Elbette, Louis gerçekten anlamadığı yeri sormak için tutmuyordu havadaki parmağını. Sadece Harry'le biraz oynaşıyordu. Karşılıksız bir şekilde. Yine de bu, hoşuna gidiyordu elbette Louis'in.
Harry birkaç saniye öğrencisinin gözlerine baktı ve aklına gelen onca şeyden sonra kollarını birleştirdi. "Evet, 10 dakikalık bir mola verelim. Louis sorunu yanıma gelip sorabilirsin." Cümlesini bitirdiğinde, Harry'nin gözleri sinirle parlıyordu. Sınıftaki öğretmen masasına geçip notları karıştırırken elbette ki, Louis de hemen yanında bitmişti.
"Ne olursa olsun ben sizin öğrencinizim."
Harry, Louis'in lafa başlamasıyla hızla kafasını notlarından kaldırdı ve etrafa göz gezdirdi yakınlarında biri var mı diye. "Öğrenciysen öyleymiş gibi davran. Benimle düzgün konuş ve asla elde edemeyeceğin şeyleri isteme. Odama izinsiz girme. Daha sayayım mı?"
Louis sırıttı. "Ben de size bir profesör gibi davranın derdim ama-" Harry'nin bakışları Louis'in sözünü kesmişti.
"Louis şimdi yerine dön ve akşam kampüste beni bul. Bunları o zaman konuşuruz."
Louis yüzündeki sırıtışını bitirmeden, Zachary'nin yanına dönmüştü. Harry Zachary ve Louis'e bakıp iç çekti. Başını büyük bir belaya sokmasının şokunun ardından şimdi ise büyük bir pişmanlık yaşıyordu.
O gün ki Tarih'in geri kalan dersleri oldukça sakin ve güzel geçmişti. Louis Harry'i dinlemiş ve onu kızdırmamak adına derste herhangi bir şey sorarak genç öğretmenini strese sokmamıştı. Ders bitiminde ise Harry hızla çantasını toplayıp giderken, Louis hala oturduğu yerde onu izliyordu. Zachary kolunu dürttü.
"Gitmiyor muyuz? Kalksana Louis."
Gözlerini kapıdan gözüken koridordan, arkadaşına çevirdiğinde başını salladı ve ders notlarıyla birlikte ceketini alıp Zachary'le sınıfın dışına ilerledi. Bugün Zachary ve diğer arkadaşlarıyla maç sözü vardı. Louis bunu unuttuğunu fark ettiğinde koca bir siktir çekti.
"Ne oldu?" Zachary ona dönmeden önce uzun saçma cümlelerini kesmek zorunda kalmıştı.
"Ben bugün gelmeyeceğim."
"Louis siktir git. Ne demek bu?"
"Bugün gelmeyeceğim demek, bundan ne anlıyorsun?"
"Kampüsteki sahayı zor ayarladık ve şimdi mi söylüyorsun gelmeyeceğini?" Arkadaşının sesiyle birlikte yükselen sinirini anladığında Louis oradan kaçarcasına adımlarını uzaklaştırdı.
"Eminim başka bir defans oyuncusu bulup oynarsınız. Görüşürüz Zach!"
Hızlı adımlarla fakülteden çıktı ve Harry'i beklerken ne yapacağını düşündü. Harry'nin dersi bazen 9'a doğru bittiği bile oluyordu. Gerçekten saatlerce onu tek başına bekleyeceğini nasıl düşündü, Louis anlayamamıştı bile. Heyecandan hiç düşünmeden evet demişti çünkü Louis'e göre, Harry onu bir buluşmaya davet etmişti.
Birkaç saat sonra fakülteye geri döndü ve merdivenlerden yukarı çıktı. Louis gideceği yeri çok iyi biliyordu.
Etrafına bakıp en uygun zamanı bulduğunda kapıyı tam açacaktı ki kilitli olduğunu gördü. Hem de içeriden. Harry, buradaydı anlaşılan. Louis daha bugün azar yemişti bu konudan dolayı ve Harry'e bu sefer yakalanmıştı. Sakince kapıyı çaldığında, içeriden kilidin açıldığını duydu sonrasında ise Harry kapıyı açmıştı, tam karşısında ona bakıyordu güzel gözleriyle.
"Olması gereken bu şekil. Şimdi anladın mı?" Harry, Louis'i içeri alırken koridora takılmış olan kameraya bakıp, kapıyı kapattı ve sandalyesine yerleşti.
Louis sessizce onu izliyordu. Odaya geldiğinden beri tek yaptığı buydu. Resmen Harry'nin ağzından çıkacak tek kelimeyi bile sabırsızlıkla bekliyordu. Sanki Harry konuştukça ona aşık oluyordu.
Harry, Louis'e baktı ve derin bir iç çekti. "Resimleri neden hala silmiyorsun?"
"B-ben yapamam."
"Öyleyse telefonunu ver ben yaparım."
Louis güldü ve başını iki yana salladı.
"Beni ne kadar zor bir duruma soktuğunun farkında mısın?"
"Sizi resimlerle tehdit etmiyorum bile. Artık bana güvenseniz..."
"Tehdit etmek yerine onlardan cesaret alarak beni öpmeye kalkıyorsun. Louis." Louis gözlerini ellerinden ona çevirdiğinde Harry'nin ciddi surat ifadesini gördü. "Kampüs öpebileceğin yaşıtlarınla dolu. Ve en önemlisi, öğrencilerle."
Louis omuz silkti.
"Yapmaya çalıştığın ne? Sayende ne kadar zor günler geçirdiğimin farkında mısın?"
"Bir şeyler içmeye gidelim mi?"
Harry sinirle güldü. "Neden anlamak istemiyorsun Louis? Ben öğrencilerimle çıkmam."
Louis, gözlerini nedenini bilmeden karşısındaki hoşlandığı adamdan hızla kaçırdığında, kendini çok kötü hissediyordu. Ellerini birleştirdi ve bir süre kendi parmaklarını inceledi. Sanki duyguları sevdiği kişi tarafından incinmiş gibi hissediyordu.
Harry ona bakıp gözlerini devirdi iç çekmeden önce. Masadaki evrakları ve diğer eşyalarını toplaması biraz uzun sürmüştü fakat o süre boyunca Louis ağzını hiç açmadan beklemeye devam etti.
"Pekala. Sen kazandın. Ama benim arabamla gideceğiz."
Harry'nin aklında elbette basit şeyler yoktu. Fakat Louis'in de güzel planları vardı. Örneğin arabada onu öpmek gibi.
Odayı terk ettiklerinde, Harry kapıyı kilitlerken Louis yavaş adımlarla okul binasının dışına ilerledi. Harry'nin arabasının hangisi olduğunu biliyordu. Arabanın yanında beklerken çok geçmeden Harry de geldi ve ikisi de, aynı arabaya bindi.
Öncelikle, Harry asla onu öğrencilerin yoğunlukta olduğu bi' yere götüremezdi bu yüzden oradan uzaklaştı. Bir kafenin karanlık otoparkına geldiklerinde, Louis hızla bedenini Harry'e çevirdi.
Emniyet kemerini söktükten sonra Harry gülümseyerek avcunu Louis'e uzattı. Louis anlamadığı için sadece ilk defa gördüğü gülümsediğinde çıkan yanağındaki gamzesine baktı.
"Louis. Ver şunu."
"Neyi?"
"Telefonunu?"
Louis yutkundu. "Hayır."
"Emin misin? Eğer silmeme izin verirsen beni öpebilirsin."
Louis, Harry'den izin almış gibi sevindiğinde neredeyse buna koşulsuz bir şekilde tamam diyecekti.
"Evet? Cevabın ne?"
"Tamam."
Louis sırıtarak Harry'e yaklaşırken, Harry'de ona yaklaştı. Fakat Harry'nin ona yaklaşırkenki amacı onu öpmek değil, cebindeki telefonu alabilmekti. Bu yüzden Louis'in dudakları, Harry'ninkilerle buluşmadığı ilk saniyelerde Louis hızla geri çekilip bedenine sarılan kolları itti ve yaptığı salaklıktan dolayı kendine kızdı.
"Louis! Telefonu ver!"
"Hayır!"
"Söz veriyorum. Fotoğrafları sildikten sonra seni öpeceğim."
Louis başını iki yana sallarken camdan etrafına bakınıyordu. "O zaman sana yalan söylemiş olurum. Fotoğrafları bilgisayarıma da attım."
Harry, duyduklarıyla ağlamak istedi. Eliyle alnına ovarken öğrencisinin yanında delirmemek için büyük gayretler gösteriyordu. Louis'i gerçek anlamda öldürmek istiyordu. "Sikeyim! Louis senden nefret ediyorum! Beni soktuğun şu duruma bak! Tüm emeklerim senin gibi küçük bir piçin ellerinde resmen!"
"Senden hoşlanıyorum." Louis, ilk defa bunu birine söylediğinde ne kadar kötü bir zamanlama yaptığını fark etmesi için biraz geç kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cruel intentions
FanfictionAslında her kötü niyetin altında, saf bir arzu vardır. Ya da ; Harry üniversitede bir profesör. Louis ise çok da samimi olmadığı bir öğrencisi. Louis onun çekiciliğinden tam olarak haberdar değil ta ki Harry sevgilisine göndereceği çıplak resmini...