Geri Dönüş

275 23 3
                                    

Sabah eşyalarımızı da yanımıza alıp aşağıya indik. Katherina çoktan konseyin yanına gitmişti. Onların yanına giderken Isaac’in elini tuttum. Belli etmemeye çalışsam bile Katherina’i görünce gözlerimin dolmasına engel olamıyordum. Bizi görünce Katherina bana doğru kollarını açarak geldi ve sarıldı. Hemen bırakacağını düşünüyordum ama bana sarılmaya devam etti.

“Bundan sonra senin yanındayım.” diye kulağıma fısıldadı. Tepkisizce duruyordum, Isaac’in elini bırakmamıştım. Katherina kollarını çekip Isaac’e döndü.

“Şimdi, bizim için harika bir yer ayarladım. Bundan sonra üçümüz beraber o evde yaşayacağız.” dedi ve ilerlemeye başladı. Isaac’e ani bir dönüş de bulundum. ’Bizimle mi?’ diye hafifçe fısıldadım. Omuz silkip beni çekiştirmeye başladı. Arabaya bindiğimiz de sessizce hareket etmeye başladık. Katherina benim ilk başlarda tanıdığım kişiye hiç benzemiyordu. Daha neşeliydi, sıcakkanlıydı, kendimi ona daha yakın hissediyordum. Bu düşüncelerden sıyrılıp kafamı cama yasladım ve yolu izlemeye başladım.

Eve geldiğimizde Isaac ile bagajdan valizleri aldık. Burası tek katlı müstakil bir evdi. Aynı çevresinde bulunan diğer evler gibi bahçesi vardı. Her şey çok sade dizayn edilmişti. Etrafın sessizliğinden anlaşılacağı üzere daha çok kafa dinlemek isteyen insanların oturacağı bir siteye benziyordu. İçeri girdiğimizde Andrew ile göz göze geldim. Onun burada olacağını bilmiyordum. Beni görünce kocaman gülümseyip bana sarıldı. Tekrar ediyorum Andrew hani geçen az daha beni öldürmeye çalışan Andrew geldi ve bana sarıldı. Yüzünde güven veren bir gülümseme vardı-otuz iki diş sırıtıyordu demek daha doğru olur.-Elimde tuttuğum valizi alıp konuşmaya başladı.

“Görüşmeyeli uzun zaman oldu. Gelin odalarınızı gösteriyim.” dedi ve koridora yöneldi. Arkasından sessizce onu takip ettim.

“Sağ tarafta ki oda senin küçük kardeşim. Soldaki de senin Isaac.” dedi ve salona geri döndü. Valizimi alıp bana gösterdiği odaya girdim ve kapıyı kapattım. Yeni evim burasıydı, yeni hayatımın başlayacağı yer.

Oda evin dışına ayak uydururcasına sade döşenmişti. Beyaz iki kişilik bir yatak-ki ona artık nasıl sığacaksam(!)çapraz yatarım herhalde-yine beyazı takiben beyaz bir dolap ve ıvır zıvır şeyler vardı. Ama işin kötü tarafı odanın içerisinde banyo yoktu. Valizi açıp içinden eşyaları çıkardım ve birkaç kıyafet seçip banyoyu aramak üzere odadan dışarı çıktım. Banyo koridorun sonundaydı. Yavaşça kapıyı açıp içeri girdim ve uzun bir duş aldım. Üstümü giyinip, banyodan dışarı çıktım. Bu sırada Katherina ile karşılaştık.

“Sorun olmazsa saçlarını ben kurutabilir miyim?” dedi. Şaşkınlıktan kekelemiştim.

“T-tabi.” dedim ve odama yürüdüm. Aynanın önüne oturdum ve kafamda ki-sadrazam gibi duran-havluyu çıkarttım. Katherina de arkama geçip saçlarımı kurutmaya başladı. Sesini duyurabilmek için hafif yüksek bir sesle konuşmaya başladı.

“Biliyor musun bir gün kızımın saçlarını kurutmak hayalimdi ve sonunda bu hayali gerçekleştiriyorum.” dedi ve yüzüne memnun  olmuş bir gülümseme yerleştirdi. Aslında şu anda yaşadığım güzel bir şeydi. Gerçek annemin yanındaydım her ne kadar ona yabacı hissetsem de yavaş yavaş alışıyordum. Ama aklıma takılan bir soru vardı, saçlarım tamamen kuruyunca Katherina’a döndüm. Kurutma makinesini kapatınca odam az da olsa sessizliğe bürünmüştü. Aklıma takılan o kocaman soruyu soracaktım ama bir türlü soramıyordum. Kelimeler ağzımdan çıkmıyordu. Sonunda sadece

“Teşekkür ederim.” diyebildim. Eğilip anlımdan öptü ve kapıya doğru gitti. Bu sırada kelimeler sonunda ağzımdan çıkabilmişti.

“Neden bana iyi davranıyorsun?” dedim. Şaşkınca bana döndü.

“Efendim?” dedi.

“Neden bana iyi davranıyorsun? Başta hep kötüydün. Şimdi bizi konseyden kurtardın, ev verdin ve en önemlisi aile hayatı sundun. Peki bunların hepsi neden? Hani lanet vardı? Hani biz yan yana olamazdık?” dedim. Bunların hepsini tek nefeste söylemiştim. Ben bunları söyledikten sonra Katherina endişeli gözlerle elimi tuttu ve ikimizi de yatağa oturttu. Ellerimi tutmaya devam ederken konuşmaya başladı.

“Lanet konusunu seninle daha sakin bir kafada konuşacaktım ama madem konusunun açtın sana anlatmam gerekir. Bak Amy, o yaşlı kadını hatırlıyor musun? Hani Oliver’ın öldürdüğü.” dedi. Kafamı onaylarcasına salladım.

“İşte o kadın laneti kaldırdı. O gün seninle konuşurken aslında büyü yapıyordu ve ruhen orada değildi. Hiç biriniz farkına varmadınız hatta Oliver bile ve o kadını öldürdüğünü düşündü. Aslında yanılıyordu. O kadın hiçbir zaman orada değildi. Bu olay olmadan beş gün önce o kadının yanına gittim ve laneti anlattım. Ondan istediği şeyleri getirmem şartıyla bu laneti kaldırmaya söz verdi. İstediklerini yaptım ve o da o gün- karşılaştığınız gün- laneti kaldırdı.” dedi. Bunları yavaş bir şekilde anlatmıştı. Söylediği her şey beynime kazınmıştı.

“Ama Oliver onu öldürdü.” dedim sesim titrek çıkmıştı. Hafif bir şekilde gülümsedi.

“Öyle zannetti. Hatta hepiniz öyle zannettiniz.” dedi. ”Aile hayatına gelirsek, ben kızımı yani seni özledim Amy. Bunca yıldır senden uzak olmak benim için ölüm gibi bir şeydi. Bu zamana kadar sensiz olmaya alıştığım konusunda hep yalan söyledim. Ama artık doğruları anlatmamın vakti geldi kızım. Lanet artık yok ve bu da demek oluyor ki Andrew ve seninle güzel bir hayat yaşayabilirim.” Dedi.Bunları anlatırken gözleri parlıyordu. Mutlu olduğu her halinden belliydi. Bu duyugusal(!) anımızı Andrew kapıyı açarak bozdu.

“Açlıktan ölmeyi mi planlıyorsunuz? Hadi gelin!” dedi ve kapıyı açık bırakarak salona yöneldi. Arkasından bizde onu takip ettik. Sofra resmen donatılmıştı. Çeşit çeşit yemek vardı. Andrew masanın başına geçip,

“Prensese güzel bir sofra yakışırdı.” dedi ve benim için masanın sağında duran sandalyeyi çekti. Teşekkür edip oturdum. Isaac yanıma, Andrew karşıma ve Katherina de masanı başındaki sandalyeye oturdu.

Yemek bittikten sonra masayı toplayıp salonda ki koltuklara geçtik. Katherina bana dönüp

“İsterseniz Isaac ile dışarı çıkıp dolaşın. Hava karadığı için yıldızlar çok parlak gözüküyordur şimdi.” dedi. Isaac’e döndüm. Bana onaylayan bakışlar atınca dışarı çıktık. Gökyüzü gerçekten de Katherina’nin dediği gibiydi. Yıldızlar harika gözüküyordu. Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım ve gülümsemeye başladım. Ben yukarı bakarken Isaac uzanıp elimi tuttu. Sıcaklığını tüm avcumda hissediyordum. Ona dönüp,

“Sonunda bazı şeyler normal olabilir mi?” dedim. Gülümsedi.

“Ben aynındayken bir şeylerin normal olmasını bekleme.” dedi.

“Haklısın.” dedim. Bu cevabım üzerine bana şaşkınca dönüp baktı. Anlaşılan inkar etmemi bekliyordu.

“Sadece şakaydı.” dedim. Elimi bırakıp kolunu omzuma attı. Beni kendine çekip anlımı öptü.

“Seni huzurlu görmeyi özlemiştim.” dedi. Cevap vermedim sadece kolumu onun beline sardım. Bu şekilde yürümeye devam ettik. Sanırım az da olsa huzurlu bir hayat beni bekliyordu.  

Merhaba canlar :D

Yeni bir bölümle sizlerleyim.Artık yaz tatiline girdiğimize göre yeni bölümleri (bir sorun çıkmadıkça) düzenli yayınlayabilirim.Bana sabredip bölümleri okuduğunuz için teşekkür ederim :D

Çok çok çok sevgilerle!

Monster HunterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin