Hande kaşık kaşık yediriyordu babama.”
“Yeminle bir kaşık çorbada boğarım seni!”
“Banane sen yedir.”Duygu ya sabır çekip, adamın yanına oturunca, “Günah, söylenme, hastayım ben,” dedi çocuk gibi mızıldanarak.
“Günahına da sevabına da!” diyen Duygu sıcak çorbayı adamın ağzına tıktı.*
Saat gece yarısına yaklaştığında, Duygu saate bakıp ayaklandı, “Ben gideyim artık. Sen de yat dinlen, sabah gelir kontrol ederim,” dedi çantasını eline alarak.
Pars kaşlarını çattı. “Burada kalmayacak mısın?”
“Tabi ki de hayır!” diye çıkıştı.
“Ya gece susarsam?”“Giderken odana su götür.”
“Ya tuvaletim gelirse?”
“Ona da ben mi götüreyim seni?”
“Ya acıkırsam?”
“Şimdi yedin. Hem yürüyebiliyorsun Pars. Bu neyin nazı?”“O zaman Hande hanımı arayım-“
“Yemin ediyorum bir kere daha Hande dersen, ben deşecem seni neşterle!” diye adamı azarlayıp, elini de beline koyunca, adam ona yavru kedi gibi baktı. Bu hali de Duygu’ya çok sevimli gelince çantasını yana atarak, pes etti. “İyi tamam, hadi gidelim de uyu.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BADE'M / TUTKU SERİSİ II - FİNAL
RomanceGeçmişten gelen ve geleceğe açılan koca bir yara... Masum olan bir kızla masum olmayan bir başlangıç... Bu hikayedeki tek suçsuz olan AŞK'tı ve tüm günah tutkudaydı. Tutkunun sürüklediği bir mecburiyet, küçücük bir varlığın başlattığı bir evlilik...