BÖLÜM - 14

1.3K 34 0
                                    

" İyi bir iş çıkardın, Coalan. Aferin." Deirdre sessiz ve hareketsiz bir şekilde bekliyordu. Cameronlar, masalarının başında ayakta beklerken; genç kadının yüzüne anlamsızca bakakalmışlardı. Ama en kötüsü, ifadeleri şaşkınlıktan, onaylayan bir tarza dönüşmüş ve en sonunda memnuniyet dolu bir ifade halini almıştı. Servis yapan kızlar dahi şaşkınlıkla işlerine ara vermiş, anneler Deirdre'nin kim olduğunu soran çocuklarına cevap vermeye başlamışlardı. Ama Deirdre, sandıkları kişi değildi. Quinton Cameron, genç kadına bakmadan avluyu hızlı adımlarla geçip, gitmişti. Lordlarının avludan çıkışının arkasından, komutanları ve askerleri de sessiz bir emir ile kendisini takip etmek için ayağa kalktılar. Avlunun içi sessizleşmiş, sadece mutfakta yıkanan bulaşıkların sesleri ve temizlik yapan kadınların konuşmaları duyuluyordu.

"Oturup bir şeyler yemek ister misiniz leydim?" Deirdre, kendinden yaşça büyük olmadığını tahmin ettiği bir kızın başından dikildiğini yeni fark ediyordu. Genç kız gülümseyerek, eğildi. "Bana böyle davranmanıza gerek yok. Genç kız, Deirdre'nin ne demek istediğini anlamamış olsa da soru sormamayı tercih etmişti. Genç kadın, üzerindeki elbiselere bakıp, bu yanılgının asıl sebebinin onlar olduğunu sonradan fark etti. "Tüm bu elbiseler bana kraliçe tarafından verildi. Yani kendisi giymemi istedi Hepsi Joan Beaufort'a ait."

"Ah, pekâlâ aslında üzerinizdeki giysileri kıskandıgimı söylemek isterim." Genç kız sanki yaşıtı olan bir arkadaşı ile konuşuyordu. "Ben Maura. Coalan'ın kız kardeşiyim* onun aç bir kurt gibi yemek yediğini görünce,sizin de aç olabileceğinizi düşündüm."

"Evet açım. Hem de çok." Deirdre, çıktıkları odanın kapısına son bir bakış fırlatıp yürümeye başladı. Aç bir karınla buradan kaçmanın hiçbir mantığı olamazdı. Maura, mutfaktan elleri dolu bir şekilde gelmişti. Genç kızın taşıdığı tepsinin üzerindeki çorbanın dumanı hala tütüyordu. Deirdre'nin bulunduğu yerin yakınındaki bir masaya tepsiyi yavaşça koyup, bir bardakta taze süt bıraktı. "İstediğiniz kadar yiyebilirsiniz." Deirdre'nin açlıktan guruldayan kamının sesini duyan Maura gülümsedi. Masaları temizleme işini dönmeden önce, birkaç parça ekmek ve tereyağı bırakmayı ihmal etmemişti. Erken gelen bahar ve önündeki yemekler, hayattan alınan zevklerin ne kadar fazla olduğunu bir kez daha Deirdre'ye hatırlatsa da, kararından dönmeyecekti.

Genç kadın karşısında duran bu yemekler karşısında, Cameronların açlık konusunda asla sıkıntı çekmeyeceklerini anlamış; elma marmelâdının içindeki iri elma parçalarını yerken zevkten, dört köşe olmuştu. Marmelâdın tadı tatlı ve sıcaktı. Ne kadar huysuz olursa olsun bu yemekleri reddedemezdi. Avlunun içerisini temizleyen kadınların konuşmaları Deirdre'nin kulağına gelmeye başlamıştı. Yemeğini acele içinde yemek yerine ağır bir şekilde yiyor, kimsenin dikkatini çekmek istemiyordu. Aceleci hareketleri Maura'yı şüphelendirebilir ve abisi Coalan'a söyleyebilirdi. Quinton belki de adamlarına, genç kadının kaleden ayrılma olasılığını söylememiş olabilirdi. Drumdeer Kalesi çok meşgul bir yer olduğu için Deirdre'nin ne yapacağı ile ilgileneceklerini hiç zannetmiyordu. Önündeki tabağı silip süpürmüş, ama çok fazla dikkat çekmemek adına ekmeğinden bir parça bıraktı. Yola çıkmadan önce yanına biraz yiyecek almayı düşünse de, çok fazla dikkat çekeceği endişesi, genç kadını engelledi. Yanında yemeği olmasa da, bu kaleden gidecekti. Kalenin dış avlusuna yanaşan yük arabaları boşaltılırken orada görevli olan adamların bağırışları kalenin iç duvarlarında yankı yapmaya başlamıştı. Kuyudan çekilen sular, kovalara doldurulup hendekler sayesinde mutfağa taşınıyordu. İnsanlar, Deirdre yanlarından geçtikçe iki yana kaçışıyor, genç kadının geçmesi için yol açıyorlardı. Üzerindeki kadife kaftan sabah güneşi sayesinde olması gerekenden daha gösterişli bir görüntü içerisindeydi. Ahırların, kalenin en uç noktasında olduğunu fark eden genç kadın hızlı adımlarla hedefine yürürken, genç bir asker önünü kesti.

İskoç AteşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin