#2# Market Savaşları

340 26 9
                                    

Multimedya Alba. Kafanızda canlandırdığınız kişiyle çok fazla oynamak istemiyorum, o yüzden temsili resimdir.

"Tuzu uzatır mısın Alba?" Gaye teyzeye yaranmak için yüzüne yaydığı uyuz gülümsemesi tek gözümün seğirmesine neden olmuştu. Kahvaltılıkların arasına uzanıp avcumun içine sıkı sıkıya hapsettiğim tuzluğu suratına fırlatabilmek için üç gün ev hapsi cezasına bile razıydım. Yüzünü düzeltmesi için boğazımı temizleyerek kendimce uyardım.

Fakat Gaye teyzenin evimde huzur istiyorum bakışları altında ezildiğimi hissettiğimde uslu bir kız olup tuzluğu önüne koydum. "Teşekkürler." İnce parmaklarıyla tuzluğu kavrarken yılışık gülümsemesiyle suratıma bakmaya devam etmesini görmezden gelmeye çalıştım, bakışlarımı elimdeki yumurtaya sabitledim. Ardından 10 dakikadır soymaya çalıştığım yumurtayı sinirle tabağa koydum. Kollarımı önümde bağlayıp arkama yaslanırken Gaye teyze usulca tabağımdan yumurtayı aldı. Bunu başaramadığımı bildiği halde her seferinde oturup çaresiz çırpınışlarımı izliyordu.

Parçapinçik olmuş yumurtayı özenle kabuklardan arındırırken ben hâlâ yakınmakla meşguldüm.

"Ona neden yumurta yok?" Gözlerimi kısıp sabahın köründe kapıya dayanan şapşalın dağınık saçlarına baktım. Eğer Gaye teyze onun yüzünden bölünen uykuma geri dönmeme izin vermeseydi şu an o saçların hiçbiri yerinde olmayabilirdi.

"Seni daha iyi büyütebilmek için." Aman ne komik. Evdeki yeni surat espri yaptı.

Gaye teyzenin kandırma kızı bakışlarının Melih'e yönelmesiyle bir anda kendimi 6 yaşında gibi hissetmiştim. Sanki açıklama yapmasa sorgusuzca Melih'e inanacakmışım gibi ardından konuşmaya başladı.

"O yumurta sevmez." Ama neden krep, menemen falan yapsaydın ne olurdu be kadın?

"Fazla protein beyin damarlarını tıkamış, belli. Yemesin zaten." Fısıltımı duymamış olmasını umarak bakışlarımı Gaye teyzeye sadece birkaç saniyeliğine yöneltmeden önce Melih'in koyu yeşil tişörtünün gizleyemediği sıkı vücut hatlarında gezdirdim.

"Epey oldu teyze, hâlâ hatırlıyor olman enteresan." Çatalını yeşil zeytine batırıp ağzına götürdü.

"Hatırlamıyorum zaten, annenin gönderdiği talimatlarda yazıyordu." Çekirdeğini çıkardığı zeytini çiğnemeyi bırakıp kaşlarını kaldırdı. Bir an vücudunun küçüldüğünü ve bebek sandalyesinde oturduğunu düşününce dudaklarımın arasından kaçan püskürtme sesine ve onu takip eden kahkahaya engel olamadım. Neredeyse atomlarına ayırana kadar çiğnediği zeytini yutarken gönderdiği sahte gülümsemesinin ardından önüne dönerken fısıldadı.

"Umarım arıza durumunda nasıl tamir edildiğim de yazıyordur." Gaye teyzenin soymayı bitirip tabağıma bıraktığı yumurtayı keyifle bölerek bir parçasını ağzıma attım.

"Aman, yatma saatlerini geçireyim deme Melih." Çatalımı sosislerden birine batırıp ağzıma götürdüm ve çiğnemeye devam ettiğim sırada çatalı ona doğrulttum. "Sütünü ılık mı içersin, soğuk mu?" Gaye teyze, buna bir son vermemiz gerektiğini anlatırcasına öksürdü. Dirseklerini masaya koyup ellerini çenesinin altında kenetlediğinde bir şey isteyeceğini anlamam uzun sürmedi.

"Gençler, akşama yetiştirmem gereken siparişler var ve aylık market alışverişini de erteleyemem." Gaye teyze ardı ardına gözlerini kırpıştırıp ikimizin arasında gezdiriyordu. Melih'in kahrolası güzel ve uyuz suratına daha fazla katlanacak olma fikri hoşuma gitmemişti. Homurdanarak tabaktaki son yumurta parçasını ağzıma attım. İki üç malzeme için kadını kıracak değildim.

....

"Yuh be teyze, aylık mı alışveriş demiştin sen?" Neredeyse yere kadar uzayıp giden listeye baktım. Melih aklımı okumuştu.

"Gaye teyze, bu ihtiyaçları bu kadar biriktireceğine zamanında bana söyleseydin ya, alır gelirdim ben." Listeyi cevabını beklemeden geri sarmaya başladım, ancak biterdi.

"Kaç yıldır göremiyoruz yüzünü eşek sıpasının, işe yarasın. Beraber hallediverin işte." Derin nefes alıp kendi kendime fısıldadım.

"Sıpa değil de, daha çok katır olmuş bence, ama sen bilirsin tabii." Listeyi pijamamın cebine koyup kollarımı önümde bağladım.

"Duyuyorum." Omuzlarımı silkip göz devirdim.
"Duyarsan duy."
"Pekala, ebeveynlerimin tatile gitmediğinden artık eminiz. Çocuk işçi çalıştırmanın yasal olmadığını-" Çocuk mu? Melih'i 20'lerini yarılamış olarak gören bir tek ben miydim? Gaye teyze mağdur ve sevimliyim yüz ifadesine bürününce Melih daha fazla direnemedi. "Hangi markete gidiyoruz?"

"O iş bende, koca adam." Giyinmek üzere odama yöneldim. Gaye teyze ikimize birden bakıp sırıtıyor muydu, bana mı öyle geliyordu?

Yaklaşık bir saat sonra market arabasındaki yerimi almış, Melih arabayı sürerken listeden okuduklarını raflardan kapıp yukarıya uzattığım bacaklarımın altındaki boş alana atıyordum. Onu bu duruma ikna etmek sandığımdan kolay olmuştu, sırtımı yaslayacağım kırlenti indirimli ürünler sepetinden kapmaktan bile kolay.

Kadının biri bu durumdan hiç hoşlanmamıştı. Neden kadınlar ucuz gördüğü her ürünü almak zorundaydı ki? Üstelik, alışveriş biter bitmez yerine koyacağıma dair yemin bile ettirmişti.

"Şu kadını tanıyor musun?" Melih'in sesini duymamla düşüncelerimi elimin tersiyle zihin masamın köşesine ittim.

"İndirimli ürünler sepetinin yanından bizi dikizleyeni mi?" Onayladığını belirten bir ses çıkardı. "Ona ruhumu sattım. Bir de şu arkamdaki kırlenti." İki kutu bitki çayını bacaklarımın altındaki ürün yığınına iteledim.

"Ne?"

"Şaka yapıyorum." Konserve yiyecekler reyonuna geldiğimizde sepette yer açarken devam ettim. "Orta yaşlı kadınlara zaafım olduğunu hissetmiş olmalı. Sıradaki?"

"Üç kutu konserve mısır." Gaye teyzenin her zaman aldığı markayı aradığım sırada aramızda oluşan sessizlik fazla uzun sürmemişti. "Belki de oğluna gelin adayı arıyordur." Dediğini duymamla kahkahayı bastım.

"Kırlentte gözü olduğunu bilmesem," düşündüm, inanır mıydım? "hayır, yine inanmazdım."

"İnsanın kendini bilmesi... Seninle gurur duyuyorum, genç kadın." Karşıma geçip elindeki spagetti paketini önce sol omzuma koydu. "Bizi izleyen kadının ve senin şu halini gördükçe kınayan insanların bana verdiği manevi yetkiye dayanarak," ardından sağ omzuma koydu, "seni-" Agresif bir ses çıkarıp cümlesini yarıda kestim. Uzanıp ona vurmaya çalışırken birkaç şey yere saçıldı. Kahkahalarla başka reyona kaçarken beni orada tek başıma, biçare ve savunmasız bıraktığı için içimden sövüyordum. Ben bu sepetten şimdi nasıl çıkacaktım? Tam solumda, bir kol uzaklığımda antepfıstıklı çikolata tahrik edici bir şekilde dururken, nasıl yaşayacaktım?

Uzanmaya çalıştım, Melih'in geleceği yoktu ve bunu tek başıma halletmem gerektiği apaçık ortadaydı. Nihayet bacaklarımı sepetin içine sokabildiğimde dizlerimin üzerinde doğruldum. Yanılmıştım, bir kol mesafesi uzaklıkta değildi, en az bir bacak mesafesi kadar uzaklıktaydı.

Başarmama santimetreler kalmıştı ve yılmadım. Ya şimdi alırdım o çikolatayı ya da bir daha asla. Parmak uçlarıma değmişti bile.

Tam da o anda berbat bir şey oldu, araba hareket etti. Zemin suratıma yaklaşırken çığlığımı yuttum. Gözlerim, havada dönen çikolatadayken bir el onu yakaladı. Gözlerimi yummuş, sinirlerimi uyaracak keskin acıyı bekliyordum ki, hiçbir şey olmadı.

"2 saniye geç kalsam ortalığı birbirine katmıştın, kızıl kafa."

Göğün KıyısındakilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin