BÖLÜM - 13

1.2K 36 0
                                    

Deirdre burnundan soluyordu. "Benim hakkımda hiçbir şey bilmiyorsun, Lord Cameron." Genç kadın, karşısındaki adamın gözlerine içine bakarken, Quinton'ında aynı kararlılıkla kendisini izlediğini görmüş; ama yine de gözlerinin içinde saklı bir keyif parıltısı sezmişti. "pekâlâ. Uzun bir süre benim evimde kalacağın için, birbirimizi daha yakından tanıma fırsatı bulacağımıza eminim." Quinton'ın sesinde saklı bir emir vardı.

"Kalmayacağım." Genç adamın dudakları rahatsız bir şekilde kıvrıldı. Bakışları, İskoçların zorlu arazilerinde geçen zorlu yolculuğun izlerini taşıyan uzun pelerinin üzerinde geziyordu.

"Ayağındaki ayakkabılar, İskoçya'nın taşlı arazilerinde değil, İran halılarının üzerinde gezinmek için uygun,kadınım." Deirdre, ayaklarının acısını göz ardı etmeye çalışsada, bu gerçek gün gibi ortadaydı. Quinton'ın bakışları,genç kadının boğazının kurumasına neden oluyor, kalp atışlarını arttırıyordu.

"Üzerindeki kadife pelerin seni nisan yağmurlarından koruyacak kadar kalın gözükmüyor. Muhtemelen kraliçe üzerinde senin giysilerin varken, daha rahat seyahat ediyordur. Kalenin dışına çıkıp, kaçmayı denersen muhtemelen donarak ölürsün."

"Yine de bunu deneyeceğim." Quinton, Deirdre'ye doğru parmağı ile işaret etti. "Eğer bunu yaparsan, adamlarımı seni takip etmesi için arkandan yollarım. Adamlarımın emrettiğim her şeyi yaptıklarını anlamış olmalısın. Çünkü verdiğim her bir emrin aslında onların çıkarını koruyacak mantıklı kararlar olduğunu gayet iyi biliyorlar."

"Onları kraliçeyi buraya getirmeleri için, Joan'ın peşine taktın. Ben Joan olmadığıma göre neden burada kalmak zorundayım."

"Ah ama kendini kraliçe olarak tanıtan şendin."

"Bu yalan seninle karşılaştığım anda ortaya çıktığına göre..."  

"Hayır, Deirdre, karşındaki adamlar İskoçyalılar. kadın tarafından kandırılmak hiç hoşlarına gitmeyecektir. Hatta şu anda dışarıda benden gerçekleri duymak için sabırsızlandıklarına eminim. Bu yüzden, bu kaleden, ben söyleyene kadar bir yere ayrılamazsın." Şaşkınlık Deirdre'yi avuçlarının içini almıştı. Quinton'ın kendinden emin yüzüne bakarken, boğazı düğümleniyor ve kendini çaresiz hissediyordu. Kelimelerini toparlayabilmesi için birkaç saniye geçmesi gerekiyordu. "Adamlarına, benim Joan olmadığımı söylemelisin." Quinton çoktan Deirdre'ye arkasını dönmüştü. Genç adam, karşısındaki kadına ne acı verdiğini düşünmeden koltuğuna oturdu.

 "Bunu yapmalısın, Quinton."

"Ah... İsmimi senin dudaklarından duymak bana inanılmaz bir zevk veriyor." Genç adam gülümsüyordu. "Dediğim gibi birbirimizi daha iyi tanımak için burada kalman konusunda ısrar ediyorum."

"Burada kalmayacağım." Deirdre kızgınlıkla başını iki yana sallıyordu. "O zaman adamlarımı aşıp bunu nasıl yapabileceğini görmek için sabırsızlanıyorum, kadınım. Bu oyunu başlatan sensin. Eminim kaybettikleri puanları toplamak için senin buradan ayrılmaman konusunda ellerinden geleni yapacaklardır. Bizler, kazanmayı severiz."

"Ben de kazanmayı severim, beyim." Quinton'm ifadesi karanlıklaşmış, bakışları tekrardan Deirdre'nin bedeninde dolaşmaya başlamıştı. "Evet, kadınım.Bunu çok önceleri fark ettim. Britanya toprakları üzerinde İskoçya kadınları gibisine daha rastlamadım. Sahip olman gereken özgüvenden daha fazlasına sahip olduğunun da farkındayım ancak bu kaleden çıkıp gitmene izin veremem. Eğer öyle bir şey yaparsam kalemin sınırlarının dışına çıktığın anda, boğazını kesmek için bekleyen adamlara seni ellerimle teslim etmiş olurum."

"Beni burada tutmaya hakkın yok." Quinton bir kez daha yerinden kalkıp, Deirdre'nin yanına geldi. Genç kadın kımıldamamıştı. Ama bunun sebebi kesinlikle gurur değildi. Drumdeer Kalesi'nin duvarları sanki onun üzerine geliyor, Deirdre'yi içine çekiyordu.

"Bu kaleden çıkmanı istemiyorum Deirdre. Bu konu burada kapanmıştır." Quinton, beklenmedik bir hareketle Deirdre'nin yanağını okşadı. Dokunuşu o kadar yumuşaktı ki, genç kadının soluğu heyecanla kesildi. Bu dokunuşun kutsayıcı bir tarafı var gibiydi. Deirdre, dokunulmanın ne demek olduğunu unutmuştu. Genç kadın duraksayıp, geriye doğru bir adım atmak istedi.

"Quinton..."

Cameron Lordu, Deirdre'nin daha fazla konuşmasını engellemek için dudakları ile genç kadının sözcüklerini mühürledi. Genç kadının ensesini nazik bir biçimde kendine doğru sıkıca kavrayıp, öpüşünü sertleştiriyor,aynı zamanda Deirdre'nin uzaklaşmasını engelliyordu.

Genç kadın, Quinton'ın elinden kaçmak için çabalarken,genç adam hızlı hareketleri ile Deirdre'yi köşeye sıkıştırmıştı. Genç kadın çaresizce inledi. Quinton, Deirdre'nin kaçabilecek yerinin kalmadığını bildiği için tutuşunu rahatlatmıştı. Genç adamın dudakları, ısrarla Deirdre'den karşılık almayı bekliyordu. Quinton, Deirdre'nin beklediği gibi dilini ağzının içine sokmamış onun yerine ısrarla öpmeye devam etmişti. Deirdre'nin dudaklarının tadına bakmak, Fransız şarabı içmek gibi paha biçilemez bir deneyimdi. Genç kadın ne yapacağını bilemiyordu. Tüm hücreleri, Quinton'i istiyordu. Ama genç adamın, bu ihtirasına kapılıp giderse başına geleceklerin farkındaydı. Tüm gücü ile Quinton'ı ittirmeye çalışırken, genç adamın kıyafetlerinin altındaki güçlü vücudunun bir kez daha farkına varmıştı. Nasıl olurda bir adamın vücudundan bu kadar kolay etkilenebiliyordu?

Deirdre'nin kalbi atıyor, ciğerleri Quinton'in nefesi ile doluyordu. Genç adamın kendine has kokusu, Deirdre'yi içine çekiyor, genç kadını cezbediyordu...

Bunu yapmamalısın... Ne yapacağını bilmez bir şekilde, aldığı zevki bir kenara atıp kendisini Quinton'dan uzaklaştırdı. Deirdre'nin dudakları uzun süredir hissetmediği zevki tatmış;genç kadının mantıklı düşünmesini engelleyip, sonuçlarını düşünmeden, Quinton'in kollarına kendini bırakacaktı nerdeyse.

"Senin metresin olmayacağım." Deirdre, Quinton'in kollarından kurtulmak isterken, sesi çok sert çıkmıştı. Genç adam kendi kendine bir şeyler mırıldanırken, tutuşunu hafifletmiş ve öfkeli Deirdre'ye, kaçmak için fırsat yaratmıştı.

"Sana yemin ediyorum Quinton. Adamlarına beni bırakmalarını söyle hemen. Çünkü asla metresin olmayacağım." Quinton'in gözleri tutku ile parlıyordu. "Öpüşmemizden sende hoşlandın Deirdre. Sakın benimle aynı yatağı paylaşma fikrinden hoşlanmadığını söyleme."

Bu doğruydu. Deirdre, beyninin mantıklı düşünmesi için kendisini zorluyordu. Quinton'm dudaklarını bir kez daha hissetmek düşüncesi tüm bedenini ele geçirmişti. Genç adam homurdandı. "Öpücüklerime karşılık verdin Deirdre Chattan. Vermemiş gibi davranamazsın.'

"İşte sırf bu yüzden buradan ayrılmak istiyorum. Joan, bana kendi sarayında bir yer vereceğine söz verdi. £n azından orada bana hiçbir erkek dokunamaz."

Quinton, Deirdre'nin cahilliği karşısında kahkaha attı. Buz mavisi gözlere sahip olan lordun gözleri parlıyordu. "Saray hayatı hakkında öğrenmen gereken bir iki şey var,kadınım. Saray içinde dönen dedikoduları öğrenmek için seni yatağına atmak isteyen bir sürü erkek olacağına emin olabilirsin. Ve emin ol, sana seçim şansı vermeyeceklerdir."

Cameron Lord'u bilerek bu kadar sert konuşmuştu. Deirdre, bunu anladığı için aynı şekilde karşılık verdi. "Bak gördün mü? Ayrılmam için başka bir sebep daha. Erkekler, kadınları sadece kullanmak için yanlarında tutuyorlar. Söylediğin sözlerden bunu çok iyi anladım. Sende Melor Douglas gibi benden hevesini aldıktan sonra, çekip gideceksin."

Quinton'ın yüzündeki keyif bir anda kaybolmuştu. "Melor Douglas ile karşılaştırılmak umurumda değil" Cameron Lord'u öfkesini belli etmek istemese de sesi çok gergindi.

"Lütfen adamlarına, benim, aradığınız kişi olmadığımı söyle. Bana tüm erkeklerin Melor Douglas gibi aşağılık olmadığını kanıtlaman için tek şansın bu. Buradan gitmem en iyisi... İnan bana." Odanın içine sessizlik hâkim olmuştu. Deirdre, Quinton'ın dişlerini gıcırdattığını duyabildiğine yemin edebilirdi. Cameron Lord'u ile aralarındaki gerginlik havada asılı duruyor; her saniye bir asır gibi uzun ve ağır ilerliyordu. Quinton, ani bir hareketle kapıya doğru yürüdü. Deirdre'nin yanından geçerken omzunun üzerinden son bir bakış fırlattı. "Neredeyse senin buradan ayrılmana izin vermediğim için pişman olacağım. Quinton odanın kapılarını sertçe açtı. "Ama şimdilik değilim." Coalan, efendisinin kapıda belirdiğini görünce yemek yediği masadan ani bir hareketle fırlayıp, ayağa kalktı. " İyi bir iş çıkardın, Coalan. Aferin." 


İskoç AteşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin