#10# Pişmanlık Sisi

162 6 7
                                    

Kanamış ve kızarmış parmak eklemlerinin içimi titretmesine engel olamadım. Başımı korumak için elini duvara karşı siper ettiğini biliyordum, bu nedenle suçlu hissetmediğim de söylenemezdi. Islak pamuğu yaralarının üzerinde gezdirirken birkaç sihirli sözcükle onları iyileştirebiliyor olmayı diledim. Yüzündeki mavi boyaları temizlediğim an gibi, doğaçlama ve masumdu bakışları. Dünyadaki kıtlığı bile konuşabileceğimiz kadar ciddi ve gergin dakikalar birbiri ardınca süregelirken tuhaf bir sessizliğin içine gömülmüştük. Dudaklarının arasındaki birkaç milime birkaç saniyemi sığdırdım, ardından sık sık kırptığı yorgun gözleri çaldı birkaç saniyeyi, nefesiyle inip kalkan göğsü bu kez derince kalktı. Ellerinin üzerindeki belirgin damarların kollarına uzanışını izledim. Buz kesmiş eli, beyaz tenimin üzerinde, uzun ve ince parmaklarıyla pervasızca uzanıyordu.

Karnımız doymuştu, Memed'in annesi oldukça sıcakkanlı bir insandı. Açlıktan gözlerim kararmaya başladığında, aklımıza bir tek burası gelmişti. Bizi kapıdan kovmadı, ya da neden burada olduğumuzu sorgulamadı. Bize temiz kıyafetler vermiş, sofra kurmuş, ben hayatımda yemediğim kadar yemeği bir öğünde yerken sesini bile çıkarmamıştı.

Islak ve kanlı pamuğu gazetenin üstüne koyup yeni bir pamuk koparttım. Birkaç damla tentürdiyotla yaralarını sildim. Gözleri başından beri üzerimdeydi, elini gazlı bezle sarana ve işimi bitirene kadar da çekmedi.

"Geçmiş olsun." Yer yatağında biraz kıpırdandım.

"İlginizden dolayı teşekkür ederim." Sargı bezine odaklanmışken ve parmaklarını üzerinde gezdiriyorken gözlerini kaldırdı. "İnternet siteniz falan var mı? Tam puan vermeyi düşünüyorum da." Kıkırdadım. Bakışları, mentollü ve ağır bir hissi nefesimle birlikte soluk borumdan aşağıya yuvarladı. Dağınık kaşlarını uzanıp düzeltmek istedim. Sakallarını okşayıp her şeyin düzeleceğinden emin olmak, dünyanın hiç olmadığı kadar kusursuz ve doğru olduğunu umarak huzurlu ve ılık bir uykuya teslim olmak istedim. Fakat benden önce davranıp iyi geceler fısıltısıyla usulca yastığa sarılarak sırtını bana döndü.

"İyi geceler." Cevap olarak fısıldarken gazeteyi toparlayıp kenara koydum. Ben de sırtımı döndüm, sıcaklığını hissedebiliyordum ve bu beni mayıştırıyordu.

Memed'in annesi bizi nişanlı sandığından ötürü aynı yer yatağında, aynı yastıkta fakat birbirimize sırtımızı dönmüş, yatıyorduk. Bu köyde işlerin böyle yürüdüğünü anlamış, inkar etmemiştik.

Ne kadar süredir öylece yattığımdan emin olamadan huzursuzca kıpırdandım. Titreyerek uyandığım birkaç uyku denemesinin ardından pes etmiş, vakumlu torbaya girer gibi zihnime doluşan tüm o fikirlerin beni yiyip bitirmesine izin vermeyi seçmiştim. Gerilmiştim. Onun, hemen arkamda yattığını bilmek fakat kafamın içinde dönüp duranları bir türlü dile getirememek beni fazlasıyla geriyordu. Ertelemek, hiçbir yarar sağlamadığı gibi bir de sabrımı kemiriyordu.

"Melih?" Uyuyup uyumadığından emin olamadığım için fısıltıyla sormuştum.

"Hmm?" Uykulu ve tok sesi içime sızmaya başlayan pişmanlık sisini yoğunlaştırdı. Sarıldığım yastığımı daha da sıktım. Kendimi hazır hissettiğimde, devam ettim.

"Sana bir şey söylemem gerek." Bir süre cevap gelmemesi, uyuduğunu ya da umursamadığını düşündürttü.

"Dinliyorum." Yutkundum, çünkü bu benim için hayli zor bir adımdı.

Göğün KıyısındakilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin