#1# Platonik Domates

535 36 13
                                    


Dükkanın ısrarla çalan zili beni uyandırmıştı. Birkaç saniyelik, zili de rüyama katma çabalarım olumlu bir sonuç vermemişti maalesef. Az önceki rüyanın da yarım kalanlar listesine eklenmesinden duyduğum rahatsızlık bütün moralimi altüst etmeye yetiyordu. Terliklerimi homurdanarak ayağıma geçirirken saçlarımı üstünkörü dolayıp bileğimdeki tokayla bağladım. Gaye teyzenin birkaç gün önce hediye ettiği hırkayı giyerek merdivenlerden indim. Dış kapının buzlu camından belli belirsiz fark edilen silüete bakıp göz devirdim. Sabahın altısında kapkek almaya gelecek kadar aptal olmamalıydı. Zili çalmayı bırakıp kapıyı yumruklamaya başladığında kapıyı açıp çemkirdim.

"Kapalıyız, sersem." Kapıyı suratına kapatıp arkamı döndüm, fakat adam ısrarla zile basmaya devam ediyordu.

Bir saniye.

Kapıdaki adamın, Gaye teyzenin pastalarının şehri saran ününe rağmen, tonlarca doğum günü pastası almaya gelen çaresiz bir baba, ya da kuytu köşedeki bu eski binayı yıkıp yerine rezidans yapmayı kafasına koyan, burayı onlarca daireye bedel tutacak çılgın bir müteahhit olamayacağı gerçeği beynimin kıvrımlarına sızarken; hatırla, komutu misali biraz derine inen ufak bir iğne gibi sızlatıp olması gereken yere oturan acı ihtimal yüzümü ekşitmeme neden oldu.

Gaye teyzenin yeğeninin geleceği gün, tam olarak bugündü.

Yanaklarımı şişirip arkama döndüm ve kapıyı tekrar açtım. Tek gözümün seğirmesine engel olmaya çalışırken hücrelerime işleyen soğuğa karşı titreyerek nefes verdim.

"O bavullarda zevksiz kıyafetlerinin değil de, varlığından bihaber olduğum akrabalarımdan bana miras kalan dolarların olması beni daha mutlu edebilirdi." Ve ben de, ışık görmüş tavşan gibi suratıma bakmayı kesmezse kapıyı tekrar kapatıp rüya görmeye devam etmek üzere odama çıkabilirdim. "Geç hadi geç, domates gibi olmuşsun soğuktan." Komut bekliyormuşçasına aniden harekete geçmesi tuhaftı, kenara çekilip bavulunu içeriye sürüklemesini izledim. Bavullarını kapının yanına sıralayıp kabanını çıkardı. Telaşlı değildi. Aksine, oldukça sakin davranıyordu.

"Domates sevmem." Yeni tanıştığınız birinden duymayı beklediğiniz ilk cümle bu olmayabilirdi, ki benimki kesinlikle bu değildi. Aramızda geçen tuhaf diyalogu düşünürsek, onun da, ona kapıyı açan yeni uyanmış bir kızdan duymak isteyeceği ilk cümlenin şahsına hakaret içermesini beklediğini de sanmıyordum pekala.

"Yazık, oysa o sana bayılıyordu." Rüyamı tekrardan anımsamaya çalışmamın dalgınlığını sürdürerek kapıyı kapattım. Soğuğun da hatrı sayılır bir faydası olduğunu gözardı edemeyerek yeni yeni ayılırken, kapattığım kapıya yaslanıp kollarımı önümde birleştirdim. "Platonik domates." Düşünmeden söylediğim iki kelimeyi idrak ettiğimde tek elimi ağzıma kapatmadan önce dudaklarımın arasından kaçan kahkahaya engel olamadım. Beresini ve eldivenlerini askılıktaki ceketinin koluna sokup bana döndüğünde, neden hâlâ orada öylece dikildiğimi kendi kendime sorguladım. Söylediklerimi ciddiye almamış veya gülmemişti de zaten. Kısılan ela gözleri sen neden böylesin yüz ifadesine eşlik ederken aynı zamanda beni süzmekle meşguldü. Kollarımı çözüp hırkamı düzelttim.

"Umarım odamı göstermeye gidiyorsundur." Sürüklenen tekerlerin sesini duyduğumda henüz üçüncü basamaktaydım. Resepsiyonist muamelesi görmek hoşuma gitmemişti.

"Takip et öyleyse, çilli oğlan." Çamaşır odasını mı yoksa kileri mi daha çok beğeneceğini düşünürken Gaye teyzenin birkaç ton incelmiş sesi koridorda yankılandı.

"Hoşgeldin, canımın içi!" Kollarını yeğenine sararken ciddi anlamda mutluydu, ki uzun süredir onu böylesine sırıtırken görmemiştim. "Kusura bakma Melih'im, ancak kalkabildim."

Saat sabahın altısıydı?

"Ne kusuru teyze, bunca işinin arasında sen kusura bakma asıl. Emrivaki oldu biraz ama..." Kollarını yeğeninden ayırdığı sırada, karşılaştıkları andan beri hiç solmayan gülüşü, mümkünmüş gibi daha da büyüdü.

"Olur mu hiç öyle, çağırmaya bile gerek yok. Burası senin de evin." Melih'in omzunda katlanan kazağını düzeltirken içi içine sığmıyor, heyecanlı heyecanlı konuşmayı sürdürüyordu. Gülümsemesi Melih'e de bulaşmıştı.

"Sağolasın teyze. Annemlerin de çokça selamı var."

"Konuştuk Bade'yle, sen gelmeden." Bildiğim kadarıyla; Bade teyze, Gaye teyzenin ikiz kardeşiydi. Gaye teyze, Melih'in bavullarını iki eliyle kavrayıp sürükleyerek iki tarafına getirdi. Melih bavullarına uzanır gibi oldu. "Dur oğlum, sen yoldan geldin, yorgunsundur." Dominant kadın be, canını yerim. Halinden memnun bakışlarıyla bir süre baştan aşağıya süzdü yeğenini. "Kim bilir kaç kızın aklındasın, yakışıklı oğlum benim! Sakalları da uzatmışsın, iyice delikanlı olmuşsun görmeyeli. Şu kadarcıktın." Tek eliyle bel hizasını işaret etti. Sırf Gaye teyzenin keyfi yerinde diye bu züppeye katlanacak olmak düşüncesi şimdiden zihnimi kurcalamaya başlamıştı.

Tam da tüymeyi düşündüğüm sırada, kafasıyla beni göstererek gülümsedi. "Tanıştınız mı?"

"Elbette, çok iyi anlaşacağız gibi görünüyor." Kinaye? Ya da onun gibi bir şey? Ne anlamam gerekiyordu? Beni bir salın da uyuyayım ya.

Gaye teyzenin yüz ifadesi tatmin olmuşçasına yumuşarken kafasını usulca aşağı yukarı salladı, kendisini takip etmesini söyledi. Melih, yanımdan geçip gitmeden hemen önce eğildi ve kulağıma fısıldadı.

"Tahtın sarsılıyor gibi ha, ne dersin?" İçimden yalnızca avazım çıktığı kadar yemişim tahtını diye bağırıp kapımı çarptığım gibi yorganımın altına büzülmek geliyordu. Fakat o, sakallarının arasından attığı yarım gülüşü tam kulağımın dibinde bırakıp Gaye teyzeyi takibe koyulduğunda bile orada dikilmeye devam ediyordum. Bir müddet sonra, havada asılı bir şeyler, kafamda yarattığım soyut bir hırsla bütünleştiğinde alt dudağımı ısırıp tek yumruğumu havada salladım.

Nedendir bilinmez, uyuma isteğim Melih'in bavullarıyla birlikte sürüklenip uzaklaşmıştı. Gaye teyzenin neşeli gülüşü koridorun diğer ucundan kulaklarıma iliştiğinde ise, tekrar şunu düşündüm; Neden hâlâ burada öylece dikiliyorum?
~~

Yorum bırakmayı ve beğenmeyi unutmayın, sizi seviyorum! İyi günler efenim

Göğün KıyısındakilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin