İtalya

337 23 2
                                    

Sabah olduğunda Isaac ile valizlerimizi arabaya koyduk. Havaalanına tek başımıza gidecektik. Katherina bana sarıldıktan sonra konuşmaya başladı.

“Orada yandaş toplamaya çalışın. Önümüzde epey zorlu bir savaş var.” dedi.

“Siz ne yapacaksınız?” dedim.

“Konseyin yardım edeceğe benzer bir hali yok. Bu yüzden bulabildiğim kadar cadı ve avcıyla anlaşmaya çalışacağım.” dedi.

“Tılsım soyu yardımcı olamaz mı?” dedim.

“Onlardan yardım istemeyi sona bıraktım. Eğer çaresiz kalırsak onlara başvuracağız.” dedi.

“Kendinize dikkat edin.” dedim ve Andrew’e sarıldım. Arabaya binip havaalanına doğru yola çıktık.

Havaalanına vardığımızda gerekli işlemleri halledip uçağa bindik. Uçak havalandığında Isaac bana döndü.

“Heyecanlı mısın?” dedi.

“Her zaman.” dedim gülümseyerek.

“Adamların çok sorun çıkartacağını sanmıyorum. Geçmişte pek sabıkaları yok.” dedi.

“Bu iyi bir şey. Peki yandaş bulma işini nasıl halledeceğiz?” dedim.

“Adamlardan kaynak almaya çalışacağım.” dedi. Bu sırada elini bana uzatıp konuşmaya devam etti. “Bu arada da beraber tatil yapmış olacağız.” dedi. Uzattığı elini tuttum ve uyumak için gözlerimi kapattım.

İtalya’ya geldiğimizde bavullarımızı alıp otele yerleştik. Odaya gelince eşyalarımızı yerleştirip dışarı çıktık. İlk adım keşifti. Adamların yanına birden gidemezdik. Sokakta yürürken Isaac bana döndü.

“İlk hedefimiz Alberto Grimardi. Onun yanına giderken Pisa kulesinin yanından geçeceğiz ve bende düşündüm ki belki orayı gezmek istersin.” dedi. Küçük bir kahkaha attım.

“Halimize bak. Görevi yerine getirirken gezmeyi de unutmuyoruz.” dedim. Kolunu benim omzuma atttı ve yürürken bize yön verdi.

“Bizim doğamızda bu var.” dedi. On dakika daha yürüdükten sonra Pisa kulesi tam karşımızda duruyordu.

“Hadi geç şuraya.” dedi ve eliyle ileriyi işaret etti.

“Neden?” dedim.

“Amy, Pisa kulesine gelenler genelde ne yaparlar, resim çekinirler şimdi poz ver.” dedi ve telefonunu çıkardı. Sırtımı sanki kuleye yaslıyormuşum gibi yapıp poz verdim.

“Harika.” dedi resme bakarken.

“Sıra sende.” dedim. Elinden telefonunu alıp resmini çektim.

Etrafta dolaşıp dururken iki saatimizi harcamıştık. Anlaşılan bugün tamamen gezi günüydü.

“Sırada ne var?” dedim. Yorulmuştum ama güzel yerleri gördükçe yorgunluğumu unutuyordum.

“Trevi çeşmesi.” dedi.

“Ama orası buraya biraz uzak.” dedim.

“Sorun değil saat daha iki.” dedi. Bir tur otobüsüne binip Trevi çeşmesine doğru yola çıktık.

Uzun bir süre sonra nihayetinde varmıştık. Başta huzursuzluk çıkarsam da çeşmeyi görünce söyleyecek kelime bulamamıştım. Harikaydı, antik bir yapı olduğu belliydi ve bazı yerlerde heykeller vardı. Burayı ve başka meşhur yerleri gezinip bol bol –Isaac bey sağolsun- resim çekindikten sonra otelimize geri döndük. Odaya geldiğimizde saat gece ikiye geliyordu.

Monster HunterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin