Geçen Her An

549 40 11
                                    

Medya; Uras Başdere

Herkesin fotoğraf çektiği bir çiçek değil, sadece benim çektiğim bir çiçek ol...
Söz ver bana, her gün gördüğün denize aynı gözle bakma.
Her gün yeniden ve son kez görüyormuş gibi; dolu dolu bak, dolu dolu yaşa.
Dolu gözlerle değil, dolu kalplerle, dolu sevgilerle, dolu güneşlerle.
Herkesle aynı saatte alma güneş ışınlarını mesela, gece bul güneşi.
Bulamam deme, gökyüzünden başka bir yere gitmiyor ki...
Sen ısıt gece güneşi, ışık ol ona.
O gündüz herkesi aydınlatırken, gece bir başına.
Yalnız bırakma onu bu karanlığın ortasında.
Bir geceyi bir ay dolduramaz...

Güneşim, Aras. Ne olur bana böyle yapma.
Dolu gözlerimle göz bebeklerinin tam ortasına bakıyordum.
Acı geçiyordu sadece gözlerinden.
Titreyen dudaklarıma aldırmadan "Konuşalım biraz. Yanımda sen yokken nefes alamıyorum. Birini aradığım falan yok yemin ederim, yanlış anlıyorsun," dedim yalvarırcasına.
Yüzüme bir tokat gibi çarpan bakışıyla karşımdan çekilip hızla yürümeye başladı.
Arkasından gittiğimi anlayınca "Git Asel," dedi sabit tutmaya çalıştığı sesiyle.
"Gidemem," diye bağırdım içimdeki tüm acıyla.
Arkasından ona sarılıp sesli bir şekilde ağlamaya başladım. "Benim gideceğim tek yer sensin. Özür dilerim."

Olduğu yerde durup hissiz olmayı
beceremeden "Benim sen değilsin," dediğinde kalbim bir kez daha yaralandı.
"Bak, ben abini sevdiğim için yapmadım bunu gerçekten.
O çok kötü bir haldeydi yardım istedi benden.
Seninle her zaman birlikteyiz ya, tekrar gideriz diye düşündüm.
Sana önem vermediğim falan yok," dedim kolundan tutup sözlerimi dinletmeye çalışarak.
Yüzüme bakmıyordu. Gözleri arabadan gelen sesle o yöne baktı.
"Aras," diye seslendi arabanın içinden güzel bir kız.
"Geliyorum," dedi gözlerimin içine bakarken.
Kız camdan bize bakıyordu.

Kolunu tutmaya devam ederken "Saçmalama, hiçbir yere gidemezsin," dedim sinirli bir şekilde.
Yüzüme uzun süre baktıktan sonra "Neden mutlu olmama izin vermiyorsun?" diye sorduğunda olduğum yere çivilendim.
Tüm hücrelerim uyuşurken "Sen o kızla mutlu olamazsın ki," dedim hayal kırıklığıyla.
Neşeden uzak bir şekilde hafifçe güldü ve "Seninle mi olurum?" dedi alay eder gibi.
"Sen benim arkadaşımsın Asel.
İkimizin de sevdiği farklı insanlar olabilir.
Senin abim, benim Mısra."

Başımı sallayarak "Bana inat yapıyorsun. O kızı sevmediğini biliyorum.
Birkaç günde mi sevdin?" diye sordum.
Gözlerimdeki yaşlar özgürlüğünü ilan edercesine gözlerimden istemsizce damlıyordu.
"Zamanla severim belki," dedi zorlukla konuşurken. "Dua et benim için.
Uğruna arkadaşımı harcayacağım kadar sevebilecek miyim birini merak ediyorum."
Arkasını dönüp arabaya bindiğinde tekerlekler yerden ayrılmak istemiyormuşçasına çığlık atarak buradan ayrıldı.

Serkan ve Metin bizi Buselere bırakıp pansuman yaptırmak için bir kliniğe gittiler.
Buse neler konuştuğumuzu sorarken ruhsuz bir şekilde hepsini anlattım ve eve girince kendimi yatağa attım.
Sabaha kadar burada, böyle yatarak bu tavanı izleyebilirdim.
"Kıskandı resmen seni," dediğinde gözlerimi açıp "Öyle kıskanmak değil. Korumak," diye karşılık verdim.
"Asel siz nasıl arkadaşsınız ben anlayamadım?" diyerek gözlerimin içine baktı. "Buse, biz kardeşiz. Birlikte büyüdük ve Serkan beni depoya kapattığı için onu sevmedi.
Yoksa ben düzgün birini sevip onunla mutlu olsam benden daha çok mutlu olur," dedim.

"Ama sen de o kızdan kıskandın onu," diyerek güldüğünde "Kıskanmadım. Sadece inat yaptığını söyledim," dedim ve derin bir nefes vererek lavaboya girdim.
Kısa bir duş alarak tekrar burada kıyafetlerimi giydikten sonra ıslak saçlarımla çıkıp yatağa yattım ve sabaha kadar düşüncelerle boğuştum.
Sabah Buse'nin hazırladığı güzel kahvaltıyla balkonda çaylarımızı yudumlarken kardeşi gelip sıkıca ona sarıldı.
Bir an beynim bana oyun oynadı ve o kızın yüzünde Yaren'in yüzünü gördüm.
İçtiğim çay bir bıçak gibi boğazımdan geçerken öksürerek ona tekrar baktım.

SARSINTI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin