Yanındayım

262 15 16
                                    

Multimedya: Asel ve Uras

Gerginlik hapsinde olan bedenimle kendimi rahatlatabilmek için başımı koltuğa yasladım.
Uras gözlerime beklenti içerisinde bakarken "Evet, nereden başlıyoruz aramaya?" diye sordu.
Sıkıntıyla ellerimi yüzümde gezdirdim.
"Kocaeli'den ayrılıp çocuk esirgeme kurumuna gidebiliriz. Ama orada bize hiçbir bilgi vermeyeceklerini biliyorum. Tek bir seçeneğimiz var, polis kimliğini gösterip bu bilgileri almak zorunda olduğunu söylersen..."
Uras daha fazla konuşmama izin vermeden otoriter ses tonuyla fikrimi çöpe atarcasına güldü.
"Resmi olmayan bir iş için onu kullanamam."

Ailemi bulmak için bir yola çıkmıştık. Uras bu yolda her zaman benimle olduğunu söyleyip, bulacağımız güne kadar çabalayacağına beni inandırmıştı.
Gözlerimi kapadım. Saçlarım dağılırken birkaç parmağımla tutup geri atarak Uras'a yaklaştım.
O da benim gibi ayağa kalkıp yaklaştı.
Aramızda bir sis bulutu gibi duran benim duygularımdı. Yorgun gözlerle, hiç yorulmayan kalbimle ona bakıyordum. 
Saçlarımı benim yaptığım gibi geri çekti ve hepsini arkada topladı.
Eli saçlarımda dolaşırken tenimde bir kuş tüyü geziyormuş gibi hissediyordum.
"Kimlerle büyüdüysen gidip onlara soracağız."

Kelimelerin sirayeti tüm hücrelerimde yankılanırken yüzümde şuh bir gülüşle kalakaldım.
"Annen ve baban sandığın insanları bulacağız."
Her kelimesinde biraz daha acı çekiyordum.
Onları bir daha görmeyi hayallerime bile katmamıştım ben.
"Hayır," dedim kendimden bile habersiz bir sesle.
"Onlara soramayız."
Uras'ın yüzü ciddi bir hal alırken koluma dokundu. "Neden?"
"Hiçbir şey söylemezler."

Karşımdan çekilip montunu giyerken "Haydi hazırlan, gidiyoruz." dedi.
Büyülenmiş gibi yürürken bir bardağa su doldurup güçsüz ellerimle kavramaya çalıştım.
Öyle hissizdim ki, bardağı elimde tutacak gücü bile bulamıyordum. Uras elini bardağın altına koyup bana suyu içirirken yüzümde gereksiz bir gülümseme oluştu.
Montumu giyip çıkarken Uras adımlarını bana uydurarak yürümeye çalışıyordu. "Biraz hızlan çirkin," dedi gülerek. "Hayırlı bir iş için gidiyoruz."
Tam "Ne?" diyerek şaşkınca yüzüne baktığım sırada otelin girişinde karşımıza çıkan kişiyle ikimiz de durduk.
Uras karşımızdaki çocuğun omzuna elini vurdu.  "N'aber kardeşim?"

Çocuk Uras'ın onun omzuna vurduğunu bile hissetmeden gözlerini bana sabitledi. "Asel, merhaba. Nasılsın?"
Gülümseyerek karşılık verdim. "Teşekkür ederim, sen?"
Uras derin bir nefes alarak birkaç adım ilerlediğinde çocuğun arkasından bana bakıyordu.
"İyiyim de, siz Uras'la?"
Ellerimi birbirine bastırarak yanıt verdim. "Abim sayılır."
Uras gözlerini kısıp memnuniyetsiz bir gülüşle arkasını döndü ve ilerlemeye başladı. "Benim şimdi gitmem gerekiyor."

Bu, sahilde iskelede otururken gelip yanıma oturan çocuktu. O da polis olduğunu söylemişti ama ben Uras'ın arkadaşı olduğunu bilmiyordum.
Uras'ın bu durumdan hoşlanmaması beni güldürürken dudaklarımı birbirine bastırıp adımlarımı hızlandırdım.
O beni bir arkadaşıyla tanıştırırken "Kardeşim sayılır," demişti.
Yanına geldiğimde bir anlık bana baktı ve "Bin abiciğim," diyerek arabayı işaret etti.
Arabayla kısa bir yolculuktan sonra küçüklüğümde oturduğum sokağa gelmiştik.
Bu kadar zaman sonra buralara ayak basmak bana acı veriyordu.
En büyük acıyla burada tanışmıştım.
Hayattaki yalnız adımlarımı ilk burada atmıştım.
Küçük bir valize koca bir hayat sığdırıp ayrılmıştım en son buradan.

SARSINTI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin