BÖLÜM 24

449 32 37
                                    

Medyada Ed Sheeran - Nancy Mulligan





İyi okumalar...





"Tamam gençler son provamızı yapıyoruz. Sonrasında sunumu herkesin önünde yapacağız. Gösterdiğiniz ilgisizlik ve istikrarsızlık için teşekkür ederim, oyundan sonra gözüme görünmeyin, yüzünüzü Buse görsün."

Hehehe. Laf arasında Buse'ye şeytan da dediğime göre mutlu bir şekilde devam edebilirim.

"Şimdi Deniz doktor, ben hemşiresi, Zeynep şu bücürüğün annesi, Emre babası..." Göz ucuyla Buse'ye baktım. "... Buse sen de dekor olarak bir köşede dur ama çok durma. Sadece beş saniye, yok beş çok üç saniye, yok yok üç de çok iki bir sıfır aa saniye kalmadı, maalesef canım hadi sen git oynama. Güle güle hiç emeğin geçmediği için teşekkür etmeyiz..."

Kendisine bücürük dediğim dokuzuncu sınıflardan oyunda yer alan çocuk sinirle "Ela Abla birkaç sene sonra senin boyunu geçeceğim biliyorsun değil mi?" diye bağırınca Buse'ye söyleyeceklerimi kısa kesmek durumunda kaldım ve kendimi tutamayarak gülmeye başladım. Güldüm, güldüm ve güldüm. Zeynep ve Deniz'in uyarılarına rağmen güldüm. Karşımdaki çocuk baya bozulmuş olacak ki ağlamaya başladı ama ben biraz daha güldüm. Manyak mıyım neyim? Niye duramıyorum ben?

Çocuk ağlayarak yanıma geldi ve bağırmaya başladı.

"Bir daha seninle hiç konuşmayacağım. Sen çok kötü bir insansın. Seni anneme söyleyeyecefghijklmnoprstuvyz..." 

Çocuk ağlamaktan konuşamayınca kalbim sızladı. Sol karıncığım ana atardamarıma küstü, kapılarını kapattı kan göndermiyor. Aradaki kapakçık kendini sıkmış kan göndermemek için inat ediyor. Sağ elimi sol kalbimin üzerine koyuyorum. Hehehe sanki sağda da kalbim var. Ahahaha ilahi ben. Şişşt Ela ciddi ol. Tamam tamam ciddiyim. Ani bir duygu yüklenmesiyle çocuğa sarılıyorum.

"Ah yavrum haklısın ben çok kötü bir insanım. Benden uzun olduğun zamanlarda gel bana bücürük de tamam, bir kere demene izin vereceğim..."

Salya sümüklerimiz birbirine karışırken devam ettim. "...diyemem. Tabii ki izin vermeyeceğim." Çocuktan ayrılıp sahte gözyaşlarımı sildim. Şimdi git annene söyle. Ben de anneme söylerim ama. Benim annem hamile. Senin anneni hormonlarıyla döver vallahi." Çocuk şaşkınlıktan kaskatı kesilmişti. Kollarımı göğsümde bağlayıp sağ ayağımı yere vurarak ritim tuttum. Başımla Buse'nin olduğu tarafı işaret ederek "Hadi dekora bücürük!" diye bağırdım. Çocuk sıçradı ve hızla Buse'nin yanına koştu. Birbirlerine sarılıp bana "Allah'ım neydi günahım?" bakışları atarlarken sırıttım. Benimle baş edemezlerdi. Hehehe.

Nihayet provaları bitirip oyuna beş dakika kala son hazırlıkları da bitirdikten sonra

Buse ve bücürüğü kapı olarak kullanacağımız yere hastaları çağırmaları için yerleştirmiştik. İki üç kelime söyletmeyecek kadar da insafsız değildim. Çocuğu oynayacak çocuğu ağlattığım için yerine başka birini bulmuştuk. Herkes yerini almış,  izleyecek öğrenciler ve Leyla Hanım yere oturup bağdaş kurmuş başlamamızı bekliyordu. Leyla Hanım'ın geldiğimizden beri konuşmaması hiç hayra alamet değildi. Ya numara yapıyordu ya da keçileri kaçırmıştı.

Zaman gelince işaretimle oyun başladı. İlk replik Buse'nindi.

"Kemal Kılıç lütfen içeri giriniz. Kemal Kılıç lütfen içeri giriniz."

Buse'nin taklidini yapmamak için kendimi zor tutarken Deniz oyuna devam etti.

"Hemşire Hanım bu bugünkü kaçıncı hastamız beynim kafamda ters döndü resmen. Gözlerimin biri yukarı biri aşağı bakıyor. Ellerim..."

HEMŞİRELAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin