Medyada Ed Sheeran - Lego House
Şarkı muhteşem.
İyi okumalar...
"Dın dın dının, dın dın dının..."
Ne oluyor ya? Bu ses de ne? Ellerimi gelinliğimin etek kısmına götürdüm. İki yandan tutarak biraz havaya kaldırdım ve yürüyüşümü kolaylaştırdım.
Bir dakika! Ne yaptım, ne yaptım? Hemen odadaki aynanın karşısına geçtim ve beyazlar içindeki kendime baktım. Üzerimde kalın askılı, alt kısmı hafif kabarık, oldukça sade bir gelinlik vardı. Yüzümde sade bir makyaj, topuz yapılmış saçlarımda uzun tül bir duvak... Taç yoktu. Tacım neden yoktu? Taçsız gelin mi olur ya?
Ne diyorum ben?! Neredeyim? Neler oluyor? Biri bana açıklasın. Kapının açılma sesiyle o tarafa döndüm. Kapıda siyah bir takım elbisenin içinde Emre gülümseyerek,
"Hazır mısın canım?" diye sordu. Yoksa... Yoksa... Ne? Nasıl? Neden? Ne zaman? Nerede? Kim? Oyunbaz sorular bunlar, beynimizi mıncıklar. Hehehe. TRT Çocuk'taki bu programı küçükken hiç kaçırmazdım. Şşhh, sırası mı şimdi? Alacağım cevaptan korkarak,
"E-Emre neler oluyor?" diye sordum. Gülümseyerek yanıma geldi ve arkadan sarıldı.
"Yakışıklı damadına gelin oluyorsun bebeğim. Hadi konuklar bizi bekliyor." dedi ve koluma girerek beni odadan çıkardı. Uzun bir koridorda yürümeye başladık. İleride ışıklar görünüyordu, insan ve müzik sesleri geliyordu. Hiçbir tepki veremiyordum. Sanırım şoka giriyorum.
Allah'ım neyin içimdeyim şu an? Hadi diyelimki evleniyorum, yanımda sırıtan Emre'ye baktım, Bismillah! Niye bu gıcıkla evleniyorum? Neden Deniz değil? Ben onu sevmiyor muydum? Bir süre düşündüm. Sanırım seviyordum.
Nikâh masamıza gelince Emre sandalyemi çekti ve oturdum. Şu an suratımdaki ifadeyle dünyanın en memnuniyetsiz, şaşkın, korkmuş gelini olarak tarihe geçeceğime emindim. Emre de yanıma oturunca irkildim. Ani bir refleksle Emre'yi ittim ve yere yapışmasını sağladım.
"Yeter! Çabuk bana neler olduğunu anlat!"
Emre neye uğradığını şaşırmıştı. Ayağa kalkıp elleriyle üzerindeki tozu silkekedi. Yanıma yaklaşarak kulağıma,
"Hayatım ne yapıyorsun? İyi misin sen?" diye sordu.
"Ne hayatımı be! Sensin hayatım! Ben neden senin gibi bir gıcıkla evleniyorum?" Konuklara göz gezdirerek Deniz'i buldum. Hiç üşenmeden kabarık gelinliğimle yanına gittim ve elinden tutarak nikâh masasına sürükledim. Şu an ortalarda paytak paytak dolanan paçalı tavuk gibi görünüyordum kesin. Sandalyenin yanındaki Emre'yi kenara ittirerek Deniz'i yanıma oturttum.
"Bak Emre doğru olan bu, tamam mı? Ben asla seninle evlenmem."
Emre de, Deniz de bana şaşkınlıkla bakıyordu. Konukları söylemiyorum bile.
"Ama Ela..."
"Şişşt! Sus Emre!"
"Ama Ela..."
"Şişşt! Sus Deniz!"
Yaklaşık beş dakika sonra nihayet nikâh memuru gelince heyecanla kollarımı masaya dayadım. Bir süre nikâh memurunun hastalıkta sağlıkta faslını dinledikten sonra nihayet asıl soruya gelmiştik.
"Siz Ela Mutlu, Emre Sa..."
Nikâh memurunu durdurdum.
"Orada dur efendi. Deniz Öztürk olacak o." diye düzelttim. Adam önce ne diyeceğini bilemedi ama sonra bana ayak uydurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEMŞİRELA
HumorSağlık Meslek Lisesi'nde on birinci sınıf öğrencisi stajyer Ela'nın yaşamından kesitler sunacak bir hikâyedir. Eğlence amaçlı yazılmıştır. *** "Tembel hayvan mı daha üşengeçtir, tembel Ela mı?" O ben oluyor...