parlatıcı ruj

3.7K 357 255
                                    

Hiçbir şey olmamış gibi mi davranacaktı yani? Çalıştığı üniversiteden bir öğrencisi onun çırılçıplak bir fotoğrafını, bir adet ise tamamen cinsel organını belli eden bir fotoğrafını görmüştü.
Olayın ardından birkaç gün geçmişti ve o süreç boyunca Harry, Louis'i neredeyse kampüste hiç görmemişti. Belki de gerçek anlamda görmek istemiyordu ve bunun için fazlasıyla uğraşıyordu da. Çünkü, gördüğü anda ne diyeceğini bilmemekle beraber, kendinden küçük birinin karşısında küçümsenmek berbat bir his olacağını biliyordu. En kötüsü ise, öğretmenliğini, herhangi bir hareketi tehlikeye atabilirdi.

Dikiz aynasından yüzüne taktığı güneş gözlüğünü düzeltti ve ıslak parlatıcısını dudaklarına yedirdi. Harry, biraz daha arabada oturmaya ve bugünki Fransız Dili Edebiyatı'nın ikinci sınıfına olan dersini düşünmeye devam ederse muhtemelen tüm işlerine geç kalacaktı ve günlerdir de yaptığı tam olarak buydu.

Park ettiği arabasından çıkıp kapılarını tek bir tuşla kilitledi ve hızlı adımlarla okul binasına girdi. Gerekli ders evraklarını almak için odasına yaklaşırken çantasından anahtarlarını arıyordu ki, kapının çok az da olsa aralanmış olduğunu fark etti.

İçeriye girdiğinde, gördüğü şey yüzünden kapıyı hızla kapattı ve gözlüğünü atarcasına yüzünden çıkarttı.

"Louis Tomlinson! Odama izinsiz mi girdiniz?"

"İzin vereceğinizi düşünüyordum aslında-" karşısındaki, bu genç öğrencinin yüzündeki sırıtış, Harry'nin yükselen sesiyle bölünmüştü.

"Bu kadarı fazla. Bana yaklaşık 5 gündür mesaj atıp durdun ve eğer devam edersen kötü şeyler olacak."

Louis oturduğu yerde, ona hiç aldırmadan bacak bacak üstüne atarak karşısındaki güzel profesörün diyeceklerinin bitmesini bekledi.

"Odama izinsiz giremezsin. Seni son kez uyarıyorum. Biri gördüyse-"

"Evet, evet. Çok korkuyorsunuz ama merak etmeyin. İçiniz rahat olsun girerken dikkat ettim."

Harry gözlerini devirdi ve masasına geçip çantasını sertçe üzerine bıraktı, anahtarlarını fırlatışı daha sert olmuştu. Louis dikkatlice öfkelendirdiği hocasını izlerken hiç bilmediği bir zevk alıyordu. "Ne istiyorsun daha? Notlarını BA verdim, daha ne istiyorsun?"

Elini dağınık saçlarına atmadan önce Louis düşündü ve hemen sonrasında gülmeye başladı, sanki karşısındaki kişi komik bir şey demiş gibi.

Harry sinirle gülmesini bitirmesini bekledi. "Birazdan dersim var. Ne diyeceksen acele et."

Louis oturduğu yerden ayağa kalktı ve masanın diğer ucuna, Harry'nin yanına ilerledi. Öğretmeni ondan birkaç santim uzun gibi gözüküyordu ama Louis bunu umursamadı bile, Harry'nin Louis'le aralarındaki mesafeyi kapatmasına eliyle engel olurken yüzünde gergin bir ifade vardı. Her an biri odaya girebilir ve görüntüler onun işten atılmasına sebep olabilirdi. Üstelik, hangi öğrencisiyle bu kadar yakın durduğunu hatırlamıyordu bile .

Louis, Harry'nin arada engel oluşturan elini tuttu ve aşağıya indirdi. "Louis-"

"Ne istediğimi sormuştun."

"Sanırım bunu uzaktan söylemen daha iyi olur."

Louis birden bire ondan uzaklaştı ve kapıya yürüdü. Harry tam kurtulduğunu zannederken, Louis tekrar yüzünü ona çevirdiğinde neredeyse delirmek üzereydi.

"Öncelikle, dudak parlatıcının tadını doya doya almak istiyorum. Elbette senin dudaklarından." Sonlara doğru, yüzüne yayılan sırıtışı Harry'de büyük bir şok etkisine yol açmıştı.

Öncelikle, Louis sanki karşısındaki onun sevgilisiymiş gibi nasıl bu kadar rahat konuşabilirdi? Harry tam olarak çıldırmak üzereyken Louis çoktan odadan çıkıp gitmişti.

Harry hızla dudağındaki parlatıcıdan kurtulduktan sonra ders evraklarını aldı ve gireceği dersliğe doğru yola koyuldu.

Biraz fazla yanlış anlaşılmış gibi görünüyor olabilirdi. Aslında Louis gerçekten onu öpmek istiyordu. Sadece güzel olduğu için miydi, bilmiyordu. Louis nedensizce kendinden yaşça büyük bu adama ilgi duymaya, onunla ilgili kısa hayaller kurmaya başlamıştı bile.

Tarih dersi geldiğinde, Louis hiç yapmadığı bir şey yapmıştı. En ön sıralar dolu olduğu için birkaç sıra arkasına oturmuştu. Bu hareketi kendinden sonra en çok en yakın arkadaşı Zachary'i şaşırtmıştı.

"Ne yapıyorsun?"

"Bu hoca değil miydi aileni tanıyan? Otur işte."

"İyi de ders çok sıkıcı."

Louis omuz silkip yerinden kımıldamadığında, Zachary ona göz devirmişti.

Ders başladığında, yani Harry derse girdiğinde, Louis onu gördüğündeki tepkisini izlemek için resmen can atıyordu.

Harry onu fark etmiş miydi, emin değildi bile. O kadar kendini kaptırarak ders anlatıyordu ki, Louis bu sırada onu izlemekten onu izlerken düşüncelere dalmaktan asla dersi dinleyemiyordu. Mesela ilk defa üst üste iki gün aynı siyah hafif topuklu botlarını giymişti. Üstünde klasik kesim siyah bir pantolon ve onun üstünde düz renkli bir gömlek vardı. Aslında Harry hep gömlek giyerdi. Evet, Louis bu ders bunu fark etmişti. Ceketini dersin başında çıkarmıştı. Tahtaya güzel el yazısıyla 'Yüzyıl Savaşları' yazmıştı. Harry onunla göz göze gelmemek için elinden geleni yapıyordu, sınıfa asla bilinçli bakmıyor sadece gözlerini gezdiriyordu çünkü onunla göz göze geldikleri an, cümlesinin yarım kalacağını biliyordu.

Louis, profesörün yapmaya çalıştığı şeyi anladı ve Harry'nin en çok korktuğu şeylerden birini yaptı.

Harry, Louis'in havada olan parmağını gördüğü an, sınıfın hangi ara bu kadar sıcaklaştığını düşünüyordu.

cruel intentionsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin