BÖLÜM - 21

1.2K 30 0
                                    

Deirdre çok huzursuzdu. Genç kadın uyurken zaman zaman irkiliyor ve Quinton'ı uyandırıyordu. Uykusunda bile o vahşi tabiatını elden bırakmadığını gösterircesine Cameron Lordu'ndan uzaklaşmaya çalıştı. Quinton, Deirdre'yi kendine doğru çekerken, onun bedenini hissetmenin kendi için neden bu kadar önemli olduğunu bilemiyor olsa da, Cameron Lordu bu durumdan çok memnundu. Bu durumun uzun bir süre daha devam edeceğini bilmenin verdiği mutluluk ile uykuya daldı. Deirdre yorgun uyanmıştı, Genç kadın uykusuzluktan yanan gözlerini ovuştururken; ağrıyan boynunu geriye doğru esnetti. Yataktan kalkmak üzere davrandığında; Quinton Cameron'ın giyinmiş bir şekilde yanı başında durduğunu fark etmişti. Genç lord, sırtını germek için kollarını iki yana kaldırmış; o sırada gençten bir çocuk olan yardımcısı, onun gömleğini kiltinin içine düzgün bir şekilde yerleştiriyordu. Deirdre bu manzara karşısında yatağa geri dönüp, örtüyü çenesine kadar çekti. Utanç, yanaklarının kızarmasına neden olurken, suçluluk duygusu genç kadını yiyip bitiriyordu. Daha buraya geleli bir gün bile olmadı... Yardımcı çocuk yapması gereken tüm görevleri çok tyi biliyordu. Lordunu, düzgün bir şekilde giydirmişti. Sabahın ilk ışıkları odayı tamamen aydınlatırken; Amber, pencerelerin kepenklerini açarken gülümsüyordu. "Tully, Leydi'nizin yarasını görene kadar giyinmesine izin vermeyin." Amber, Quinton'dan aldığı emri ikiletmeden yanındaki kıza eğilip fısıldadı.

Hemen Tully'i çağır." 

Deirdre yatağın içinde çaresizce oturduğu için sinirliydi. Genç kadın sessizce homurdanırken; Quinton'ın sert bir bakışla, onu susturdu.

"Herkes dışarı çıksın." Odada bulunan herkes bunun bir rica değil bir emir olduğunun farkındaydı. Deirdre'nin yanı başında duran adam, Liddell Kontu'ydu. Quinton, konuşmak için herkesin çıkmasını bekliyordu "Artık güneş doğdu, Deirdre. Bu asi tabiatını yalnız olduğumuz zamanlara sakla."

Deirdre yatakta oturmak için doğrulmuştu. "Eğer sabahları büründüğüm ruh halime katlanamayacaksan,kendi odanda uyumanı tavsiye ederim." Üzerindeki örtüyü bir yere fırlatıp ayağa kalktı. "Ya da en iyisi bana iyi yolculuklar dileyip; gitmeme izin verebilirsin."

"Neden? Dün gece birlikte olduğumuz için seninle işimin bittiğini mi düşünüyorsun?" Deirdre, Quinton'ın yüzüne bakmadan yerde bulduğu bir sabahlığı üzerine geçirmişti. "Benimle oyun oynayan sensin Quinton Cameron. O büyülü sözlerinden etkilenmemek için yapabileceğim tek şey senden uzak durmak. Bu odanın içinde seviştiğim adam ile bir yabancı gibi konuşamam.

Âşıklar toplumun kurallarına göre davranmazlar." Quinton Cameron, öfke ile homurdandı. Deirdre,onun adımlarının sesini duyarken, tüm dikkatini bu adama vermek zorunda olduğunu biliyordu. Gün ışığında bile vücudu uyarılıyor, Quinton'ın varlığım tüm benliğinde hissediyordu.

"Sadece bir konuda haklısın, kadınım. Ben Liddell Kontu'yum. Bu herkesin kabul ettiği bir gerçek. Bir sonraki kışa kadar depolanan yiyeceklerden sorumlu olduğumu düşünen, topraklarımı istila etmek için geceyi kollayan adamlara karşı, onları koruyacağıma inanan bir halkım var. Bu kalenin içinde sahip olduğum özel hayat çok sınırlı. Bu gerçeği unutmamanı istiyorum."  ''Ama ben unutmak istiyorum. Benim sevgilim olman nerede kalacağım konusunda ısrarcı olmanı gerektirmez. Cameron Lordu, ellerini göğsünün üzerinde birleştirdi.

"Evet, gerekir." Bu iki kelime Quinton'ın ağzından hiç olmadığı kadar sert ve dokunaklı çıkmıştı. Ses tonu dün gece ki duyarlı tavrından çok farklı çıkıyordu. Deirdre, ellerini beline koyarken, Quinton da parmağını genç kadına doğru salladı. "Bunu aklından çıkarma, baş belası. Kraliçenin evleneceği adamın kim olduğunu ve nereye gittiğini bildiğini biliyorum. Öğrendiğim bazı bilgilere göre kendisi Lorn Şövalyesi ile evlenmek için hazırlık yapıyor. Sen bu bilgiyi onaylayana kadar buna inanmamayı tercih ediyorum." Quinton'in sesindeki kuşku, Deirdre'nin yalan söylediğini ima ediyor gibiydi.

"Sana yalan söylemiyorum." Genç kadın kendisini korumak zorunda kalmıştı. Quinton sessizce lanet okuyordu. Deirdre bir nebze rahatlamış, genç adamın ona inandığını hissetmişti. Lord Cameron başını onaylamasına sallarken, güven duygusu gözlerinde parlıyordu. "Gidecek hiçbir yerin yok Deirdre. Ayrıca her ne kadar baş belası olsan da İskoçya topraklarında tek başına yolculuk etmek çok büyük bir aptallık olacaktır." Deirdre cevap vermek için ağzını açmaya yeltenirken, Lord elini kaldırıp onu susturdu.

"Gün daha yeni başladı, kadınım. Komutanlarım bu kapının arkasında İskoçya'nın geleceğini ilgilendiren kararları almamız için beni bekliyor. Eğer hiç birinin ölmesini istemiyorsan, öfkeni kusman için akşamı bekle,

Tabi baş başa olduğumuzda demek istedim." Quinton daha fazla konuşmadan, Deirdre yi kendisine doğru çekip tutkuyla öpmeye başladı. Genç kadın kendisini ondan kurtarmaya çalışsa da, genç adamın tutuşu Çok kuvvetliydi. Deirdre daha fazla bu öpüşe karşı koyamayacağını hissediyordu. Quinton'in öpüşündeki bir şey genç kadının içindeki heyecanı uyarıyor; tüm kontrolünü kaybetmesine neden oluyordu. Cameron Lordu içinde uyanan ihtiras duygusu ile dilini, Deirdre'nin tatlı ağzının derinliklerine daldırırken; genç kadın da Quinton'in gömleğinin içinden kaslı bedenini okşuyordu. Genç adamın işlerine dönmesi gerektiğini bildiğinden kendini geriye çekerken, Deirdre'nin ağzından hayal kirıklığına dair bir inilti çıktı.

"Oh... Hadi git artık... Seni vahşi adam." Quinton, genç kadının kollarından gitmesine izin vermişti. 

"Dün gece bu vahşiliğimden hoşlanmıştın."

"Birbirimizden uzak kalmamız gerektiğini anlayacak kadar zekiyim."

"Baştan çıkarılmanın günah olduğu konusuna geri mi döndük?"

"Kesinlikle. Sizin hiç utanmanız yok mu Kontum? Biliyorsunuz isminizin önündeki ünvanların hiç biri Tanrı'dan üstün olmanızı sağlamıyor." Lord Cameron'ın yüz ifadesi karanlık bir hal alırken, gözlerindeki parıltı büyük bir tezat oluşturuyordu. Deirdre kabul etmek istemese de, Quinton'in tüm görevlerini bir kenara bırakıp, onun yanında kalmak istediğini hissediyor ve bundan dolayı çok mutlu oluyordu. Bakışları genç adamın erkekliğine doğru indiğinde, Quinton'in hazır olduğunu görebiliyordu.

"Ah işte yine sertleştim, seni baş belası. Bir dakika sonra Deirdre, duvara doğru yapışmıştı Bacakları iki yana doğru açılmış, beli Quinton'in kollarından destek alacak şekilde havada asılıydı. Bacaklarım hemen Quinton'in beline sarıp kendisini korumaya aldı

"Bu seni memnun etti mi Deirdre? Yılan gibi sokan dilinin beni bu kadar tahrik etmesine ne diyorsun?" Quinton, dişleriyle onun boynunu küçük küçük ısırmaya başladı- Genç kadının vücudu bir gece önceki haline dönmüş, karşılık vermeye can atıyordu. Quinton, keyifle gülerek, Deirdre'nin dudaklarını sert bir şekilde öptü. Sırtı taş duvarlara sürtünmekten tahriş olsa da, içindeki boşluğun dolmasını istiyor, Quinton erkekliğini içinde hissetmek istiyordu.

"Quinton, yapma bunu." Quinton cevap vermeden sadece Deirdre'nin gözlerine baktı; o gözlerdeki tutku genç kadının nefesini kesmiş ve onu susturmuştu. Tanrı yardımcısı olsun ki aralarındaki bu tutku ateşinin sönmesi imkânsız gibiydi. Ayrıca Lord Cameron'u bu kadar çok etkileyebilmek, Deirdre'ye ayrı bir gurur veriyordu.

"Başladığın işi bitiremeyecek kadar güçsüz müsün kadınım? Bana bunu yapmak istemediğini söyle, tatlı belam. Bunu yapamazsın çünkü aramızdaki ateşi görmezden gelemiyorsun. Kabul et..."

Quinton, kasıklarını Deirdre'nin kadınlığına doğru bastırdı. Genç kadın içindeki boşluğa daha fazla dayanamayacağını bildiği için bacaklarını iki yana açıp, Quinton'ı kendisine doğru çekti. "Beni istiyor musun Deirdre?" Quinton tek elinin yardımı ile Deirdre'yi tutarken, bir diğer eliyle kendi kiltinin aşağıya indirip, genç kadının pelerinini aynı anda kaldırmaya çabalıyordu. "Ya da burada bu oyunu bitirmeyi mi istiyorsun?" Quinton'ın sesi derinden ve neredeyse anlaşılmaz bir tona sahipti. Aklının karanlık bir yerlerinde, karanlıkta kalan ruhunun bir köşesinde bu adamın sahip olmak istediği kişi olduğunu biliyordu.

Karşısındakinden tepki görmeyi bekleyen bir tek sen değilsin, Deirdre." Quinton bir parmağını ıslak ve yumuşak kadınlığın içine sokup, Deirdre'nin titremesini sağladı. "Sana sahip olmamı istediğini anlamalıyım.

Yoksa yemin ederim seni burada böylece bırakırım."


İskoç AteşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin