Mektup

155 17 2
                                    

Andrew’in gitmesinin üzerinden iki gün geçmişti. Katherina sürekli konseye gidip plan belirlemeye çalışıyordu. Isaac ise neredeyse her gününü spor salonunda geçiriyordu, ben ise elimde koca bir kutu dondurma ile birlikte televizyon izliyordum. Aslında benimde spor salonuna gidip çalışmam gerekirdi ama savaşın yaklaştığı gerçeği yüzünden stresten hiçbir şey yapamıyordum. Televizyonu kapatıp, pencerenin yanına gidip oturdum. Evde kimse olmadığı için etrafa sessizlik hakimdi. Kendi düşüncelerimin içine daldım. Bir yıl öncesine kadar herkes gibi sıradan on altı yaşında bir genç kızdım. Kendi gözümde büyüttüğüm ufak sorunlarım vardı mesela sivilce gibi ya da kilo alma korkusu gibi. Artık bunlar çok eskide kalmıştı. Kaderimi sabah ormanda koşuya çıkmam değiştirmişti. Acaba o koşuya çıkmasaydım hayatım yine böyle olur muydu? Muhtemelen olmazdı. Daha sonra hayatımı bir sürü kişi girdi. Hainler, arkadaşlar, yeni yüzler, yalancılar. On yedi yaşımda bir sürü kişiyi öldürmüştüm. Gerçi bunların hepsi kötü insanlardı fakat, insan insandı. O kötü hayattan Katerina ve Isaac kolumdan çekip beni aldı. Bana yeni aile hayatı sundular. Bu zor zamanlarda sevgilerini gerçekten de hissettim. Her şey düzgün giderken şimdi başımıza bir savaş derdi açıldı. Her ne kadar daha öncesinden hem yaratıkları hem de insanları öldürmüş olsam da savaş kelimesi bana bir başkaydı. On yedi yaşında bir kıza savaş kelimesi çok uzak olmalıydı. Ama kaderimde bu yoktu. Akıntıya ters yüzen küçük bir balık gibiydim. Güçsüz ama umutlu. Umudunu hiç kaybetmeyenden  ama artık yoruluyorum. Kollarım, bacaklarım, beynim yorgun düşüyor. Sevdiklerim için hayatta kalmam ve mücadele vermem lazım ama her zaman o gücü kendimde bulamıyorum.Ben bunları düşünürken dış kapıdan gelen sesler dikkatimi dağıttı. Gözümden akan yaşları silip kapıya yöneldim. Kapıyı açtığımda dışarıda kimse yoktu sadece yerde siyah bir mektup kağıdı duruyordu. Yerdekini alıp etrafa tekrardan göz gezdirdim ama sokak bomboştu. Kapıyı kapatıp salona geçtim ve zarfı incelemeye başladım. Üstünde hiçbir şey yazmıyordu. İçini açıp bakmaya karar verdim. Dikkatlice açıp içindeki siyah kağıdı aldım. Üstünde bir şeyler yazıyordu.

Hepiniz beni bekliyorsunuz ama en çokta sen bekliyorsun değil mi Amy? Güçlü bir kız olduğunu biliyorum fakat beni yenebilecek kadar güçlü müsün acaba? Biliyorsun seni koruyacak hiç kimsen yok. Annene ,Isaac’e yada abine güvenme .Onlar bana zarar veremez aynı şekilde sende bana zarar veremezsin. Hazır ol Amy sevdiklerini gözünün önünde teker teker öldüreceğim. Korkma en son sen öleceksin çünkü acı çektiğini görmek istiyorum. Benim yaşadığım acıları senin de yaşamanı istiyorum. Buna hazır mısın küçük prenses?’

Kağıdı masaya koyup kafamı ellerimin arasına aldım. Karşımızda bir psikopatın olduğu kesindi. Benden intikam istiyordu ama neden? Onu daha önce tanımadıysam nasıl ona acı çektirmiş olabilirim. Benden neden bu kadar çok nefret ediyor olabilir? Tonlarca soru kafamdan geçerken birini aramam gerektiği aklıma geldi. Telefonu alıp rehberi açtım ama düzgün düşünemiyordum. Gözyaşlarım yüzünden telefonun ekranını göremiyordum. Her şeyi bırakıp sokağa çıktım. Hızlıca koşuyordum. Tek istediğim kafamı toparlamaktı. Ormana yönelip bir tepeye çıktım. Burada kimse beni duyamazdı. Etrafta kimse olmadığını anlayınca tepenin ucuna yaklaşıp bağırmaya başladım.

“Benden ne istiyorsun? Benden ne istiyorsunuz? Beni yalnız bırakın!” Gücüm kalmadığı için yere oturdum. Koştuğum için nefes nefese kalmıştım ve korkumdan dolayı titriyordum. Dizlerimi kendime doğru çekip sakinleşmeye çalıştım. Ona istediğini veremezdim. Karşısında güçsüz biri gibi duramazdım. Gözyaşlarımı silip ayağa kalktım.

“Şunu bil seni pislik! Sen beni öldürmeden be seni bulup öldüreceğim. “ Bunları bağırarak söyledikten sonra kendimi az da olsa iyi hissediyordum. Aslında sorun beni öldürecek olması değildi sorun sevdiklerime gözümün önünde zarar verecek olmasıydı. Kafamı toplayıp kol saatime baktım. Ben evden çıkalı bir saat olmuştu. Bizimkiler eve dönüp o notu görmeden eve gitmem gerekiyordu. Hızlıca yola doğru koşup bir taksi çevirdim. Cebimde az da olsa para vardı.

Monster HunterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin