BÖLÜM 16

647 43 69
                                    

Medyada Nirvana - Come As You Are cover by Evan Peters (Lyric Video)

Şarkı güzel, dinleyiniz.




İyi okumalar...




Yazı yazmaktan nefret ederim. Yazı okumaktan nefret ederim. Yazı görmekten nefret ederim. Edebiyat derslerinde yer yarılsın da içine gireyim derim. Edebiyat öğretmenimizin emekli olmasını isterim. Liseden mezun olurken aynı zamanda üniversite diplomamı da almak isterim.

Matematik sıfır, fen derslerini zaten meslek lisesi olduğumuz için görmüyoruz, sağlık derslerini de sınavda hepsini birbirine karıştırıp çorba yapıp hallediyorum. Ben nasıl bir insanım ya?! Vallahi hastanedeki becerim olmasa annemler beni evlatlıktan reddederdi. Neyseki kardeşim olacak, evlat acısı çekmezler bari.

Aklıma gelen şeyle sevinçle sıramdan kalktım ve edebiyat öğretmenimizin kaktüs cemaline bakarak güldüm. Bir kere de gül be adam. Suratı içine limon ve erik suyu koyulmuş sirke satıyor.

Adam şaşkın şaşkın bana baktı ve,

"Kızım bir şey mi oldu?" diye sordu.

"Yooo." Sırıtmaya devam ettim. Junior Ela doğacak ya, nasıl gülmem?!

"Otursana o zaman."

"Yooo." Hahaha, şu ifadeye bak. Bu cevabı beklemiyordu tabi.

"Kızım bir şey sormayacaksan ya da söylemeyeceksen otur."

Sevincimi daha fazla tutamadım. Sınıftan kimseye söylemediğim bu haberi daha fazla içimde tutamayacaktım.

"Kardeşim olacak! Junior Ela geliyor. Sofralar kurulsun, ziyafetler çekilsin, düğünler yapılsın ahali! Hemşirela abla oluyor."

Sınıftaki herkes birkaç saniyeliğine ne kadar tuhaf olduğumu unutup sessiz ve şaşkın bakışlarla bana baktılar. Ama sonra yaptıkları hatayı hemen fark edip gülmeye, alkışlamaya başladılar. Emre,

"Yaşasın enişte oluyorum!" diye bağırınca, "Evet!" diye bağırdım ve koşarak yanına gittim. Sarılarak zıplayıp dönmeye başladık.

Sınıftaki sesler kesilmişti ama biz hâlâ sevinçle zıplamaya devam ediyorduk.

"Ela." Buse'nin seslenmesi üzerine durdum ve ona döndüm.

"Sen sus kız çiyan, yılan, şeytan üçlemesi. Düğünümü mahvettiğini unutmadım. Hesabını vereceksin daha."

Yüzüme boş boş bakınca tekrar sarılmak için Emre'ye döndüm. Tam sarılacakken aniden durdum. Bu benimle evlenmeye çalışmamış mıydı? Emre'ye öyle bir bakış attım ki korkudan sırasına çöküp kaldı.

"E-Ela ö-özür di-dilerim. B-ben öyle de-demek istememiştim."

Kaşlarımı çattım.

"Ne demek istememiştin?"

Şaşkınlıkla baktı.

"Ne yani sen az önce dediğim şeyden dolayı kızgın değil misin?"

Üfff, ne dedi ki bu az önce? Geri saralım. Sıramdan kalktım, güldüm, sonra kardeşim olacağını söyledim, sınıf sevindi, sonra Emre "Yaşasın enişte oluyorum!" diye bağırdı, ben de "Evet!" diye bağırdım ve sarılarak dans etmeye dönmeye başladık. Sonra Buse cadısı...

Hih! Aboo!

Gözlerimden fışkıran ateşlere kolaylık sağlamak için gözlerimi iyice açtım ve Emre'nin gözlerine diktim.

HEMŞİRELAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin