BÖLÜM - 2

2.9K 46 1
                                    

"Eğer kız kardeşiniz için geldiğimi söylersem içiniz rahat edecek mi, rahibe?" Quinton bakışlarını Kaie'ye çevirdi. "Sanırım aynı zamanda bana kız kardeşinizin yeminini etmediğini ima ediyorsunuz. Ya da ondan kurtulacağınız için çok memnunsunuz."

Kaie sinirlenmişti. "Tanrı'nın evinde saygısızlığa ve kesin hükümlere yer yoktur." Quinton'ın ifadesi sertleşmişti. " Aradığımız kişinin burada olup olmadığını söylemeyeceğinize olan inancım çok yüksek. Bu yüzden adamlarımın içeriye girmesine izin vermelisiniz." Deirdre, Kaie'nin ifadesinden, bu fikirden hoşlanmadığını çok açık bir şekilde görüyordu. Genç adamın yüzündeki ifade ise aynı hoşnutsuzluğu yansıtsa da, ısrarcı olacağı her halinden belliydi. Kaie, kilisesini o küçücük bedeni ile koruyabileceğine inanıyormuşçasına kilisenin kapısına doğru geri bir adım attı. "Buna asla izin vermem." Genç kızın sesi bir fısıltı halinde çıkmış ve Quinton'in adamlarına kadar ulaşamamıştı.

Cameron'ın askerleri ileriye doğru gitmek için hazırlanırken, lordları elini havaya kaldırıp onları durdurdu. Deirdre ise bu manzara karşısında elindeki sopayı yere fırlatıp kız kardeşinin yanına doğru koştu. Cameron Lordu'nun, genç kadının bu hareketini takdir ettiği gözlerindeki parlaklıktan anlaşıyordu. "Kız kardeşim buraya giremeyeceğinizi söyledi. Sadece İngiliz pislikleri kiliseye karşı gelirler. Bu kiliseye asla erkekler giremez. Bir rahibeye karşı gelerek, klanının renklerini kirletmeyi göze alabiliyor musun?'' Kilisenin iç duvarlarına saklanan rahibelerin onaylama mırıltıları duyulsa bile hiç biri Kaie'nin yanında durmamış; Cameron Klanı'nın askerlerinden korkup kaçmışlardı. Cameron Klanı askerleri ve lordları, karşılarında korkusuzca duran bu iki savunmasız kadına bakarken, Kaie'nin kiliseyi hatırlatan varlığı sayesinde yerlerinden kıpırdayamıyorlardı.

"Size karşı saygım sonsuz rahibe ancak bu kiliseyi baştan aşağıya aramak zorundayım." Quinton sesindeki kararlılık ile birlikte ileriye doğru adım atar atmaz, askerleri de aynısını yaptılar. Deirdre buna izin vermeyecekti. Genç kadın, Quinton'ın önüne kendini siper ederken, genç adam Deirdre'nin cübbesinin eteklerine kendi botlarının ucu değene kadar durmayı düşünmüyordu.

"Sizden korkmuyorum Lordum. Bana ne aradığınızı söyleyip, erkeklerin girmemesi gereken bir yere girmek konusundaki ısrarınızı bir kenara bırakırsanız bu sorunu halledebiliriz. Size yalan söylemem."

"Kraliçe Joan Beaufort'u arıyorum. Eğer burada ise onu bulacağıma emin olabilirsin." Quinton'in ifadesi  daha da sertleşmişti. "Bu konuda söyleyeceğin hiçbir şeyi dinlemeyeceğim."

'Deirdre, bu küstah adama haddini bildirmek için ağzını açtığı sırada daha ne olduğunu anlayamadan, Quinton genç kadının ayaklarını yerden keserek, onu kucağına almıştı. Deirdre en son bu şekilde, babası tarafından kucağa alındığında en fazla 3 yaşında olmalıydı.

"Beni hemen bırak." Quinton hiçbir şey demeden yüzündeki sırıtan ifade ile genç kadını kilisenin girişine çıkan merdivenlerden taşıyarak, avluya ulaştı.

"Seni birçok kez uyardım ama uyarılarımın bir işe yaramadığını görüyorum. Seni ilk gördüğümde tam bir baş belası olduğunu anlamıştım zaten." Quinton, Deirdre'yi ayaklarının üzerine bıraktı. Deirdre, genç adamı yolundan çekilmesi için dürtse de, Quinton yerinden kıpırdamıyor bunun yerine adamları kilisenin içine dolarken sırıtmayı sürdürüyordu. Ön kapıda bekleyen rahibeler kutsal evlerinin erkekler tarafından istila edilmesine şahit olurken, çığlık çığlığa bahçeye kaçıyorlardı. Kapıyı kullanarak bahçeye çıkmak isteyen yüzlerce rahibe, Deirdre'yi hiçe sayıp genç kadına çarparak, genç kadının dengesini kaybedip Quinton'ın göğsüne yaslanmak zorunda kalmasına neden oldular. Genç adam bir anda ne yapacağını bilemesede hemen Deirdre'yi kollarının arasına alarak panik ile koşan yaşlı kadınların itişmelerinden korumaya başladı.

"Ellerini üzerimden çek." dedi genç kadın, Quinton'a o kadar yakın duruyordu ki sesini duyurmak için bağırmasına gerek kalmamıştı.

"Bu sıkışıklıkta ellerimi senin üzerinden başka yere koymam imkânsız gibi görünüyor." Genç adam Deirdre'nin kulağına eğilip fısıldarken, sesindeki keyif çok belirgindi. Genç kadın, Quinton'dan uzaklaşmak istesede insan selinin arasında bunu yapmak hiçte kolay olmuyordu. Quinton'in elleri Deirdre'nin sırtından yukarılara doğru çıkarak ensesinde durdu. Bir erkeğin dokunuşlarını hissetmeyeli çok uzun zaman olmuştu. Ama ne olursa olsun yabancı bir erkeğin dokunuşlarından bu kadar kolay etkilenmek, çıplak teninde Quinton'in sert ve erkeksi ellerini hissetmek bütün duygularını alt üst etmişti. Genç adam, Deirdre'nin ince ve uzun örgüsünü ellerine doladı. "Anladığım kadarıyla Tanrı'ya bağlılık yeminini etmedin daha." Quinton, Deirdre'nin uzun saçlarından bunu kolayca anlamıştı. Yeminini eden her rahibe adayı, uzun saçlarına veda etmek zorunda kalıyordu. " Bunu duyduğuma sevindim baş belası."

Quinton'in ses tonundaki şehvet, Deirdre'nin uzun süre önce hatırlamamak üzere aklının ve kalbinin en arka kısımlarına kilitlediği duyguları hatırlamasına neden olmuştu. Bu vahşi ve kaba adam ile ilk kez karşılaşmalarının ve genç kadından öpücük çalmasının üzerinden bir sene geçmişti. Tutku, Deirdre'yi sarmaya başlıyor, bir daha hissetmemeye yemin ettiği duygular yeniden canlanıyordu. Genç kadın kendi acizliğinden o kadar tiksinmiştiki hemen Quinton'in kollarından kurtulup geri adım attı.

Kiliseden koşarak çıkan kalabalık gittikçe azalmış olsa da Quinton bu fırsattan yararlanmak istercesine, Deirdre'nin kaçmasına izin vermeyerek hızlı bir hamle ile onu kendine doğru çekti. Genç kadının inatçı doğası yüzünden bu pek kolay olmasa da, Quinton çoktan zevkle Deirdre'nin kıvrımlarının tadını çıkarmaya başlamıştı. Genç adamın gözlerindeki zevk parıltıları Deirdre'yi sinirlendirmişti. Genç kadın bu parıltıların tek anlamının şehvet olduğunu çok iyi biliyordu.

"İşte yine kendi bedeninin aşağılanmasına neden oluyorsun..."

"Edeceğim hiçbir yemin sizi ilgilendirmez Lord Cameron. Burada yaşadığım sürece bana elinizi süremezsiniz."

"Gerçekten böyle mi düşünüyorsun Deirdre Chattan? Gördüğüm kadarıyla saçların hala bir erkeğin göğsünü kaplayacak uzunlukta. Sen hala kendine güvenli bir yer arayan küçük bir kız çocuğu gibi ürkek ve hırçınsın. Belki de bugün aradığın o güvenli yeri bulmuşsundur." Deirdre içinde tuttuğu nefesi sinirli bir şekilde verdi. "Ruhunuz o kadar karanlık olmalı ki, bu kutsal çatının altında, bana böyle ahlaksız şeyler söyleyebiliyorsunuz Lordum." Genç kadın söylediklerinin Quinton'in asil kişiliğine hakaret olduğunu biliyor olsa da hiçbir şey umurunda değildi. Deirdre acımasız sözlerini söylemeye devam ediyordu. "Benim ahlaksız bir kadın olduğumu düşünmen,bana istediğin gibi davranacağın anlamına gelmiyor. Melor'ın tüm sözlerine inandım çünkü benimle evleneceğine söz vermişti. Ben ahlaksız bir sürtük değilim."

"Ben asla öyle olduğunu söylemedim, Deirdre. Başkalarının, ona ne yapacaklarını söylemesine izin vermeyen,kendi doğrularını kovalayan bir kadın hakkında ne düşündüğümü bilseydin çok şaşırırdın." Deirdre, Quinton sesindeki onaylayıcı tonu hissetsede bu adama güvenmeyi hiç istemiyordu. En son bir erkeğe böyle güvendiğinde neler olabileceğini çok iyi öğrenmişti. Kendisinin ve klanının itibarı yerle bir olmuştu.

"İsmimi söylemeyi keser misin? Birbirimizi tanımıyoruz bile. Öpüşmüş olduğumuz gerçeği bunu hiçbir şekilde değiştirmez."

"Dikkatli ol kadınım. Sesindeki bu meydan okuyan tavrı tahmin ettiğinden daha çok sevdim." Quinton'in dikkati, Deirdre'nin saçlarını kaplayan kumaşa kaymıştı. Deirdre sesinin ne kadar zayıf çıkacağını düşünmeden hemen cevap verdi. "Senin hiç onurun yok mu?"

Genç kadın, bu kendini beğenmiş adamdan kurtulmak için, onu aşağılıyor ve sözleri de tam istediği gibi Quinton'ı deliye çeviriyordu. Genç adam burnundan soluyordu. Elini kemerine yerleştirdi. Kemerin deri kopçaları bileğine dolanmış,eteğinin pilileri birbirinden ayrılmıştı. Quinton'in omzunun arkasında asılı duran kılıç, Deirdre'nin dikkatini daha yeni çekiyordu.

"Bu çatının altında silah bulundurmak yasak." Genç adam homurdandı. "Yalan söylemek ve lanet etmekte yasak, Deirdre Chattan." Quinton, genç kadının ismini söylerken sesinin tonunu alçaltmıştı. Genç adamın gözlerinde yer alan meydan okuma ışıltısı, istemsizce Deirdre'nin vücudunun ürpermesine neden oluyordu. "Ben asla yalan söylemem, Lord Cameron. Kraliçenin burada olduğunu söylüyorsun ama doğru düzgün sorduğunu hiç duymadım." 

İskoç AteşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin