Bir süre Harry'i takip etti. Büyük kapıdan geçtiğinde gözlerine bir ışık perdesi inmiş gibiydi bu yüzden bir şeyler görmesi imkansız gibiydi ama perde kalktığında önünde koskoca bir pist vardı. Büyük bir sürü uçak. Burası bir havaalanıydı. Telefonunun çaldığını duyuyordu. Harry'nin ona dönmesini bekliyordu. Neden buraya, havaalanına gelmişlerdi ki? Harry ona döndüğünde gülümsedi ve bir adım attı.
"Louis! Telefonun çalıyor! Uyan artık!"
Oda arkadaşı Sam, yorganların arasına dolanmış Louis'i birkaç kez sarsarak uyandırmayı başardığında telefonu suratına bırakıp odadaki kendi tarafına çekilmişti. Louis daha gözlerini açmaya çalışırken, arayanın Bay Styles olduğunu görmüş ve aceleyle doğrulduktan sonra telefonu açmıştı. "E-efendim?"
Karşıdaki kişi, telefonun en sonunda açıldığı için elindeki bulaşıkları musluğun altına bırakmış ve hemen yakınındaki havluyla ellerini kurulamıştı. "Sonunda telefonu açabildin Louis. Demek uyuyordun."
"Şey... evet. Bugün haftasonu değil mi?"
"Evet. Evet. Bu yüzden aramıştım." Sam'in Louis'in bilgisayarına yöneldiğini gördüğü anda Louis hızla kalktı.
"Hayır! Hayır! Bilgisayarıma dokunma!" Sam konuşurken Louis, Harry'e odaklanmaya çalıştı aynı zamanda bilgisayarını nereye saklayacağını düşünüyordu. Bilgisayarına şifre koymuştu elbet ama yine de resimleri görmesi ihtimali Louis'i korkutuyordu.
"Bilgisayar mı? Louis? Benim resimlerimin olduğu bilgisayar mı? Sildiğini sanıyordum."
"Şey..." Louis içinden küfretti. "Öyle zaten. Gelince anlatırım. Siz neden aramıştınız?"
Louis Harry'nin kıkırtısını duyduğunda yutkundu. "Şimdi de siz mi oldum? Tamam, uzatmayacağım bugün birlikte bir şeyler yapalım mı diye soran ben olmak istedim sadece."
Heyecanla gözleri parlarken, dağınık yatağa oturdu ve doğru duyduğundan emin olmak istedi, Louis heyecandan delirmek istedi. "Y-yapalım... Yani olur."
"Şuan saat iki... beş gibi sana bir adres atacağım oraya gel."
Telefon kapandığında, Louis yatağında taklalar atıyordu. Oda arkadaşı onu gördüğünde gözlerini devirse de Louis bunu umursamayıp hemen odasını toparlamaya başladı. Sonrasında duş alıp ne giyeceğine ve hangi parfümü sıkacağına karar verecekti.
Harry o gelmeden önce öncesinde de gayet toplu olan evi yapabilirmişcesine biraz daha toparladı. Komidinlerinin tozlanıp tozlanmadığını kontrol etti. Mutfaktaki işler bitmişti hatta markete bile gidilmişti. Evet, unutmadan Harry Louis'i evine çağırmıştı.
Saat yaklaşırken odasına çıktığında gardırobunun önüne gitti ve kapağını açıp askılıklarda duran gömleklerinin içinden yavruağzı ve seten olanı ve altı içinse okulda giyemediği dar beyaz kotunu seçti. Giyindikten sonra her zaman Louis'in onları toplu gördüğü saçlarını bu sefer salık bıraktı. Geceden örgülediği saçları daha da buklelenmişti. Neden bu çocuk için süslendiğini bilmiyordu ya da bildiği halde kendisine söylemekten çekiniyordu.
Louis, o sırada hala Harry kendi yatak odasında hazırlanırken telefondaki adrese ve geldiği yere baktı. Burası lüks villaların olduğu bir siteydi ve geldiği kapının önünde, evin bahçesindeki Harry'nin beyaz Range Rover'ını görebiliyordu. Bahçeden ilerleyip yavaşça evin çelik kapısına ulaştı. Zile basmadan önce eğer gerçekten burası Harry'nin eviyse gelmeden önce çiçek alsaydım daha iyi olurdu, diye düşündü.
Bir saniye, Louis Harry'nin evine davet edilmişti. Birden hızlanan kalbi bunun kanıtı olmalıydı. "Bu bir şaka olmalı."
Suratına bakan kapı birden açıldığında Harry'i karşısında görmesiyle Louis'in dizindeki tüm bağlar çözülmüş gibiydi. Yere popo üstü kapaklanması an meselesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cruel intentions
FanfictionAslında her kötü niyetin altında, saf bir arzu vardır. Ya da ; Harry üniversitede bir profesör. Louis ise çok da samimi olmadığı bir öğrencisi. Louis onun çekiciliğinden tam olarak haberdar değil ta ki Harry sevgilisine göndereceği çıplak resmini...