#13/2# Peynir

61 6 22
                                    


"Ne zamandan beri biliyordun?" Konuya zamansız girişim karşısında, kanalları değiştirirken birden durdu.

"Neyi?" Kanepede doğruldum.

"Neyden bahsettiğimi gayet iyi biliyorsun, İzem Çetinkor. Dökülme zamanı." Yattığı yerden kalkıp bacaklarını kendine çekti. Kafasını mutfağa doğru eğip camdan meşgul gözüken Gaye teyzeye bakarak yutkundu. "Merak etme, kulaklığı var ve son ses müzik dinliyor."

"Telefonun kesildiğini hatırlıyor musun? Siz Melih'le kaybolmuşken." Unutabilir miydim ki? "Tam pastaneye girmiştim ki, Gaye teyze bir adamın kolları arasındaydı." Tekrar mutfağı kontrol edip bana döndü. Elini dudaklarının kenarına siper edip yaklaştı. "Çok yakınlardı Alba, çok."

"Yani kendisi müstakbel eniştemiz ve sen bunu benden sakladın?"

"Olmazdı Alba, söyleyemezdim. Yüklü miktarda rüşvet ve bir geceliğine seni kaçırmak için izin aldım." Flörtöz bir edayla göz kırptı. Bu kızın zamansız küçük mutlulukları beni tuhaf bir şekilde yumuşatıyordu. İşaret parmağını dudaklarına dayadı. "Benden öğrenmedin."

"Fısıldamana gerek yok, zaten senden öğrenmedim."

"Kızlar! Melih! Yemek hazır!" Mutfağa gitmek için hareketlendim.

"İyi de, nereden bilebilirsin ki? Görene kadar benim bile haberim yoktu."

"Bile? İzem, genelde yalnızca gözünün önünü görebilecek kadar ayık oluyorsun. Yani bir bakıma benim sayemde öğrendin de diyebiliriz." İçki stoğunu yok ettiğim için kendimle gurur duyuyordum. Melih merdivenlerden inip mutfağa girdi, ardından ben girdim. Melih Bey patlıcan sevmediği için Gaye teyze ona soslu makarna yapmıştı, üstelik spesiyal tarifinden. "Keşke iki midem olsaydı."

"Benimkini alabilirsin."

"O kas torbasına her şeyi diyebilirsin ama mide asla." Herkes gözlerini bana dikmişken sandalyemi çekip oturdum. İçkiyi bu kadar abartmasını sorun eden bir tek ben miydim yani?

"Afiyet olsun." Konuyu değiştirmeye çalışıp sosuyla makarnayı iyice karıştıran Melih'e ters bir bakış attım.

"Bir zahmet." Özel muamele görmesi beni neden geriyordu ki? Öz yeğeni olan oydu sonuçta. Sözlerim Melih'in ya da diğerlerinin umrunda bile olmadı. Yemeğimden bir lokma böldüm, çatalla almadan önce bir bardak suyu bitirdim. Günlerdir, belki haftalardır bizden bir şeyler saklamıyormuş gibi salatadan bir kaşık aldı. Gizli telefon görüşmesini duymadığımdan emin hareketlerle tuza uzandı. Kızgındım, kendime mi, Gaye teyzeye mi yoksa hiç kimsenin tepki göstermemesine mi, emin değildim. Böyle şeyleri bir hiçmiş gibi aklımdan silip atamıyordum. Olmamış gibi davranamıyordum.

On sekiz metrekarelik mutfak yalnızca çatal kaşık sesleriyle yankılanırken bildiğim şeyleri yok saymaya devam edemeyeceğimi fark ettim. Caddeden geçen ambulansın uzaklaşmasını dinledim. "Bize söylemek istediğin bir şey mi var, Gaye teyze?" Tüm sesler kesildi, Gaye teyze İzem'e yandan bir bakış attı fakat İzem kafasını kaldırmıyordu. Çatalını ve kaşığını tabağın iki yanına bırakıp ellerini çenesinin altında kavuşturdu.

"Aslında evet, fakat vereceğiniz tepkiden emin olamamak beni söyleyip söylememe konusunda epey düşündürdü." En azından lafı dolandırmamıştı.

"Artık oldukça eminsin yani." Melih bacağımı dürttü. Ne var anlamında sert bir bakış attım ona.

"Neden bu kadar gerginsin?" Fısıldamıştı fakat ben cevabı hepsinin duymasını istiyordum.

"Neden mi bu kadar gerginim? Üvey annem bana bir," iki elimle yaptığım tırnak işaretini havada savurdum, "baba, getirmek üzere ve sanırım planlarına göre ben bunu nikah masasında ayağına basarken öğrenecektim." Gaye teyze burnundan derin bir nefes verdi.

"Alba, öyle bir düşüncem olmadığını biliyorsun."

"Başka neleri bildiğimi bir bilsen." İzem karşıdan alt bacağımı ayağının ucuyla dürttü. Gaye teyze İzem'e tedirgin bir bakış attı. Elbette onun üzerine kalmasına izin vermeyecektim. "Seni telefonla konuşurken duydum." Nefes verip gözlerini kapadı.

"Bebeğim, özrüm ne kadar geçerli olur bilemiyorum ama, özür dilerim." İzem'in midesi guruldayınca ona gülmemek için devam ediyormuşçasına tek saniye bile duraksamadan konuştu. "Bunun bir gün olacağını biliyordum, hepimiz biliyorduk. Hayatta hep bir şeyleri çok daha farklı planladım, fakat vakti gelince tüm planları yırtıp çöpe atmam gerekti. Ve yalnızca anı yaşamak adına kendime sürekli bir gün daha verdim." Kırılabilirdim, ancak sevgiden anlamayan, aşka saygı duymayan bir insan da değildim. Eğer Gaye teyzenin aklında o adamla ilgili ufak bir pürüz bile olsa, asla bu kadar emin ve net olmayacağını biliyordum.  "Onaylamazsan anlarım, bu evde ikimiz yaşıyoruz ve her kararı bunu düşünerek veriyoruz. Eğer ki aklında herhangi bir şüphe varsa-"

"Dalga mı geçiyorsun?" Sesim buruktu fakat elimden geldiğince destekleyici çıkmasına çalıştım, "Sen mutluysan ben her şeye varım." Birden yüzü aydınlandı ve parmaklarıyla oynamayı kesti.

"O zaman biraz nakde ihtiyacım olacak, bu aralar çok sık geldi." Çenem kıymaların ortasına laps diye düştü. Gaye teyze capcanlı bir kahkaha attı. "Şaka yapıyorum, henüz yapmadık. Ciddi düşünüyoruz." Gözlerini kısıp arkamdaki duvara kilitledi. "Aslında o gece oldukça sarhoştuk, belki-" Melih'le birbirimize baktık. Aynı anda kulaklarımızı kapadık.

"Duymak istemiyorum, duymak istemiyorum, duymak istemiyorum..." İzem kıkırdadı.

"Bu dar kafalıları görmezden gel, bana her istediğini anlatabilirsin Gaye abla."

"Öyle mi? İzem hanıma bak sen. Sen de her istediğini herkese anlatıyorsundur kesin." Kısa bir sessizlik oluştu.

"Nerden-"

"Nerden mi çıkardım? Avseren bir arkadaşın bugün benimle iletişim kurmaya çalıştı. Hangi marka peynir kullandığımızı bile biliyordu!" Yumruğumu masaya koydum. Elbette Gaye teyzenin yanında, üstelik onun masasına yumruk vuramazdım.

"Peynir mi?" Neden kimse buna takılmıyordu? Herhangi bir insan hangi marka peynir, salam yahut zeytin kullandığımızı nereden bilebilirdi?

"Alba'nın bir fotoğrafından bahsetti. Bu konuda bir fikrin var mı?" Melih de elbette peynirimizin markasını bilmesini önemsiz buluyordu. İzem biraz düşündü.

"Çağlar hırslı bir çocuktur. Seni bulmak istediyse, kayda değer bir fotoğrafını görmüş olmalı." Telefonunu eline alıp biraz kurcaladı.

"-göstermiş olmalıyım, diyecektin herhalde."

"Ah, yapma. İnstagram hesabına tıklasa seni anında görür, alt tarafı bir fotoğraf, neden bu kadar büyüttüğünü anlayamıyorum."

"İzem, benim instagram hesabım yok." Gözlerini birkaç kez kırpıştırıp bir telefona bir bana baktı. Kafası karışmış gibiydi.

"Evet, sanırım artık yok." Ekranı bize doğru çevirdi.

albacnr

Kullanıcı bulunamadı

Göğün KıyısındakilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin