Şöyle yazılmıştı aşk üzerine
Yangın halinde yasak çıkış kapısı
Gökyüzüne de şunlar yazılmıştı
Yanılıyorsunuz buradan gidilmez
Ve geceye de şunlar yazılmıştı.
Gecenin üzerine hiçbir şey yazılmamıştı.Louis'in en sevdiği dersti Fransız Edebiyatı. Zaten bu yüzden bu bölüme seve isteye gelmişti. Fransızca konuşmaya, Fransızca müzik dinlemeye kısacası Fransızcaya bayılırdı. Bazen kendisinin İngiliz değil Norman olduğunu bile düşünürdü. Edebiyat hocası diğer hocalara göre derste daha aktif bir kadındı. Herkesin fikirlerini dinlemeyi severdi. Louis'in de en çok konuşmayı sevdiği ders Fransız Edebiyatıydı zaten.
Ama o an, ne şiire tam odaklanabilmişti ne de hoca ve öğrenciler arasındaki kurulan diyaloglara."Anthony sen nasıl yorumladın bu şiiri?"
Dün akşam, Louis ilk defa birinin yüzüne, hem de bir erkeğe, üstelik öğretmenine ondan hoşlandığını söylemişti. Cesaret hapı falan da yutmamıştı oysa ki. Karşısındaki adamın tepkisi ise göz devirmek olup, böyle şeylerin geçici olduğunu bilmesi gerektiğini söylemişti. Çok kötü hissediyordu. Bir yandan hala ona deli gibi dokunmak istiyordu, bir yandansa tüm hislerini dökebilmek istiyordu. Fakat tek yapabildiği çaresizce onu izlemekti.
"Kalem siyah ve bu yüzden gece gökyüzünde gözükmemiş olabilir."
Harry Louis'i kampüsün önüne geri bıraktıktan sonra hemen oradan arabasıyla uzaklaştı. Louis çaresizliğin diplerini yaşıyordu. Kampüsün yakınlarındaki yurduna gitti ve oda arkadaşının erkenci olduğunu görüp kaderine razı geldi. Erkenden uyumaktan başka çaresi yoktu.
"Ya sen? Charlie?"
"Bence şair aşkı bir kaçış yolu olarak görüyor."
Bayan Jordan başını salladı ve neredeyse ders başladığından beri ilk kez bu kadar suskun duran Louis'e döndü.
"Louis? Son yorumu bize sen yapabilir misin?"
Louis kadının sesini duyduğunda, yutkundu. Daha hangi şiirde olduklarını bile bilmiyordu. Utana sıkıla "Neredeyiz?" diye sordu.
Hocası ilk kez yaptığı için bu hatasını görmezden gelmişti. "Louis Aragon'un Küllerinden Doğan Anka Kuşu şiiri."
Hızlıca okudu ve alnını kırıştırdı. Biraz saçının arkasını kaşıdıktan sonra neredeyse yarım dakika geçmişti. "Şair aşkı bir yangın olarak görüyor. Bir çıkışı var elbet bu yangının ama çıkabiliyorsan, aşık değilsindir. Gece olduğunda gökyüzünde hiçbir şey gözükmez. Ama orada yıldızların olduğunu bilirsin. Aşık olmak da böyle, demek istemiş."
Louis cümlesini bitirene kadar, parmaklarıyla oynadı. Konuşması bittiğinde ise bayan Jordan'dan her zamanki tatmin edici gülümsemeyi kazanmıştı.
Düşünmeden edemiyordu. Bir saniyesi bile onu düşünmeden geçmiyordu. Aklında hep Harry vardı. O ve onun her şeyi. Onun dudakları, gözleri, vücudu, elleri, yüzü, saçı, kıyafetleri.
Harry ise, Louis'i düşünemeyecek kadar üzgündü.
O akşam Louis'le olan saçmalıklardan sonra hızla tek başına kaldığı evine gitmiş, ondan birkaç saat sonra nişanlısı Ben gelmişti. Kapı çaldığında yatağında uzanmış, öğrencisiyle arasında istemeden olan ilişkisini düşünmekteydi. Kapıyı açtığında Ben onu gülümseyerek kucakladı.
"Geleceğini haber vermedin."
"Sürpriz yapmak istedim." Ben gülümsediğinde, Harry yorgunca karşılık verdi.
İçeriye ilerledikten sonra uzun geniş koltukların birine oturdu. Nişanlısının peşinden gitti Harry ve yanına oturup omzunu sıvazladı. "Dün konuştuklarımızı hallettin mi?"
"Harry." Ben iç çektiğinde Harry hemen bozulmuştu. "Söylediklerin, hemen olacak şeyler değil."
"Artık buradan gitmek istiyorum. Yalvarırım. Evlenelim ve York'a taşınalım. Çocuk sahibi olma yaşım geldi de geçiyor."
"Çocuk mu? Bu da nereden çıktı? Hem ailem ilişkimizi tam olarak bilmiyor bile."
Harry Ben'in suratına karşı yüzük takılı parmağını salladı. "Ben, hatırlarsan 2 ay önce nişanlanmıştık."
Sinirlenmişti. Bu yüzden nişanlısının hızla yanından kalktı Ben. "Ne kadar çok abarttığının farkında mısın? Nereden geliyor senin aklına bu fikirler böyle? Sürekli aynı şeyleri dile getirip duruyorsun. Biraz bekle."
"Beklemekten sıkıldım!"
"Her şeyi geçtim çocuk da neyin nesi?"
"30 yaşına geldim! Sen de 40 olmak üzeresin."
"Evlatlık çocuk alacağımızı sanıyordum." Ben isteksizce mırıldandığında Harry yıpranan sinirleri yüzünden ağlamaya başlamıştı bile. "Şu haline bak. 17 yaşındayken daha çekilebilir biriydin eminim. Şuan ergenlerden daha betersin Harry. Kaç aydır düzgünce vakit geçirebildiğimiz bile yok!"
"Senin tek düzgünce vakit geçirme anlayışın seks mi?!"
Ben cevap vermeden evden çıkıp gittiğinde Harry siniriyle ağlarken bağırmıştı da. Haklı veya haksız olmak istemiyordu. Sadece garipleşen hayatının yola girmesini istiyordu ama Harry düzeltmeye çalıştıkça daha da bataklıkta batıyor gibiydi.
Ertesi gün okula gitmedi ve ondan sonraki gün de. Haftasonu geldiğinde, pazar günü balkonunda kahvesini içerken kitabını okuyordu. Telefonuna art arda gelen mesajların sahibinin Louis olduğunu biliyordu. Bu yüzden bakmaya bile tenezzül etmiyordu. Sinirleri yeni yatışmışken, hiç de tekrar onları azdırmak istemiyordu.
Neyseki, pazartesi günü derse gitme gücünü kendinde bulabilmişti.
Kampüse geldiğinde, odasına çıkmak yerine Nisan'ın güzel havasının tadını çıkarmak için kafeteryanın açık alanındaki boş sandalyelerin birine oturdu. Ağaçları izlerken gözü parmağındaki nişan yüzüğüne takılmıştı. Onu ilk Ben parmağına taktığında ne kadar da mutlu olmuştu. Şimdi ise böyle giderse pişman olacak gibiydi. Zamanın bu kadar ters köşe yaparak akıp gitmesine şaşıyordu.
Yüzüğüyle oynarken, dikkatini dağıtan şey masaya gelen öğrencisiydi. Elinde iki kahveyle gelmişti Louis. Birini gülümseyerek Harry'e uzattı.
"Size çok büyük saygısızlıklar yaptım. Lütfen bunu özür amaçlı kabul görün. Zaten daha fazlasına artık cürret edemem. Çok üzgünüm. Kafanızı daha fazla şişirmeyeceğim."
Harry, günlerdir ilk defa içten bir şekilde gülümsedi ve Louis'in elinde tuttuğu kahvelerden birini aldı.
"Teşekkür ederim. Otursana."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cruel intentions
FanfictionAslında her kötü niyetin altında, saf bir arzu vardır. Ya da ; Harry üniversitede bir profesör. Louis ise çok da samimi olmadığı bir öğrencisi. Louis onun çekiciliğinden tam olarak haberdar değil ta ki Harry sevgilisine göndereceği çıplak resmini...