Bölüm 13

172 14 2
                                    

***Oy verip yorum yaparsanız sevinirim. Birlikte büyüyelim...***


 Zihnimdeki görüntülere engel olamıyordum. Marie... Çok silikti. Burada... Birini mi öldürmüş? Bir masumu... Sonrası gemide. Parça parça görüntüler canımı acıtmaya başlamıştı. Gözlerimi çok zor açtım. Aiden yerde gözlerinden yaş süzülüyordu. Aynıydık. İkimizde aynıydık. Acaba Jordan biliyor muydu bu durumu? Hiç sanmıyorum.

"Size bu genç yaşınızda bunları yaşatmak istemezdim... Umudumu kaybettiğim zaman çıktınız karşıma... Siz kurtarıcısınız ve sizin çocuklarınız"

Çocuklarınız? Bu lafın çok üstüne düşmemeye karar verdim. Aiden'e odaklanmam lazımdı. Perişan görünüyor. Yerde öylece oturmuş başı ellerinin arasında hiç kıpırdamıyordu. Yavaşça yanına doğru ilerledim.

"Aiden" dedim sessizce. Gözlerini açmasıyla irkilmem bir oldu. Aynı Prlin'in gözlerine benziyordu. Bana çok sinirli bakıyordu.

"Hayatımı mahvettin" diye haykırdı ve birden üzerime doğru atılıp beni devirdi. Üzerime çıkıp yanağıma bir tane vurdu ve ellerini boğazıma doladı "Sen hayatımda olmasaydın bunlar asla olmayacaktı"

Ben ise nedense ona karşı gelmiyordum. Haklıydı. Hiç var olmamam gerekirdi.

Bir anda üstüme yığıldı ve hıçkırarak ağlamaya başladı. Yavaşça ellerini saçlarıma doladı. "Hayatımız mahvoldu Nora" Yanıma doğru yuvarlandı.

Kalkmadan ona doğru dönerek sarıldım. Sanırım ben bu durumu daha güçlü atlatmıştım. Tam olarak neler gördüğünü göremedim ama hayatının bir anda değişmesi cidden hoş değildi.

Prlin ise öylece bakıyordu. Üzgün görünüyordu. "Bunları size yaşatmak istemezdim" diye mırıldandı sessizce. Söylenecek hiçbir şey yoktu. Önemli olan bundan sonra ne yapacağımızdı. Konuşmamız lazımdı. Ama ne konuşacaktık ki... Elimiz kolumuz bağlı burada kalmış gibi görünüyorduk.

Bir süre o şekilde yattıktan sonra kalktık ve Prlin bize birkaç bir şey daha anlattı. Aslında aramızda çok fazla olduklarından bahsetti. Üremek için çok fazla Nurhha Dünya'ya gelmiş. Anlamadığım ve tutarsız olan birçok nokta olsa da yargılamadım. Hayatımız zaten resmen yalan üzerine kuruluydu. Bir başka saçma sapan yalan çıksa meydana şaşırmayacak derecedeydim. Prlin'in anlattığı birçok şeyi de hatırlamıyordum açıkçası. Hayal gibiydi her şey.

Neredeyse akşama kadar Prlin ile birlikte dolaştık. Birçok yeri gezdik ve birçok şey öğrendik. Yeni şeyler öğrenmek gerçekten güzeldi fakat ikimizin de aklı çok fazla karışıktı. Bizi bulamayacakları bir yere gitmek istiyorum. Hayatıma sıfırdan başlamayı belki de... Hiç başlamamış olmayı dilemek yerine bundan sonrasına odaklanmam lazımdı.

...

Neredeyse hiç bir şey yapmadan iki gün geçirdik. Sadece gezmek ve yalnız kaldığımız her an durumumuzu konuşmakla geçirdik zamanımızı. Aiden'in gözleri nihayet düzeldi. Eski hali ile bakmaktan çok çekiniyordum.

Bazı kararlar almıştık. Madem ki Nurhha genimiz daha ağır basıyor. Dünya'ya da gidebiliriz demektir bu. Önemli olan öğrenebilmekti. Bunu anlamamaları içinde çok çabalıyorduk. Yalnız olduğumuzdan emin olduğumuzda bu konuyu konuşuyorduk sadece. Gerçi burası da inanılmaz güzel bir yerdi. Bu güzelliği bırakıp beton yığınlarının arasına gitmek ne kadar mantıklıydı bilemiyorum. Ama buradakilerin hemen hepsi kafayı yemişlerdi. Üreme uğruna yaptıklarını gördükçe ve bunları düşündükçe buranın güzelliği çirkinleşiyordu. Evet soy devamı için yapıyorlardı. Bizim- İnsanların yola çıktığı gibi...

"Nora" Sahilde gezerken bir anda durdu ve bana döndü "Biz evlensek ya" yüzü gülüyordu ama muzur da bir tavrı vardı. Bir anda olduğum yerde kala kaldım.

Bozuntuya vermeden bende aynı yüz ifadesine büründüm "Hadi Aiden sen baya formuna geri dönmüşsün hadi" dedim ve kolundan tutup yürütmeye çalıştım. Buna izin vermediği gibi beni kendine doğru çevirdi.

"Ben çok ciddiyim" suratındaki o gülümseme gitmişti.

"Aiden" dedim ve devamını getiremedim. Yaş olarak da çok küçüktük daha. Aiden on sekizine girmişti ama nereden baksan bir ay daha vardı.

"Hemen değil tabi ki" Gözlerini gözlerime dikmişti. "Oldum olası senden hoşlandım ben Nora... Resmen kaderimiz bir yazılmış baksana... Hayatımın geri kalanında sadece sen ol istiyorum"

Dedikleri kulaklarımda adeta yankılanıyordu. "A-Aiden" Hiçbir şey düşünemiyordum. Evet ona karşı bir şeyler hissettiğim ortadaydı. Ama evlilik...

Bir anda sarıldı ve başımı kendisine yasladı. "Ben aldım cevabımı" diye fısıldadı kulağıma. Hiçbir şey söylemesem de ona karşı olan hislerimi anlamıştı. Biliyordu ki tersleyecek olsam şimdiye çoktan yapmıştım.

Mika'nın boğazını temizlemesi ile bir anda birbirimizden ayrıldık. Hal bu ki hiç bu kadar huzurlu hissetmemiştim. Mika ise biraz sinirli görünüyordu. Düşüncelerimize hakim olamıyorduk.

"Size düşünce kontrolünü öğretmesem mi ki?" diye dalga geçer gibi yaptı ama hala suratındaki o ciddi ifade kaybolmamıştı.

"Kesinlikle öğretmen lazım" diye bende gülümseyerek ekledim. Aiden'e döndüğümde resmen hazır ol da bekliyordu. Onun bu durumu kahkaha atmama neden oldu.

" O zaman artık başlayalım" dedi ve bize elini uzattı. Başka bir yere gidecektik belli ki...

İkimizde elini tuttuk...

Küçük bir düzlüğüne geldik. Her zamanki gibi yemyeşildi. Fakat bu düzlüğün etrafı kayalıklarla kaplıydı. Normal hiçbir girişi yok gibi görünüyordu. Etrafıma bakınırken ilerde büyük bir şelale gördüm. Fakat etrafta hiç su birikintisi yoktu.

Mika ilerleyip yerdeki taş çıkıntılarının birine oturdu ve ayaklarını önünde bağladı. "Oturun" diyerek bizi de davet etti.

Tedirgin olsak da heyecanlanmıştık. Hemen dediğini yaptık.

"Gözlerinizi kapatın ve zihninizi boşaltın... Suyun sesine odaklanın ve bırakın bütün kötülükleri su alıp götürsün"


***Oy verip yorum yaparsanız sevinirim. Birlikte büyüyelim...***


Yeni DünyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin