***Oy verip yorum yaparsanız sevinirim. Birlikte büyüyelim...***
Pek önemsemedim. Şu anlık için tabi ki... Gözlem yapmaya karar verdim. Gece boyu neredeyse aklımdan çıkmamıştı. Aiden ise deliksiz uyuyordu. Uykumun kaçmasının sebebi aynı yatakta başka biriyle uyumam da olabilirdi elbette...
Işığın ağaçların arasından süzülüp direk gözüme vurması ile gözlerimi açtım. Aiden ise yüzükoyun baygın gibi yatıyordu. Bir iki dakika boyunca gözümü ondan ayıramadım. Bunu fark ettiğimde ise hemen yerimden fırladım ve aynı odada bulunan bölmeye doğru yöneldim. Tahmin ettiğim gibi tuvalet. Dünya'da olan her şeyin burada da olması cidden enteresan.
"Nora" ben tuvalette aynada kendimi incelerken Aiden uyanmış. Sesi de tedirgin geliyordu.
Çıkıp yanına gittim. Hala yatakta uzanıyordu ama suratı düşmüş. "Ne oldu?"
"Nora gece biraz düşündüm"
Devam etmesini beklemedim "Ben hiç uyumadığın bir anı hatırlamıyorum" diyerek güldüm. Suratı düşüktü ve gülmesini istedim ve başarılı da olmuş gibiyim. Yandan gülümsediğini gördüm.
"Sabaha karşı sanırım sen uyuyordun... Burası iyi hoş da biz burada ne yapacağız gez gez bir yere kadar. Sıkılacağız bir süreden sonra"
Haklıydı. Ben şimdiden sıkılmıştım. Hoş canımı sıkan burası değil mantıken olmaması gereken benzerliklerdi.
"İllaki bulunur yapacak bir şey... Ben geri dönmeyeceğim o insanların yanına dönemem... Ama sen istersen-"
"Asla" diyerek sözümü kesti. "Bilmiyorum Nora onların düşündükleri ile benim düşündüklerim farklı olmuştur hep" uzandığı yerden kalktı ve oturdu "Ama nasıl bir hayatın bizi beklediğini de bilmek istiyorum"
Gidip yanına oturdum. "Haklısın... Mika ile görüşüp burayı iyice tanıdıktan sonra yapabileceğimiz bir iş veya benzeri bir şey var mı diye sorarız" tabi önümüze bu durumda farklı bir sorun çıkıyordu " Tabi yaş konusunda sıkıntı olmazsa"
Onaylarcasına kafasını salladı. Uzunca bir sessizlik oldu. İkimizde o anda ne yapacağımızı bilemedik. Mika'yı karşımızda görene kadar. Bir anda ortalıkta belirmesi korkutmuyor değildi. Ama nedense tepki vermemeye çalışıyordum.
"Günaydın gençler"
Günaydın mı? İnsanı tavırları neden bu kadar fazla? Bizim için mi bu şekilde davranıyordu yoksa... Yoksasını bir türkü anlamıyordum.
"Günaydın" Aiden' de bu duruma şaşkın görünüyordu.
Ben ise sadece gülümsemekle yetimdim.
"Geceniz nasıl geçti"
"Biraz tedirgin ama uyuduk" dedim.
"Bu gün sizi Prlin'e götüreceğim"
Nereye?
"O bizim başımız diyebilirim... Bizi kurtaran kişi... Bir şey yapmak istediğimizde onun onayını mutlaka alırız... Size anlatacağı bir sürü şey olduğuna eminim"
Benimde sormak istediğim şeyler var elbette. Aklımdaki soruları danışabilir miydim acaba?
Aiden ve benden ses çıkmayınca Mika tedirginliğimizi hissetmiş olmalıydı. Gözlerini bana dikmişti. "Sormak istediklerini bana da sorabilirsin Nora" yine yaptım dimi. Düşüncelerime hakim olmayı öğrenmem lazım.
"Çok önemli şeyler değil" diye geçiştirmeyi denedim ama pek başarılı olmuş sayılmam.
"Peki bakalım" elini uzattı "tutunun bakalım"
Aiden ile birbirimize baktıktan sonra kalkıp Mika'yı tuttuk. Gözümü kapatıp açmam ile büyüleyici bir yere geldik. Pembe çiçekleri olan ağaçlarla kaplı bir yerdi. Yemyeşil toprakların ve yıldızın ışığını muhteşem bir şekilde alan bir noktaydı. Sıcaktı. Işığın tenime değmesi hoşuma gidiyor. Etrafa bakınırken bir anda inanılmaz soluk tenli biri dikkatimi çekti. İnsanlara hem benziyor hem benzemiyordu. Gözleri tıpkı bir kedinin gözü gibi iri ve sivriydi. Saçları kızıl ve kıvırcıktı. Üzerinde izlediğimiz filmleri andıran eski roma kıyafetlerine benzer bir şeyler vardı. En dikkat çeken şey ise alnının tam ortasındaki değişik üçgenimsi bir semboldü. Ortasında üçgenin ucundan yarıya kadar gelen bir çizgi vardı.
"Hoş geldiniz..." sesi inanılmaz sakin aynı filmlerdeki kahinlerin konuşmasına benziyordu. "Mika sağ ol bizi yalnız bırakabilirsin"
Mika biraz bozulmuşa benziyordu. Ama sesini çıkarmadan ortalıktan kayboldu. Aiden ise biraz korkmuşa benziyordu. Benimde pek sakin olduğum söylenemez.
"Beni takip edin" dedi ve arkasını dönüp ağır ağır yürümeye başladı.
İstemsizce Aiden'in kolundan tuttum ve birlikte takip etmeye başladık. Denizi gören bir yamaca geldik. Elini kaldırdı "evren... İnanılmaz bir şey değil mi?"
İkimizde hiçbir şey diyemedik. "Nora aklındaki tüm sorularda haklısın..." aklımdan hiçbir şey geçirmemiştim oysa ki.
"Evrende çok fazla yaşam var çocuklar... Biz sizin dilinizde kurtarıcılarız. Nurhha... Sizin anlayabileceğiniz şekilde anlatacağım..." Çok ağır ve tane tane konuşuyordu. "Bizler hayatımızı araştırmaya adamış bir toplumduk. Ne yazık ki zaman ve uzay ile çok uğraştık ve olmaması gereken şeylere neden olduk. Bir çoğumuz zamanda kaybolduk... Ben ise Dünya'da sıkıştım. Sizin zamanınızdan çok ama çok eski zamanlarda. Gördüm ki insanlar kendi zamanlarına rağmen çok gelişmişler... Yıldızlardan kendi geleceklerini okumaya başlamışlar... Hepsi değil tabi ki bir kısmı... Bende gücümü topladıktan sonra birkaç kişiyi yanıma alıp buraya geri döndüm. Bize çok benziyorlardı ve gen tablomuz da bir o kadar benzer olduğundan çiftleşirsek neslimiz devam eder diye düşündüm..." Elini yeniden havaya kaldırdı "Her şey çok normal devam ederken kara delik orada belirdi" Gözlerini kapattığını gördüm "Her şeyin bittiğini bunca uğraşımın boşa gittiğini düşünürken Silver güçlendi ve büyüdü... Resmen bize babalık yaptı ve kara deliğe meydan okudu..."
"Anlamıyorum... Yani siz insanları alıp bu gezegene mi getirdiniz... Sırf üremek için" belki hala devam edecekti ama sözünü kesmeden duramadım.
"Evet... İğrenç bir şey diye düşünüyor olabilirsin. Bir yerde haklısın da" birden bana doğru döndü "Belki de hataydı. Her ne kadar gelişmiş bir ırk da olsa hırslarına karşı koyamıyorlar... İnanılmaz bir şekilde kabileleşme içgüdüsünü yenemedim." Derin bir nefes aldı "Ama sen farklısın... Bunu hissedebiliyorum benim genlerim daha yoğun... Çok yakında benim zamanım dolacak. Bu gücü birine bırakmam gerekiyor Nora"
"Siz ne dediğinizi bilmiyorsunuz bence... Ben İnsanım" sesimin biraz yüksek çıktığını çok sonra fark ettim.
"İşin tuhaf kısmı sende de benim genimden var" Aiden'in omzuna dokundu. Aiden ise donup kalmıştı sadece başını sallıyordu.
"İmkansız" lafları çıktı dudaklarının arasından.
"Tuhaf olduğunu farkındayım... Bana güvenin ne Mika ne başkası... Kimse Nora ve senin kadar çok benzemiyor bana"
"Mümkün değil. Benim annemde babamda insan"
"Çok eminsin... Bir daha düşün derim. Annen Nora'dan neden bu kadar çok korktu" gözlerini Aiden'e dikti ve Aiden sanki transa girmiş gibiydi. Gözlerinin kocaman olduğunu gördüm.
"Ona ne yapıyorsun" diye çıkıştım. Ayırmaya çalışmam ile beni tutması bir oldu.
"şşş" dedi sakince "Zihnini açıyorum... Gerçekleri gösteriyorum ve kim olduğunu da" ve bana da dokundu.
Aiden'in gözleri gittikçe büyümeye ve sivrileşmeye başlamıştı. Bu durum beni korkutsa da engel olamıyordum. Ruhumun çekildiğini hissediyordum. Düşüncelerim yavaşlamıştı.
"Neler oluyor!"
***Oy verip yorum yaparsanız sevinirim. Birlikte büyüyelim...***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Dünya
Ficção CientíficaDünyada kalmak için gönüllü olan çok fazla insan var. Yeni bir dünya bulamayacağımızı düşünen, bir yıldızın çekim kuvvetine yakalanıp yok olacağımızı düşünen, hatta uzaylılar ile karşılaşıp saldırıya uğrayacağımızı düşünen. Ama bizler umudunu kaybet...