BÖLÜM 21

519 42 30
                                    

Medyada Twenty Øne Piløts - Kitchen Sink




Bu bölümü Evan Sever Lana Banana Hanım'a ithaf ediyorum. -MsPeters- :D




Medyadaki şarkı en sevdiğim şarkılardan biridir. Dinlemenizi öneririm.





İyi okumalar...





"Ela'mla kampa gidiyoz.
Kampta çadır kurcez.
Sonra ateş yakcaz.
Aşk çadırımızda,
Birbirimizden kan alacuz."

Otobüse bildiğimizden beri iki dakika susmayan Emre saçma şarkılarına boyut atlatmış, her cümlesini farklı bir şiveyle, ya da her neyse, bitirmeye başlamıştı. Tamam bu yaptığı yaratıcıydı, ben yapsam gülerdik, eğlenirdik falan ama o yapınca sinir bozucu oluyordu.

Bense kollarımı göğsümde çaprazlamış, gözlerimi otobüsün tavanına dikmiş Allah'tan sabır diliyordum. İki hafta sonra karneleri alacağımız için araya sınıfı geçmek için ettiğim dualardan sıkıştırmayı da ihmal etmiyordum tabi. Acaba annemden mi daha çok korkmalıydım yoksa babamdan mı? Kesinlikle annemden. Hamilelikten dolayı hormonları benim dengesiz hareketlerimden bile daha dengesiz olmaya başlamıştı. Geçen gün Zeynep'in notları benimkilerden daha iyi diye ağlamış, üstüne bir de kardeşime "Notların ablanınkiler gibi olacaksa hiç doğma, yat yattığın yerde." diye uyarılarda bulunmuştu. Ben de söylediği şeyler yüzünden biraz bozulsam da kızının annesi işte deyip geçmiştim.

"Haydi Elalalalalalalam
  Haydi Elalalalalalam..."

Yola çıktığımızdan beri Emre'nin saçmalıklarına sesimi çıkarmayışım Fatih Ürek'e bağlamasıyla son bulmuştu. Sinirle ayağa kalktım. Bir an hareket hâlinde olan bir otobüste olduğumu unutunca dengemi sağlayamadım ve yere düştüm. Bir insan sakarsa neden hareket halindeki bir araçta ayağa kalkardı ki?

Emre hemen oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi ve telaşla "Ela'm iyi misin? Bir şey oldu mu? Oy senin yerine ben düşeydim, vay ben düşeydim!" diye bağırmaya başladı. Biraz daha konuşsa ağıt yakacaktı.

Her zaman olduğu gibi otobüsün kalkış saatine de geç kaldığım için cam kenarında bir yer kapamamıştım ve bu da benim gibi sakar bir insan için sorun teşkil ediyordu. Aptal aşığım Emre de cam kenarını paylaşmak istememişti ve bu daha da sinirlenmeme neden oluyordu. Neymiş canını bile verirmiş ama cam kenarındaki yerini vermezmiş. Cam kenarı demek Emre demekmiş ve daha bir sürü saçmalık.

"Sus! Ben sana demedim mi cam kenarına ben oturayım diye? Hani beni seviyordun?" diye bağırdım. Ses tonum beklediğimden yüksek çıkınca tüm gözler bana döndü. Aralarında belalım Leyla Hanım da vardı. Hastanenin düzenlediği bir etkinliğe gidiyorduk tamam ama sorumlu olarak Leyla Hanım'ı görevlendirmek zorundalar mıydı? Kesin kampı bana zehir etmek için gönüllü olmuştu cadı. Leyla Hanım'ın gıcık bakışlarına aldırmadan biraz utanarak biraz da sinirli "Tamam bir şey yok. Yolculuğunuza telefonlarınıza dönerek devam edebilirsiniz. Telefon bağımlısı ergen yeni yetmeler sizi."

Uyarımla "Ne diyor bu?" bakışı atan birkaç kişi hariç herkes önüne döndü. İki koltuk ötemizdeki Hüsamettin de hâlâ bizi izleyenler arasındaydı. Hüsamettin'i özellikle belirtmemin tabi ki bir sebebi vardı. Hüsamettin'i yol tutuyordu ve şu an kusacakmış gibi görünüyordu.

Korkunun yüzümden açıkça okunduğundan emin Emre'nin koluna dokundum. Hâlâ yerde oturuyorduk.

"Emre Hüsamettin kusacak. Çabuk bir poşet, leğen bir şey bul çabuk!" diye bağırdım. Hemşire olacaktım ama kusmuk görmeye dayanamazdım. Benim bağırmamla Emre de ayağa kalkıp bağırmaya başladı.

HEMŞİRELAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin