***Oy verip yorum yaparsanız sevinirim. Birlikte büyüyelim...***
Gözlerim bir anda çok değişik bir yaratığa takıldı. Mika'lara hiç benzemiyordu ama insan gibi iki ayak üzerinde yürüyordu. Rengi mora çalan bir pembeydi ve gözleri simsiyahtı. Elinde bir torba benzeri şey taşıyordu ve parmakları yalnızca üç taneydi. Bize iyice yaklaştı ve anlamadığım bir dilde Mika ile konuşmaya başladılar.
Aiden ile birbirimize bakıp kaldık. Ne dediklerini anlamıyorduk ikimizde. Yine de korkmamıştım. Bilmediğimiz nice varlıklarla karşılaşacaktık kim bilir?
Aklım yerine yeni geldi. Havanın tadını yeni hissetmiştim. Ciğerime çok saf ve temiz doluyordu. Hiç kimyasal yok saf oksijeni daha önce hiç tatmamıştım.
"Hadi bakalım gençler ne görmek istersiniz... Dünya da olan çoğu şey burada da mevcut"
Aiden ile yine göz göze geldik. Aklımızda hiçbir şey yoktu. Kendimi tamamen cahil hissetmiştim. Dünya ya dair bile çok az şey biliyorken hiç bilmediğimiz bir gezegende ne görmek isterdik ki. Sanırım her şeyi.
"Mika deniz... Çok merak ediyorum" diye merakla sordu Aiden. Mika'ya döndüğümde yüzünde hafif bir tebessüm vardı. Bu var olduğu anlamına geliyordu sanırım.
"Kendimi sizin kullandığınız arabalar gibi hissediyorum" dedi gülerek. Biz o arabaları anca filmlerde görmüştük ama haklıydı da.
"Bizi buraya sen getirdin rehberlik yapmalısın"
Onca yaşanandan sonra içim anlamsızca huzur dolmuştu. Sanki bir daha asla üzülmeyecek bir daha asla bu gibi olay yaşamayacak gibi hissediyordum. Burası beni gerçekten büyülemişti. Her zaman buradaymışım gibi. Olaylar yaşanmamış gibi...
Bir yandan da Aiden'in neden böyle davrandığını düşünüyordum. Annesine çok düşkün birisiydi bildiğim kadarıyla. Korku insana her şeyi yaptırır. Ama annesini benim için silmesi hiç hoşuma gitmemişti. Biraz kafasını toplasın bu konuyu yeniden açacaktım.
Mika'yı yine tuttuk ve yine aynı şekilde bir saniye bile geçmeden farklı bir yerdeydik. Işığın tenime vurduğunu hissettim. Tenimle adeta dans ediyordu. Peşine gözlerim berrak hafif dalgalı deniz ile buluştu. Ardından kumun sıcaklığını hissettim. Ayaklarımda ayakkabı olmadığını o ana kadar anlamamıştım.
Aiden ise çoktan büyülenmişti bile. Yavaşça denize doğru bir adım attığını gördüm. Mika ise bizi izliyordu. Dışarıdan nasıl görünüyorduk acaba. Bizi görenler için çok değişik tepkiler veriyorduk kesin. Ama bilseler hayatları boyunca doğal olan hiçbir şeyi görmediğimizi. Bunca zaman boyunca yapay bir yerde yaşadığımızı. Eminim ki kendileri de olsa aynı tepkileri verirlerdi.
Mika ile göz göze geldik ve aklımdan geçeni okumuş olacak ki başıyla onay verdi. Bende denize doğru bir adım attım. Hafif bir dalga ayağımıza vurdu. Soğuğu hiç bu kadar güzel hissetmemiştim. Anı yaşamak bu olmalıydı. Hiç bu kadar mutlu hissetmemiştim.
...
Zamanın nasıl geçtiğini anlayamadım. Havanın kararmaya başladığını fark ettim. Bunca zaman boyunca denizde dolaşıp uzanıp ışığın tadını çıkarmıştık. Mika arada sırada gözden kayboluyordu ama sıkça kontrole gelmişti. Bir sürü şey konuştuk ama düşününce hiçbir şekilde hatırlamıyorum. Ama sanki hava çok çabuk kararmıştı gibi. Dünyada gün yirmi dört saat sürüyor diye biliyoruz. Hoş iki farklı gezegen. İkisini kıyaslamak yanlış olurdu. Nefes alabildiğimize sevinmem gerektiği yerde ben günün uzunluğunu yargılıyorum.
"Burada ömrümün sonuna kadar kalabilirim sanırım" Aiden ile uzandığımız kumlarda yıldızlara bakıyorduk. Çok enteresan bir görüntüydü. Sanki hepsi belirli bir noktada buluşuyor gibi peşlerinde ışık bırakıyorlardı.
Hiçbir cevap veremedim ama bende aynı düşüncedeydim. Bura da nasıl bir hayatın bizi beklediğini bilmeden çoktan burada yaşamayı kabul etmiştim bile. Nasıl olacağını düşünmeden de duramıyordum. "Anı yaşa" tabiri benim için kesinlikle doğru değildi. Aklımda her an bir soru olurdu? Her an tetikte olurdum. Bütün bu olanlarda bu durumu tetikledi.
"Gençler" Mika'nın sesi ile irkildim. "Bir oda ayarladım size karanlıkta dışarıya çıkmanızı tavsiye etmiyorum... Dünya'da olan çoğu şeyi temin ettirdim televizyon filan" Bunu nasıl yapıyordu ki... Bambaşka bir gezegendeyiz ama Dünya'da olan bir şeyi buraya getirebiliyor.
"Sağ ol Mika" hala yerde uzanıyordum. Aiden ise çoktan kalkmıştı. Sanki biraz Mika'dan çekiniyordu.
Ayağa kalktım. Aiden ve ikimiz Mika'ya tutunduk ve göz açıp kapayıncaya kadar odaya gelmiştik bile. Yine tamamen ormanın içinde ama düzeni daha farklıydı. Dediği gibi televizyon vardı.
"Sizin uyku düzeninizden çok farklı olduğumuzu sanmıyorum... Yılın bu zamanı gündüzler kısa..." Bir anda bir sessizlik oldu. "Dışarı çıkmamaya özen gösterin ihtiyacınız olan her şey burada var"
"Dışarı nasıl çıkacağız zaten Mika bir kapı yok"
Yan yan gülümsemesi her şeyi anlatmıştı aslında. Siz öyle sanın der gibiydi. O şeffaf maddeye doğru ilerledi ve elini uzattı. Bir anda eli dışarıya çıktı. "Dışarı çıkabilirsiniz ama içeri girmek için –ışınlanma- gerekli... Bunu yapmayı öğrenene kadar dışarı çıkmayın" Işınlanma kelimesini özellikle bastırmış gibi görünüyordu.
"Sanırım bu seferde ben Nora'yı araba niyetine kullanacağım" Aiden'in üzüldüğünü hissetmiştim.
"Bu genlerle alakalı bir şey değil Aiden... Genlerimiz neredeyse yüzde doksan beş aynı... Kendini farkına varmayı öğrenmen lazım..."
"Ne yani bende yapabilir miyim?"
Mika dudaklarını hafiften büzerek neden olmasın dercesine kafasını salladı. Aiden'in şimdiden bunu yapmak için hevesli olduğu her halinden belliydi. Ben ise nedense o kadar hevesli değildim. Yürümek hoşuma gidiyor. Sanırım öğrendiğimde de genellikle yürüyeceğim...
Mika iyi geceler dedikten sonra gitti. Bir an için ne yapacağımızı düşünürken Aiden televizyonu açtı. Ben ise yatağın ucuna oturmuştum. Gemide genelde kanallar önceden kaydedilmiş olurdu ve belirli aralıklarla aynı şeyler dönerdi. Ama televizyon açıldığı andan itibaren farklı yayınlar akıyordu. Şaşırmamak elde değildi.
Kanallarda yayınlananların Dünya'dan canlı yayın olduğunu anlamamız ise birkaç dakikamızı almıştı. Bu kadar uzak mesafeden nasıl olur da yayın akışı canlı olabilirdi. Bir tuhaflık olduğu ortadaydı...
***Oy verip yorum yaparsanız sevinirim. Birlikte büyüyelim...***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Dünya
Science FictionDünyada kalmak için gönüllü olan çok fazla insan var. Yeni bir dünya bulamayacağımızı düşünen, bir yıldızın çekim kuvvetine yakalanıp yok olacağımızı düşünen, hatta uzaylılar ile karşılaşıp saldırıya uğrayacağımızı düşünen. Ama bizler umudunu kaybet...