Deirdre, kızın arkasından bakakaldı. "Verdiğiniz paranın değerinden haberinizi var mı sizin?" Komutan, sesini alçaltarak Deirdre'ye doğru eğildi. "Onları etkilememiz lazım. Para harcarken düşünmeyecek kadar zengin olduğumuzu inanmalılar."
"Tabi dünya üzerinde öyle bir insan varsa." Asker adam omuzlarını silkti. "Eğer amacımıza ulaşırsak,öyle bir ile tanışma imkânı bulacaksınız leydim." Deirdre, asker adamın sesindeki umudu fark etmişti. Komutan arkasını hızlıca dönüp, genç kadının yemeğini yemesine izin verdi. Yemeğini bitirir bitirmez yanına gelen genç kız, Deirdre'yi odasına götürmek için hazır bekliyordu. Deirdre için hazırlanan oda küçük ama temizdi. En azından birkaç aydır uyumak zorunda olduğu o izbe yere nazaran tam bir saraydı. Komutan, Deirdre'nin arkasından odaya girip genç kıza bahşişini uzattı.
"Burada kalmak konusunda kararlı mısınız?"
"Evet. Bu sayede köy halkı sizin hakkınızda konuşurken,kraliçe istediği şekilde bu topraklardan ayrılmış olacak. Ben ve adamlarım alt katta kalıyor olacağız. Siz burada kalmak zorundasınız. Yoksa kimse sizin asil bir leydi olduğunuza inanmayacaktır." Komutan sözlerini söyledikten sonra, Deirdre'yi düşünmesi için odada yalnız bıraktı. Genç kadın odasının kapısını sıkıca kilitledikten sonra, azda olsa rahatlamıştı. Asker adamın sözleri gururunu kırsa da, incinmeye hakkı yoktu. Çünkü şu anda kimse için önemli biri değildi. Tüm bunların, kendisini üzmesine izin vermeyeceğini düşünse bile yine de üzülüyordu. Yatağın üzerine oturup, bekledi. Yorgunluk, bedeninin her yerini sarmıştı. İyi bir uyku çekeceği yatağa sahipken, oturup düşüncelere dalmak çok aptalcaydı. Deirdre, yatağına uzanıp gözlerini kapattı. Yarının daha güzel umutlar getirmesi için dua etmeye başladı. Kader, Deirdre'ye hiç iyi davranmıyordu.
Genç kadının rüyaları karanlık şüpheler ile doluydu Gözlerini açtığında kendisini hiç dinlenmiş gibi hissetiriyordu. Odanın içi karanlıktı. Deirdre'nin kalbi olması gerekenden daha hızlı atıyordu. Genç kadın korkudan parmaklarım adeta yatak örtüsüne geçirmişti. Deirdre bu rahatsızlığının sebebini anlamaya çalışırken, merdivenlerden gelen sesleri duydu.
Sesler, yavaş yavaş atılan adımların sesleriydi. Deirdre ne olduğunu anlamadan, yatağın içinde doğrulup,kraliçeyi aramaya gelenlerin, kendisini bulduğunu düşünmeye başlamıştı. Genç kadın panik içinde ayağa kalksa da, ayakkabılarını karanlık odanın içinde bulmayı başarıp, giymişti.
Tahta zeminin üzerinde yürümeye devam eden ayak sesleri, gelen kişinin kapıya yaklaştığını gösteriyordu. Deirdre,kalbinin daha fazla hızlı atabileceğini düşünemiyordu. Genç kadın etrafına bakıp, pencerenin kenarına doğru yürüdü. Bu ayakkabıların en iyi özelliği tahta zeminde bile ses çıkarmamaları olmalı diye düşünmeden edemiyordu. El yordamıyla karanlığın içinde pencerenin kulpunu bulup ittirdi. Odasının kapısı açılmak için zorlanmaya başladığında, panik tüm vücudunu ele geçirmişti. Deirdre, böyle bir durumda kraliçenin ne yapacağını düşünmeye çalıştı.
Pencerenin iki yakasını da açıp, bir ayağını dışarıya doğru attı. İçeriye dolan ay ışığı odaya giren adamların kütlerinin rengini açıkça ortaya seriyordu.
"Dur." Deirdre, adamın emrini dinlemedi. Pencerenin eşiğine ayaklarını dayayıp, aşağıya düşüşünü en acısız şekilde olması için çabalıyordu. Pelerini havada sallanıyor geceye hâkim olan soğuk hava bacaklarının donmasına neden oluyordu. Deirdre, havada fazla asılı kalmamıştı.
Pencereye gelen bir askerin elleri, genç kadının bileklerini kavradı.
"Sağır mısın sen kadın?" Deirdre keşke gerçekten sağır olsaydım diye düşündü. Pencerenin pervazını tutan parmakları artık gücünü kaybediyordu. Bileklerini tutan kişinin arasından kayıp yere çarptı. Ağırlığını taşıyamayan bacakları, dizlerinden bükülüp yere düşüşünü daha da acılı bir hale getirmişti. Yerde yanlamasına bir şekilde uzanıp, yamaçlı arazide yuvarlanmaya başladığında, kalan var gücüyle bir taşa tutunup durdu. Deirdre, temiz havayı içine çekip kendisine gelmeye çalışıyordu.
"Aşağıya inip yanına gidin. Hadi!" Deirdre, adamlara yakalanmamak için ayağa kalkmaya çalışsa da, üzerindeki uzun pelerin ayaklarına takılıp genç kadının tekrar yere düşmesine sebep oldu. Acı, tekrardan Deirdre'yi pençesine almış, ağzından bir feryadın çıkmasına engel olamamıştı.
Şu aptal kıyafetler. . . Genç kadın kıyafetin eteklerini düzeltmek için uğraşırken,iki adam tarafından kollarından kaldırılarak, ayakta tutuluyordu.
"Yeter artık. Yeterince koştuk, leydim." Adamların elinde tuttukları fener, Deirdre'nin yüzüne çok yakın duruyor, genç kadının gözlerinin kamaşmasına neden oluyordu. Işık yüzünü aydınlattıkça, tanınma olasılığının artması Deirdre'yi korkuyla titretti.
"Doğru kişi olduğuna emin miyiz?" İskoçya'lılar, Deirdre'nin çevresini sarmışlardı. Boylarının uzunluğuna ve geniş omuzlanna bakılırsa bu adamlar kesin İskoçyalıydı. Her birinin sırtlarında olan asılı tek bir hareket ile sağ ellerinin yardımıyla yerlerinden çıkarabilecekleri kılıçlarda bunu açıkça belli ediyordu. "Altın ve kadife giyiyor."
"Ama bu Joan Beaufort olduğunu göstermez ki?" Grubun en önünde duran adam ellerini kalçaların üzerine koymuş, Deirdre'nin başına taktığı taca bakıyordu.
"Asil bir kadının pencereden kaçabileceğini hayatımda hiç görmemiştim. Tabi daha önce hiçbir İngiliz kadınını yakalamak zorunda olmadığımız için bu konuda pek emin değilim."
Adamın yanında duran diğer askerler bu sözlere kahkahalarla gülmüşlerdi. Deirdre geriye doğru bir adım atmaya çalışırken, çevresi sarılı olduğu için pek ileriye gidemiyordu. İngiliz askerlerin nerede olduğunu merak etti.
"İşte onu bulduk. Kadını daha fazla korkutmayın." Bu sözleri söyleyen asker Deirdre'ye doğru bir adım atıp, genç kadının kolunu tutmaya yeltendi. Yabancı bir adamın dokunuşundan kurtulmak için aniden sıçrayan Deirdre'nin çekingenliği askerin dikkatinden kaçmamıştı.
"Beni affedin leydim. Size karşı saygısızlık yapmak istemem. Ama Lordumuz bir an önce sizi görmek istiyor. Sizi ona götürmek üzere emir aldık." Deirdre, genç askere cevap vermeden önce derin bir nefes aldı. Şu an içinde bulunduğu kimliğin gerektirdiği gibi davranmak için düşüncelerini toplaması gerekiyordu. Genç kadın elini ağzına doğru götürüp, sesinin daha boğuk çıkmasını sağlamak istedi. "Sizi kim yolladı?"
"Liddell Lordu." Hanın sahibi koşarak kalabalığın yanma gelmişti. "Siz Cameronlar neden müşterilerimi rahatsız ediyorsunuz?" Meşale taşıyarak gelen han sahibi etrafın daha fazla aydınlanmasını sağlamıştı. Deirdre kendisine kaçabilecek bir yol ararken, Cameronların sayısının tahmininden daha fazla olduğunu görünce tüm umutları suya düşmüştü. "Bizler Lordumuzun emirlerini yerine getiriyoruz."
Kalabalık askerlerin en önünde yer alan görevli adam,hancının ayaklarının dibine iki adet gümüş para fırlattı.
"Bu olayı anlayış ile karşılayacağını umuyor." Hancının ayaklarının dibindeki paralar gecenin karanlığında parlıyorlardı. Adamın karısı, sessiz bir şekilde kocasının arkasında belirdi. Yerdeki paraları almak için kocasının gölgesinden sıyrılmış ve yere eğilmişti.
Yaşlı kadın paraları almak için yeltendiğinde Deirdre'ye baktı. Genç kadın çevresinde bu kadar Higlanderlı varken onay vermenin dışında hiçbir şey yapamazdı. Çaresizce başını salladı.
"Cameronlar burada her zaman iyi karşılanacaklardır." Yaşlı kadın, paraları aldığı gibi hanın içerisine koştu. Kocası son bir kez Deirdre'ye bakıp, karısının yaptığı gibi hana geri döndü. Deirdre artık yapayalnızdı. Hayatında ilk defa, başka bir ülkede yabancı olmanın ne demek olduğunu çok iyi anlamıştı. Deirdre, daha önce bu konuda hiç bu kadar iyi niyetli düşünmemişti... "Benim ismim Coalan, bayan. Quinton Cameron'ın komutanlarından biriyim. Size söz veriyorum ki bu yolculuk boyunca size hiçbir zarar gelmeyecek." Coalan sesini alçaltarak devam etti. "Ama bu dakikadan itibaren sizlere İskoç askerleri eşlik edecekler." Komutan, Deirdre'nin kolunu acıtmadan ama sıkıca tuttu. Genç kadın ne yaparsa yapsın bu sefer kolunu Coalan'dan kurtaramamıştı. Sessiz bir emir ile atların bulunduğu yere doğru yürüdüler.
"Bu at kraliçenin olmalı. Hayatımda böyle süslü semer görmedim. Coalan homurdandı. "Semerimi süslemek bir yana; benim hayatımda o kadar altınım olmadı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İskoç Ateşi
Aktuelle LiteraturÇok sevilecek ateşli, yerinizde duramayacağınız İskoç romanlardan bir tanesi daha geliyor. " İskoç Ateşi". En az ismi kadar iddialı bir roman sizlerle. Deirdre en son birlikte olduğu erkek tarafından oldukça yıpratılmıştı bunun üzerine bir daha aşka...