Medyada Ed Sheeran - Shape Of You covered by Our Last Night
İyi okumalar...
"Uyanıyor, uyanıyor!"
Kafamın içinde yankılanan sesin ve hafif aralamaya başladığım gözlerime dolan ışığın yoğunluğundan dolayı başım, kaygan zeminde dansederken düşüp kafamı kaygan zemin tabelasının kenarına çarpmışım da bayılmışım gibi zonkluyordu. Bir dakika, zaten böyle olmuştu.
"Ela beni duyuyor musun?"
Bu ses... Leyla Hanım! Ne işi var onun burada?
"Duymuyorum, duymuyorum."
Gözlerimi açtım. Leyla Hanım gayet sinirsiz görünüyordu. Bu iyi bir şey. Gözlerini devirdi.
"Saçmalamaya başladığına göre hiçbir şeyi yok. Geçmiş olsun." dedi ve on yatağın bulunduğu tedavi odasından çıktı. Yatağın başında telefonuyla uğraşan Zeynep'e seslendim.
"Şişşt, hayırsız! Gel yardım et de doğrulayım." Doğrulmak için sağ kolumu oynatınca bir acı hissettim. Yoksa... yoksa...
"Neden? Niye? No! Ben size demedim mi inşaatın yanından geçerken kafama tuğlayla birlikte işçi düşmediği ya da ölüm döşeğinde olmadığım sürece bu kola hiçbir çeşit iğne giremez diye?!"
Çevredeki hastalar rahatsız bakışlarını gönderince ve bir teyze "Susturun şu çenenin kızını!" diye bağırınca ne kadar yüksek sesle konuştuğumu anladım.
"Ela mecburduk biliyorsun. Sakin ol serumun az kaldı zaten."
Kolumdaki intrakete baktım. Ahhhh! Renge bak. Çirkin pembe, pis!
"Neyse bir an önce bitsin de gidelim."
Sıkıntılı bir nefes aldı.
"Malesef bu gece buradasın. Leyla Hanım bir gün müşahade altında tutulman gerektiğini söyledi."
Leyla mı? O ortopedi doktoru değil miydi ya? Vallahi bu doktor bana taktı. Şimdi gidip hocalarıma kötü kötü şeyler söyleyip staj notumu da düşürmeye çalışıyordur. Yılan!
"Zaten kadın korku filmlerinde ne tarafa dönsen o taraftan çıkan yaratıklar gibi her yerde karşıma çıkıyor. Neyse bir gece de hastanede uyuyalım. Zaten ikinci evimiz gibi burası."
Zeynep kaşlarını kaldırarak,
"Malesef canım Leyla Hanım başını çarptığın için bu gece uyumaman gerektiğini de söyledi."
Ne?! Kız Leyla yaktın beni. Ömrümü çürüttün, saçlarımı ağarttın.
"Ne çektim bu kadından, yeter bıktım. Ay başım döndü. Bir tansiyonumu ölç kız Zeyno."
Hehehe. Tansiyonumu ölçtürmeyi hep sevmişimdir. Sanırım içimde bir yaşlı teyze var. Zeynep numara yaptığımı anladığı için bir süre kızar gibi baktı ama sonra gülerek tansiyon aletini almaya gitti.
"Ela Mutlu. Evet arkadaşıyım. Abi beni tanımıyor musun? Bir görüp gideceğiz. Çok sağol abi."
Duyduğum sesin ardından kapıdan Emre ve arkasından tek tek sınıftaki herkes girince gülümsedim. Ziyaretime gelmişlerdi. Sanırım bugün Emre'yi sevebilirdim.
"Geçmiş olsun Ela." deyip elindeki poşeti uzattı. Gülümseyerek aşırı ağır poşeti aldım ve zorlukla yatağın yanındaki etajerin üzerine koydum. Sürpriz olarak biri poşetin içine girmişti galiba.
"Teşekkür ederim."
Emre gülerek "Limon ve tütün kolonyası, iki kutu süt, şeftalili, kayısılı, vişneli ve karışık meyveli meyve suyu. Kalabalık geliyoruz diye hepsinden aldık."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEMŞİRELA
HumorSağlık Meslek Lisesi'nde on birinci sınıf öğrencisi stajyer Ela'nın yaşamından kesitler sunacak bir hikâyedir. Eğlence amaçlı yazılmıştır. *** "Tembel hayvan mı daha üşengeçtir, tembel Ela mı?" O ben oluyor...