anılar

1.6K 173 134
                                    

İlk mesajlarımızı okuyorum da Lou,

Ne kadar habersizmişiz

Yani tüm bunların olabileceğini bilebilir miydik? Geldiğimiz noktaya bak...

Daha doğrusu birkaç gün önce her şey ne kadar güzeldi

Şimdiyse beni terk ettin

Bu mesajlar sana iletiliyor olmaması bir açıdan iyi çünkü aksi olsaydı bunları sana yazabileceğimden emin değildim

Harry, dün gece kendini tutamayıp yolladığı mesajlara baktı. Louis'i defalarca aramasının ardından ona asla ulaşamamıştı. Şimdi de yine ona ulaşmayacak olduğunu bildiği cümleleri okuyordu.

Telefonun kilit tuşuna bastıktan sonra onu cebine yerleştirmişti. Birkaç gündür canı epeyce sıkkın olduğundan elinden geldiğince üstesinden gelmek adına bir şeylerle uğraşıyordu. O ansa geldiği bir resim sergisinde, tablolara bakarken düşündüğü şey kesinlikle renklerin ahenkli dansları olmamıştı.

Harry tablolara bakarak minik adımlarını sergi içerisinde atarken, çarptığı omuz irkilmesine sebep olmuştu. "Harry. Buradasın."

Karşısında onu görmeyi beklemiyordu bu yüzden birkaç adım gerileyerek aralarında bir mesafe oluşturması iyi olacaktı. Ben, Harry'nin suskunluğu karşısında sessiz kalamadı. "Seni burada gördüğüme çok sevindim. O gün konuşamamıştık. Belki de biraz ileri gittim."

Harry, onu geçip ilerlemeye devam etti. Bu davranışı Ben'e engel değildi. Israr etmeye devam edecekti. "Sadece biraz konuşmak istiyorum, hepsi bu."

Dışarıya çıktıklarında, hava serindi bu yüzden Harry üstündeki ince cekete sığındı. Ben'in söyleyeceklerini beklerken ona bakmıyordu bile. "Biliyorum, sana kötü davrandım. Birden bire çekip gittim ve-"

"Ve evimi basıp senden küçük birini yumrukladın?" Harry sinirle gülerken Ben onu kesti.

"Bak-" İç çekti. "Bu cezayı hak ettiğimin farkındayım. Ama seni başka birisiyle görmek beni bir canavara dönüştürüyor. Özür dilerim. Cezamı çektim ve bana bir şans daha vermeni istiyorum."

Harry, kendisiyle dalga geçildiğini düşünüyordu. Bu yüzden daha fazla orada durup onu ciddiye almak saçmalık olacaktı. Hızlı adımlarla orayı terk ederken eski nişanlısı hala boş laflar gevelemekle meşgüldü.

Arabasına bindi, çalıştırmadan önce gelen sinir nöbetini derin nefesler alarak geçirmeye çalıştı. Anahtarı kontağa yerleştirip döndürürken, "Tüm bunların cezasını çeken asıl kişi benim." diye mırıldanıyordu.

~*~

İnsanlar uzun süredir onu görmemişti. Okul tatili, ve sıcak yaz günleri çoktan bitmiş, yeni bir eğitim dönemine başlayalı neredeyse bir ay geçmişti. Yokluğu fark edilen biri olmuştu özellikle okuldaki son olaylarından sonra.

Okula girmek istemiyordu. Bu mecralarda dolanmak bile artık onu geriyordu. Yurt merdivenlerinden inerken Zach'la karşılaştığında, ikili uzun uzun sarıldı. O, Louis'e tatil boyunca yardım eden tek kişiydi.

"Aslında artık derslerimize girmiyor, yani üçüncü sınıflara."

"Yine de bu benim için en iyisi, Doncaster'da bir sürü arkadaşım var ve oraya ayak uyduracağımı biliyorum."

Louis, üniversitenin dekanıyla konuşmak için gittiği koridorda, kafasında canlanan anılardan bir an önce kurtulmak istiyordu. Tam olarak bir sene geçmemişti bile, koridorun sağında kalan o oda, onun favori yeriydi. Her şey nasıl böyle oldu, aklı almıyordu. Adımlarını oraya yöneltti çünkü yolu o taraftaydı.

Belki de, hiçbir şey olmamış gibi odaya girip konuşsa, tüm bunlar başa saracak ve geçici bir mutluluğa tekrar sahip olacaktı, ancak Louis artık böyle bir hayatı istemiyordu. Hiçbir zaman eğlence için farklı insanlarla yatıp kalkan veya sorunlara göğüs görmeyi bilen biri olmamıştı. Harry onun için çok büyük bir mesele olup çıkıvermişti ve bu hayatının sorunuydu. Tek çözüm ise, uzaklaşmaktı.

Ama o an yaptığı şey ise, odanın kenarında asılmış olan yeni isimdi. Yanlış katta olduğunu düşündü Louis. Etrafına sık sık bakarak emin olmaya çalışıyordu, evet burası onun odası olmalıydı. Ama isim yerinde çok farklı birininki vardı. Louis'in, belki de büyük bir panik geçirmesi beklenebilirdi, ama kendini geçmişten çekip gerçekliğe sürüklediğinde sadece can sıkıcı bir iç çekti.

Bazı insanlar kötü anılarıyla yaşayamazdı, hatta anıları hatırlatan ufak şeylere biraz bile tahammülleri olmazdı. Louis de böyle biriydi. Tatilde geçirdiği anksiyete nöbetleri, onu günden güne bitirmişti. Harry'nin olmadığı bir yaşama öyle kolay ayak uyduramamıştı. Sanki, şimdi bile karşısına bir anda çıksa, kat ettiği onca yolu bir anda silip atabilir ve boynuna sarılıp mutluluğu tadabilirdi.

"Demek Doncaster'a geçiş yapmak istiyorsun. Londra'da okurken?"

"Evet, ailemle alakalı bir durum."

Adam, Louis'e baktığında aklının başka şeylerde olduğunu fark etmişti. "Harry- Bay Styles okuldan mı ayrıldı?"

"Ah! O adam sizin bölüme giriyordu değil mi?" Yaşlı adam, belgeleri dosyalarken bir yandan bıkkınlıkla konuşuyordu sanki. "Çok zor şartlarla kabul ettirdik buraya gelmesi için. Şimdi ise çekip gitti. Bize sadece mail atmış."

Louis tedirginlikle öne atıldı. "Mailde ne yazıyor?"
Yaşlı adam Louis'e garipçe baktığında, o an yerin dibine girmek istedi. "Yani, bana dersi sevdiren o hocaydı."

"Bence Profesör Styles bunu öğrencileriyle paylaşmak istemezdi. Belgelerin tamamdır. Bizden haber bekle. Bu esnada derslere girebilirsin."

Louis odadan çıkıp kapıyı kapattığında, bir duvar köşesi bulup çökerek ağlamayı diledi. Gözlerinin dolduğunu anladığında kendini binadan dışarı attı. Nereye gitmişti?

Koşuyordu, nefesi kesilene kadar koşuyordu. Kendisini, çok iyi bildiği anılarla dolu o eve doğru koşarken bulduğunda, sorgulamadı. Sadece onun orada olduğundan emin olmak istiyordu. Ancak güvenlikçi onu siteye bile almamıştı. "Nerede? Harry nerede?"

"Gitti. Evini bu yaz sattı." Güvenlikçi adam, onu zorla çıkartırken Louis evi dışardan görmek için çabalıyordu.

"Nerede olduğunu biliyor musunuz?! Lütfen bana söyleyin!"

"Hayır. Hiçbir şey söylemeden evini sattı. Şu an başka insanlar oturuyor ve onları rahatsız ediyorsunuz."

Louis, geldiği yolu geri dönerken çoktan gözyaşları yanağından aşağı doğru akıyordu. İçindeki çaresizliği gözlerine akıp gitmişti. Canının ne denli yandığınaysa betimleyecek bir kelime bile bulamazdı.

Ondan kendisine kalan hiçbir şey yoktu. Numarası yoktu, adresi yoktu, nerede olduğunu bilmiyordu. Sadece hafızasında dönüp duran anıları vardı. Kabul etmek istemese de, artık o gerçekten gitmişti.

cruel intentionsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin