“Amy! Amy hadi kalk artık, ne kadar tembelsin sen .”Andrew’in cırlayan sesiyle gözlerimi ovuşturdum.
“Saat kaç?” dedim sabah sesimle.
“Sekiz. Hadi kalk, kahvaltı çoktan hazır.” dedi.
“Sekiz mi? Daha kargalar kahvaltısını bile etmedi.” diye sitem ettim ama Andrew’in vazgeçeceği yoktu. Yorganımı çekiştirmeye başladı.
“Tamam, tamam kalkıyorum.” dedim ve kafasına yastığımı fırlattım.
“Bunu sana sonradan ödeteceğim cadı.” dedi ve yastığı bana geri fırlatarak odadan çıktı. Oflanarak yatağımdan çıktım üstümü giyindim. Yüzümü yıkadıktan sonra salona geçtim. Herkes çoktan oturmuş ve kahvaltılarına başlamışlardı. Yerime geçip oturdum ve sessizce kahvaltımı etmeye başladım.
Kahvaltı bittikten sonra herkes gazete ya da kitaplarını alıp salona geçti. Anlaşılan kahvaltı sonrası okuma saatimiz vardı. Orta sehpanın üzerinde duran bir tane dergiyi alıp içini karıştırmaya başladım. Neymiş efendim ünlü oyuncu sevgilisinden ayrılmış ama bu sırada başka biriyle karşılaşmış onu çok sevmiş sonra kuzeni çıkmış olmaz biz kardeşiz demiş vs. Bu saçmalıklardan sıkılıp dergiyi kapattım. Saat dokuza geliyordu. Uzun süredir spor salonuna gitmediğimi fark ettim. Odama geçip spor çantamı hazırladım. Salona geçtiğim de Katherina bana soran gözlerle bakıyordu.
“Spor salonuna gidip biraz antrenman yapacağım.” dedim.
“Ah, peki tatlım ama çok geç kalma. Akşam hep birlikte ufak bir geziye gideceğiz.” dedi.
“Peki.” dedim. Tam kapıdan çıkacaktım ki Andrew konuşmaya başladı.
“Nasıl gideceğini biliyor musun?” dedi. Bunu hiç düşünmemiştim. Ona dönüp umutsuz bir bakış attım.
“Gel ben seni bırakırım. Zaten bende arkadaşlarımla buluşacaktım.” dedi. Ceketini alınca ikimizde garaja yöneldik.
Spor salonunun önüne gelince teşekkür edip arabadan indim. Spor salonu kocaman bir yerdi. Dövüş sanatları salonunu bulunca içeri girdim. Soyunma odasına gidip siyah tayt ve siyah bir sporcu atleti giydim. Ellerime de çantamda olan tekvando eldivenlerimi taktım. Saçlarımı at kuyruğu yaptıktan sonra tamamen hazırdım. İçeri geçip bir tane kum torbasının önüne geçtim. Şansıma içeri de az kişi vardı. İlk önce birkaç ısınma hareketi yaptıktan sonra kum torbasına yumruk atmaya başladım. Daha sonra sağ ayağımla tekme atmaya başladım ama bir türlü yeteri kadar sert vuramıyordum.
“Belini daha çok çevirirsen daha sert vurursun.” dedi bir ses. Arkamı dönüp baktığım da Jason Statham gibi bir adam bana bakıyordu. Kaşlarımı kaldırıp ona baktım.
“Eğer daha sert vurmak istiyorsan belini çevirerek vur.” dedi.
“Sağol.” deyip tekrar kum torbasına döndüm. Adam hala arkada durmuş bana bakıyordu. Onun dediği gibi yapıp tekme atarken belimi daha çok çevirdim. Adam haklıydı daha önce ki tekmelerimden daha sert vurmuştum. Adam kum torbasının arkasına geçti.
“Ben Vincent.” dedi. Bu sırada kum torbasına yumruk ve tekme atmaya devam ediyordum.
“Amy.” dedim kısaca. Kum torbasının arkasından çıktı.
“Bana vur.” dedi. Bu adam manyak mı neydi.
“Hayır böyle iyi.” dedim gülerek.
“Ciddiyim bana vurarak çalış.” dedi.
“Bunu sen istedin.” dedim. Anlaşılan ben ona vurana kadar yanımdan ayrılmayacaktı. Sağ ayağımla az önce kum torbasına vurduğum gibi ona tekme attım ama ayağımı havada yakaladı. Refleksleri çok kuvvetliydi. Ellerini açtı, bende avuç içlerine yumruk atamaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Monster Hunter
Fantasía"Zamanım tükeniyor. Peşimdeki adam çok hızlı, Tanrım yardım et!" Amy sıradan bir şekilde hayatını yaşarken bir anda olaylar tersine döner. Tanıştığı insanlar, yaşadığı çevre, ailesi ve geçmişi. Bir anda hepsi değişir ve Amy gerçeklerle baş başa kalı...