***Oy verip yorum yaparsanız sevinirim. Birlikte büyüyelim...***
Annem bilim kadını babam ise aşçıdır. Ben ise hangi iş grubuna seçileceğimi hiç bilmiyorum. Ne yemeğe yeteneğim var ne bilime. Sürekli her şeyi sorgulayan bir yapımın olduğunu biliyorum. Babamın söylemesine göre eskiden de yemeğe karşı ilgisi varmış. Annem ise çok zeki bir çocukmuş. Benim ne bir şeye karşı öyle aşırı bir ilgim var ne de standartların üstünde bir zekam var.
"Nerdesin sen bir saattir seni arıyorum"
Sesin geldiği yöne doğru döndüm gülümseyerek "İlk buraya bakman gerekliğini daha öğrenemedin"
Kısa bir süre bana öylece bakıp kaldı "Gitmemiz lazım"
Gözlerimi devirdiğimi bunu yaptıktan sonra fark ettim " Jane gelmek istemediğimi söylemiştim"
"Yapma ne olur beni yalnız mı bırakacaksın?" Yanıma gelip önümde diz çöktü ve yavru kedi gibi bakmaya başladı.
"Jane onlarla aynı ortamda olmayı sevmiyorum"
"Sadece bir film... Söz verdim"
İç geçirip ayağa kalktım " Ben sana neden hayır diyemiyorum"
Yerinden fırlayıp boynuma atladı "Çünkü ben en yakın arkadaşınım..." Bir an için duraksadı "Birde benden başka arkadaşın yok tabi" dedi ve hızla benden uzaklaşıp odadan çıktı. Bu lafına kızsam da bir yerde haklıydı. Diğer kızlar aynı filmlerde izlediğimiz kızlar gibi kendilerince havalı grup olarak takılıyorlardı. Bu başkalarında gördükleri bir şey değil tamamen filmlerin etkisiydi. Bizden önce eğitim alanların bu şekilde davrandıklarını hiç görmemiştim. Ya da ben fark etmedim.
Birlikte film odalarının olduğu bölgeye doğru yürümeye başladık. Anneme bu gün gitmem diye düşünerek geç geleceğimi haber vermemiştim. O sebepten hemen mesaj ilettim. Çalıştığından muhtemelen anlamayacaktı ama...
Asansöre geldiğimizde tanımadığımız bir grup insan içerdeydi. Neredeyse herkesi tanırdık. En azından yüzleri tanıdık gelirdi. Ama bu insanları daha önce hiç görmemiştim.
Film salonlarının olduğu kata yaklaşırken bir anlık ışıklar kapanıp açıldı. Bir an için paniklesem de etrafımdakilere baktığımda sakin olduğunu görünce kendimi sakinleştirdim. Asansöre bindiğim zaman her zaman tedirgin olmuşumdur. Tüpler daha güvenli geliyordu fakat tüpler sadece dairelere gitmek için kullanılıyordu.
İneceğimiz kata geldiğimizde tam inecekken adamlardan biri kolumdan tuttu. "Sen Berna'nın kızısın değil mi? "
"Evet" şaşırmıştım. Nereden tanımıştı?
"Memnun oldum Nora... Görüşmek üzere" dedi ve kolumu bıraktı. Yüzünde anlam veremediğim bir gülümseme vardı. Bende aynı şekilde gülümseyerek asansörden çıktım.
Jane'e döndüğümde o da şaşkındı. "Bu neydi şimdi?"
"Hiçbir fikrim yok" dedim kafamı sallayarak. Gerçekten hiçbir fikrim yok.
Kızlar bizi salonun önünde bekliyordu. Bizi gördüklerine pek de sevinmişe benzemeseler de yüzleri güldü. "Hoş geldiniz"
"Hoş bulduk Leyla sağ ol" dedim ve içeri doğru yürüdük diğerlerine de selam verirken. Ne izleyeceğimizi çoktan seçmişler bile. Interstellar. Daha önce konusunu okuduğum hatta merak ettiğim bir filmdi. Konusu bizim yaşam hikayemize oldukça benziyordu. Onlarda bizim gibi yeni yaşam yerleri arıyorlardı. Gerçekten solucan deliği var mı acaba?
Jane ile orta sırada yan yana oturduk. Kızlarda yerleşti ama filmi başlatmadılar. Leyla birini bekliyor gibiydi. Sürekli kapıya bakıyordu. İki üç dakika sonra tahmin ettiğim şey gerçekleşti ve aynı grupta ders aldığımız erkekler de salona girdi. Jane' baktım göz ucuyla. O da şaşırmış görünüyordu. Resmen kobay olarak kullanılmıştık. Leyla içlerinden birine fena asılıyordu. Bizi de buraya pek de belli etmemek için çağırdığı belliydi. Pek sorun etmeyecektim. Sonuçta merak ettiğim bir filmdi.
Çocuklar da yerlerine yerleştiklerinde Leyla filmi nihayet başlattı.
...
Filmin yarısına geldiğimizde susadığımı ve acıktığımı fark ettim.
"Jane ben bir şeyler almaya gidiyorum ister misin?"
"Karamelli mısır alırsan sevinirim"
Ne anlıyor şekerli mısırdan anlamıyorum. Kalktım ve yiyecek standına gittim. Kendime su ve tuzlu mısır alırken Jane'e de karamelli mısır aldım. Burada para sistemi yoktu ama yine de sınıf farkı vardı. Çalışanların sınıflarına göre yiyecek seçimleri değişiyordu. Çalışma karşılığı bir maaş almıyorlardı. Ama yaşam şartları da ona göre değişiyordu. Biz öğrenci olduğumuzda bize her şey serbestti. İstediğimiz her şeyi yiyip içebiliyor istediğimiz aktiviteden yararlanabiliyorduk.
Arkamı döndüğümde Aiden ile neredeyse burun buruna geldik. Aiden Leyla'nın asıldığı çocuktu. İkimizde aynı anda bir adım geri attık.
"Kusura bakma fark edemedim" dedim kibarca. Arkama bakmadan yürürsem olacağı bu tabi.
"Hiç sorun değil... Leyla mısır istedi de"
"Tahmin ettim" dedim ve yanından geçip film salonuna girdim. Yerime oturur oturmaz Aiden'in salona girdiğini gördüm. Leyla önümüzde oturuyordu. Hemen ayağa fırladı ve elindekileri aldı. Aiden yöneticilerden birinin oğluydu. Leyla'nın bu sebepten onunla ilgilendiğini düşünüyorum açıkçası ama babası yönetici diye kendisinin de yönetici olacağı kesin değil ki. Sanırım Leyla bu şekilde düşünmüyor.
Filmin geri kalanını da izledik. Çok heyecanlı ve çok değişik sonu olan bir hikayeydi. Keşke kara delikten geçtikten sonra hayatta kalabiliyor olsaydık. Kim bilir belki de öyledir. Çok eski bir film olmasına rağmen uzayı çok güzel anlatmışlar. Gerçekçiliği oldukça yüksekti.
Toparlandık çöplerimizi attık ve film salonundan çıkıp hep birlikte asansöre doğru ilerledik. Günlük yapmam gereken sporumu tamamlamamıştım. Yüzme salonuna inmem gerekiyordu. Herkes film hakkında konuşuyordu. Asansör geldiğinde içeride yine aynı adamlar vardı. Neden hepsi bana bakıyordu? Bana mı öyle geliyordu yoksa.
Herkes istediği kata geldiğinde indi. Jane ve ben kaldık. Jane de benimle birlikte yüzmeye karar vermişti. Asansörde sadece adamlar ve biz kalmıştık. Ve sonunda yüzme havuzunun olduğu kata geldiğimizde ben tam inecekken yine aynı adam kolumdan yakaladı "Nora hanım bizimle gelmek zorundasınız"
***Oy verip yorum yaparsanız sevinirim. Birlikte büyüyelim...***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Dünya
Ciencia FicciónDünyada kalmak için gönüllü olan çok fazla insan var. Yeni bir dünya bulamayacağımızı düşünen, bir yıldızın çekim kuvvetine yakalanıp yok olacağımızı düşünen, hatta uzaylılar ile karşılaşıp saldırıya uğrayacağımızı düşünen. Ama bizler umudunu kaybet...