NOT: YILBAŞI VE İŞLERİMİN YOĞUNLUĞUNDAN DOLAYI YENİ BÖLÜMDE GECİKME OLDU KUSURA BAKMAYIN.
***Oy verip yorum yaparsanız sevinirim. Birlikte büyüyelim...***
Odaya girer girmez tavanın bile camdan olduğunu fark ettim. Büyüleyiciydi. Büyük bir televizyon, büyük bir kütüphane ve birkaç tanede koltuk vardı. Oda tamamen kafa dinlemek için inşa edilmiş adeta. O büyüleyici manzarayı gördüğümde bir an için olanları unuttuğumu sandım. Keşke yaşadığım onda olayı gerçekten unutabilseydim. Aklımda binlerce soru dönüyor. Beynim adeta patlayacakmış gibi geliyordu. Kanepenin birine uzandım ve tavandan o muhteşem boşluk ve çok uzaktaki bulutsuyu izlemeye başladım.
"Bir insan bilmediği bir dilde nasıl konuşabilir?"
"Bilmem nasıl?" Duyduğum sese tepki olarak bir anda yerimden fırladım. "Kusura bakma korkutmak istememiştim"
"Aiden"
"Burada olduğunu babam söyledi... Bende iyi misin diye bir bakmak istedim" kapının önünde öylece dikiliyordu.
"İyi olacağım... Düşündüğün için sağ ol" başımdan geçiştirmeye çalışsam da gidecekmiş gibi görünmüyordu.
"Anlatmak ister misin?"
İstemsizce gülümsedim "Ne olduğunu ben bile bilmiyorum ki sana anlatayım" kalktığım koltuğa geri oturdum. Konudan bağımsız biriyle konuşmak iyi gelebilirdi.
Yavaşça karşımdaki koltuğa oturdu ve tavana baktı "Büyüleyici öyle değil mi?"
Aynı şekilde bende baktım. Gerçekten büyüleyiciydi. İnsan bir kere o büyüye kapıldığında sanki bağımlısı oluyor. "Evet"
"Söyle bakalım kimmiş bilmediği dilde konuşan" beni sakinleştirmeye çalıştığı ortadaydı. Açıkçası sakindim de nedenini anlamadığım bir şekilde.
"Ben"
Bir anda gözlerini bana dikti. Olaydan haberinin olmadığını sadece tesadüfen geldiğini o an anladım.
"Nasıl yani bilmediğin bir dilde konuşuyorsun?"
İstemsizce gülmeye başladım. Surat ifadesi gerçekten komikti. Korksam mı ile şaşırsam mı arasında gidip geliyordu.
"Bir bilsem..." Bir saniye duraksadım "Aiden... Baban sana hiç yönetim hakkında bilgi veriyor mu?"
"Birkaç kere denedi. Ama ben istemedi. O sürekli yönetici olmam için beni yetiştirmeye çalışıyor ama ben yönetici olmak istemiyorum."
Anlaşılan keyfi olmayan tek kişi ben değilim. "O zaman sana bir şey anlatmak istiyorum yani konunun dışında olan biri ile konuşmazsam delirebilirim sanırım bu gece"
"Aramızda merak etme"
"Araştırma yapacağımız gezegene yaklaşmışız..." Aiden'in gözünde bir an için mutluluğu gördüm. Ama hemen devam ettim "Fakat bu gezegenden bu gün annem bazı sinyaller yakalamış. Mesaj gibi... Bilmediğimiz bir dildeymiş." Gözlerinde ki mutluluk bir anda korkuya dönüştü. Jordan bana bunları anlatırken muhtemelen bende aynı surat ifadelerine bürünüyordum. "Asıl tuhaf olan geceleri ben uykumda gelen mesajın dilinde konuşuyormuşum... Hatta birebir aynı kelimelermiş"
"Bu nasıl mümkün olabilir?"
"Sen odaya girdiğinde de bende bunu sorguluyordum"
Ayağa kalkıp yanıma oturdu "Nora ben cidden ne diyeceğimi bilemiyorum"
"Bende ne düşüneceğimi"
....
Gözlerime yakınından geçtiğimiz bir yıldızın ışığı vurarak uyandım. Aiden'in dizinde yatıyordum. O da koltuğu geriye doğru hafifçe yatırmış ve uyuyakalmış. Bir an için içimden ne kadar masum olduğunu geçirdim ama hemen kendime geldim. "Ne saçmalıyorsun Nora" diye geçirdim içimden ve hemen kalktım.
Hadi geceyi Aiden ile saçma sapan konulardan konuşarak geçirmiştik. Şimdi ne yapacaktım. Karnımın çok acıktığımı fark ettim. Saçlarımı düzeltip odadan dışarı çıktığımda Jordan ve eşi masada oturduklarını gördüm. Masada neredeyse yok yoktu.
"Günaydın Nora. Uyandırmak istemedim Aiden de uyandıysa hadi hep birlikte kahvaltı yapalım"
Olduğum yerde kalakaldım. Bizi o şekilde görmüşler. Annesi çok kibar bir şekilde gülüyordu bana. "Yok hala uyuyor" diyebildim sadece. Kesin yanlış anlamışlar. Yoksa yüzlerindeki bu manalı bakışın başka açıklaması olamazdı.
"O zaman hadi sen gel otur Nora... Hem dün hakkında biraz sohbet ederiz"
"Bay Jordan kibar teklifiniz için teşekkür ederim. Ama konuşmak istediğimi sanmıyorum" dedim ve asansöre doğru yöneldim.
"Nora... Kaçarak bir yere varamayız. Bırak da sana yardım edeyim"
Haklıydı. Nereye kadar kaçacaktım ki. Ortada benimle ilgili bir tuhaflık ve beni bekleyen gerçekler var. Aklımdaki bunca soruya cevap bulabilmem için olan biten her şeyi bilmem gerekiyor. Geri döndüm ve boş sandalyenin birine oturdum. "Haklısınız... Bana ne biliyorsanız anlatır mısınız?"
"Nora inan bana senin bildiğinden başka bir şey bilmiyorum" Bir yandan da yemeye devam ediyordu. "Berna'nın hepimizden sakladığı bazı şeyler var gibi"
Onaylarcasına başımı salladım. Evet annem bir şeyler saklıyordu ve bu sakladığı her neyse çok büyük bir şey gibi geliyor bana.
Aiden'in annesi kalkıp bana bir bardak çay doldurdu. Şu anda resmen aklımı okumuştu. "Tatlım lütfen çekinme. Bu gün misafirimizsin"
"Sağolun Bayan Marie. Çekindiğimden değil yalnızca... Bilmiyorum" resmen diyecek hiçbir şey bulamamıştım.
Gece kaldığımız odanın kapısı açıldı. Tam karşımda Aiden belirdi. Masayı gördüğüne o da şaşkın görünüyordu. "günaydın"
Jordan ve Marie aynı anda "Günaydın" dedi. Oğullarını çok sevdikleri her hallerinden belliydi.
Tam karşımdaki sandalyeye geçip oturdu. "Neyi kutluyoruz" dedi meraklı gözlerle.
Kimse sesini çıkarmadı. Herkes bir şeyler alıp yiyordu. Ben ise sadece çayımı yudumlamakla yetimdim. Karnım açtı fakat bir şeyler yediğim anda geri çıkartacakmış gibi hissediyorum. Midem sıkışıyor adeta.
"Nora hiçbir şey yemedin tat-" Marie lafını tamamlamadan asansör bu kata geldi ve içeriden annemin asistanı nefes nefese elinde bilgisayar ile çıktı.
"Yeni bir mesaj var Bay Jordan"
Hepimizin yüzü donuklaştı. Anlamadığımız bir dilde gönderilen mesaj için fazla heyecanlıydı.
"Ne mesajı" Jordan'ın sesi kükrercesine çıktı. İrkilmemek elde değildi.
"Bu sefer bizim dilimizde ve çok açık"
Bilgisayarı açtı ve kaydı oynattı. "Onu serbest bırakın"...
***Oy verip yorum yaparsanız sevinirim. Birlikte büyüyelim...***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Dünya
Science FictionDünyada kalmak için gönüllü olan çok fazla insan var. Yeni bir dünya bulamayacağımızı düşünen, bir yıldızın çekim kuvvetine yakalanıp yok olacağımızı düşünen, hatta uzaylılar ile karşılaşıp saldırıya uğrayacağımızı düşünen. Ama bizler umudunu kaybet...