Multimedya: Uras Başdere
Şarkı: Mark Eliyahu- Coming BackEllerimi yavaşça hareket ettirip geri çekildim.
Sarılıp odanın ortasında duralı on dakika olmuştu.
Utanıp ne yaptığımızı sorgulayacak değildim.
Çaresiz bir anında ilk gördüğü insana sarılmıştı.
Derin bir nefes alıp kendine geldiğinde "Ne olduğunu sormayacak mısın?" diyerek kısık sesini öksürerek düzeltmeye çalıştı.
Başımı sallayıp "Hiçbir şey sormayacağım," dedim.
"Yine gün doğacak, insanlar hayatına devam edecek, herkes işine gidecek. Böyle acımasız bir dünyada senin yaşadığın acı yüzünden hiçbir şey değişmeyecek. O yüzden hayatın senin için de durması imkansız. Bir şeylerin bittiğini düşünerek kendini üzme," diye ekledim ve hızlı adımlarla odaya gittim.Yatağa yatıp yorganı başıma kadar çektim ve gözlerimi karanlığın aydınlığına kapadım.
Yatağın içinde titrerken dişlerimi sıkıyordum.
Gözlerimi kapatabileceğim son güçte kapatıp geri dönmek istedim.
Yaşadığım hayatın hiçbir anına değil, yaşayacağım hayata...
Ellerim buz gibi olmuş ve titriyordu.
Beynim takılı kaldığı görüntülerde koşup duruyordu.
Uras'ın ağlayarak eve girişi, bir şey söylemeden sarılışı ve dakikalarca öyle duruşu...
Kalbimin sesini kulaklarımda bir basınç gibi duyuyordum.
Hissettiğim güven, yaşadığım huzur ve sarıldığındaki sadakatinde boğuluyordum.
Öylesine anlamlıydı ki sarıldığında istemsizce bile hareket etmiyordu.
Başka bir yere bakmıyordu.
O an tamamen sadece bana sarıldığını hissettirmişti.Yatağın içinde sessizce nefesimi verip gözlerimin önündeki gözlerini silmeye çalıştım.
Gitmesi gerekiyordu.
Bu hayata onu severek devam edemezdim.
Düşüncelerin esiri olarak uykuyla karıştım.
Üzerimdeki ağırlık yerini uykunun hafifliğine bıraktı.
Sabah gözlerimi karşımdaki koltukta oturup bana bakan Aras'la göz göze gelerek açtım.
Gülümseyerek "Günaydın," dediğinde yorganı üzerimden çekip yatakta oturdum ve "Günaydın," diye karşılık verdim.
"Rahat mısın?" diye sordu yüzüme ciddi bir ifadeyle bakarken. "Yani abimle bir sorun falan olmadı değil mi?" diye ekledi."Olmadı. Çok iyiyim, teşekkür ederim," diye karşılık verdim.
"Abim rahatsızlık vermez zaten kimseye," dedi içeri doğru bakarken.
"Evet, konuşmuyoruz bile," dedim yataktan kalkıp yatağı toplarken.
"İşlerini hallet, mutfağa gel," dedi ve odadan çıktı.
Yatağı topladım ve üstümdeki büyük pijamalarla lavaboya gidip yüzümü yıkadım. Aynadaki yansımama bakıp yüzümdeki ifadeyi ölçmeye çalıştım.
Nasıl hissediyordum gerçekten?
Onunla aynı evde kaldığım için, dün gece bana sarıldığı için, yaşadığım hayat için, annesizlik için, babasızlık için...
Hissetmem gerekenleri hissediyor muydum?
Yüzüm bile bana bir şey anlatmadığında kesik bir şekilde nefes verip ellerime aldığım suyla saçlarımı hafifçe ıslattım.
Saçlarımın bukleleri birbirine karışmıştı.Gözlerimin altında hafif morluklar vardı.
Sarımsı cilt tonum beni yine yorgun gösteriyordu.
Gözlerim büyük ve kirpiklerim çok sık, çok uzundu.
Pencereden giren ışık saçlarımın arasında dalgalanırken uzun tırnaklarımla yanlışlıkla yanağımı çizdim.
Lavabodaki işlerimi halledip mutfağa geçtim.
Uras içeri girdiğimde ağır bir şekilde başını kaldırıp bana baktı.
Aras'a bakıp gülümsedim ve "Ellerine sağlık," dedim.
Menemen yapmıştı, çaylarımızı döküp ekmekleri kesip sofraya getiriyordu.
Önümdeki ekmekten koparıp menemene bandırdım ve beğendiğimi belirten mırıltılar çıkarıp "Çok güzel çok," diyerek güldüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARSINTI
Teen FictionYere düşüp kanlar içinde parçalara ayrılan cam bardağın parçalarında çocukluğumu aradım. Kanamazdı bardaklar. Parçalara da ayrılmazdı kalpleri. Kalpleri yoktu ki onların. Parçalarını kaybetti hepsi... Çocukluğum yoktu benim. Bir sabah uyandığımd...