"Hoşça kal" diyebilmek...

990 66 6
                                    

Multimedya; Asel

Kural basitti aslında. İçine gömüp acılarını, hiç yaşamayacakmış ve acıyla sarılırcasına büyümeyecekmiş gibi devam edecektin.
Ben büyüdüm ve şimdi yokluktan güç alarak yeni hayatıma devam edecektim...

Görüyor musun anne?
Kızın çocuk esirgeme kurumundan bedenini kurtarıyor.
Ruhum hiç burada değildi zaten.
Çıkmak için son adımımı atarken kısık, çaresiz bir ses doldurdu kulaklarımı.
"Asel abla. Beni bekle!" arkamı dönüp baktığımda bana doğru koşan yedi yaşındaki tatlı arkadaşımı gördüm.
"Nil," dedim dudaklarımı aralayıp fısıldar gibi.
Cebinden kırılmasından korkarak bir şey çıkarıyordu. Dikkatli bir şekilde ellerini takip ettim. Kurumuş bir gül yaprağı çıkarıp onu öptü ve burnuna yaklaştırıp uzun bir süre kokladı.
Bana vereceğini düşünerek minnetle tebessüm ettim.
Bedenini bana doğru yaklaştırıp iyice sokuldu ve "Bunu annemin mezarına eker misin?" dedi.
Ve o an karşımda yedi yaşında bir çocuk eridi bitti.
Başımı geriye doğru atıp sert bir şekilde yutkundum ve titreyen ellerimi ona uzattım.
Dizlerimin üstüne çökerek onunla aynı boya geldim ve yanağını okşadım.

"Annemin mezarında hiç çiçek yok. Ben hiç ekemedim. Anneler hep kızlarını süsler, ben annemi süslemek istiyorum."
Dolan gözlerimi başka bir tarafa çevirip "Allah'ım, bu küçük meleğe yardım et," dedim içimden.
İçimdeki Asel yine acılı, küçük bir kıza dönüştü ve yine köşesine çekilip ağlamaya başladı. Ben daha hiçbir kelime söyleyememişken tekrar yaşından büyük acısıyla konuşmaya başladı Nil. "Bir de ona söyler misin, buradan kurtulmam için dua etsin."

Gözlerinin içine bakıp "Biliyor musun, ben de hiç bitmeyecek sanmıştım," diyerek elimi saçlarında gezdirdim. "Ama bir gün geliyor ve her şey bitiyor, buradan çıkıyorum. Güzel bir hayatım olmasa bile buradan kötü olamaz değil mi?"
Başını sallayarak bana hak verircesine baktı.
Neyden bahsettiğimi biliyordu.
Aynı acıları yaşamıştık ve bu acılar şimdi kalplerimizde bir köprü olup birbirimizin duygularını en iyi şekilde anlamamıza izin veriyordu. 
"Annemi dün gece rüyamda gördüm," diyerek gözlerinden geçen ışıltıyla bir noktaya daldı.
"Öyle mi? Nasıl gördün," dedim hızlıca.
"Ben bir oyuncağı çok istiyordum annem onu bana alacaktı. Para biriktiriyordu. Dün gece bana bir paket getirdi ve 'istediğini aldım kızım' dedi. Bana o oyuncağı getirmişti. 'Anne ben bu oyuncağı değil, seni istiyorum' dediğimde 'ben her zaman seninleyim' dedi.
Ben nereye gidersem oraya geliyormuş, hep beni izliyormuş ve biz cennette beraber olacakmışız," diyerek gözlerindeki yaşları sildi.

"Annen cennette güzelim. Ve orada sizi o kadar güzel bir hayat bekliyor ki..." dedim.
Ben öldüm. Karşımdaki küçük kız öldü.
İçimdeki Asel öldü.
Duvarlar öldü, her gece göz yaşlarımı akıttığım yastık öldü.
Bir ses duyuldu.
Bu dünyada varlığı olmayan bir ses bana "Onun annesi cennette, peki ya seninki nerede?" diye bağırdı.
Ellerimi saçlarımın arasından geçirip içimdeki sesi yenmeye çalıştım ve Nil'in elinden tutarak "Gidiyoruz," diyerek önüme baktım.

Nil'i tuvalete sokarak "Burada bekle, seni annene götüreceğim," diyerek yanından ayrıldım.
Birkaç adım daha attığımda karşımda Aras'ı görünce olduğum yere çivilenip kaldım ve ifadesizce ona baktım.
Yanında yıllar önce onu almaya geldiğinde tanıdığım abisi vardı.
Aras yanıma hızlıca gelip bana sarıldı ve elini saçlarıma koyup "Asel," diye soludu.
"Beni almaya mı geldin?" diyerek başımı omzuna güvenle yasladım. 
"Gelmemem için bu dünyadan yok olmam gerekirdi," diye yanıtladı sorumu.

SARSINTI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin