Multimedya; Asel Haznedaroğlu
Kalmam için hiçbir neden yoktu.
Gözlerimi sertçe kapatıp boşluğun pençesinde ruhumu serbest bıraktım.
İçimde git gide büyüyen bir alev tüm organlarımı sarıyordu.
"Durdur arabayı!" dedim öfke saçan sesimle.
Hiçbir şey söylemeden uygun bir yer bulup durdu ve aceleyle yanımdan ayrıldı.
Hazan onun tüm hayatını durduracak kadar güçlü bir isimdi.
Onun ismi de benim...
Kalbimin uçuşmak isteyen acısıyla kıvranırcasına Aras'ın evine gittim ve yüzüne nasıl bakacağımı düşünerek kapıyı çaldım.Uzun bir süre açmadığında son kez zile basıp merdivenlere oturdum. Ellerimi saçlarımın arasından geçirip kendime kızdım.
Kalitesiz bir karakter sahibinin yapabileceği bir davranış sergilemiştim.
Kendimden utanıyordum.
Dostuma nasıl böyle bir şey yaptığımı sorgulayacak yüzüm yoktu.
Aras evde değildi.
Benim gelmeyeceğimi öğrenince dışarı çıkmış demekki diye düşündüm kendi kendime.
Aras güneşimdi benim.
Ne kadar bulutlu olursam olayım aydınlatıyordu etrafımı.
Ne kadar yağarsa yağmurum bir bakışıyla gökkuşağıydı her yer.
Kar yağınca bembeyazdı o da benim gibi.
Her yeri güzelleştiren, her yerin güzelliğiydi.
Ben, onun güzelliğine yakışmıyordum artık.
Arkadaşımın güzelliğinin içine karıştırıyordum kendi çirkinliğimi.
Bu düşüncelerle merdivenlerde saatler geçirdim.Onu görünce ne diyecektim acaba? Kendimden nefret ediyordum.
Birde utanmadan yine onun yanına gelmiştim.
Çantamı alıp ayağa kalktım ve hızlıca merdivenlerden indim.
Ölmeliydim ben.
Bu hayatın hiçbir yerinde yerim yoktu.
Hiçbir sahnede, bir rolüm; hiçbir güzellikte bir payım yoktu.
Issız, terkedilmiş bir sokaktım.
Kimsenin girmediği bir çıkmaz oldum.
Uras'a olan aptalca hislerimden Aras'ın tüm masumiyetini yok ettim.Merdivenlerden gözyaşlarım akarak inerken apartmanın kapısını açıp hızlıca çıktım.
Aras'la göz göze geldiğimde yüzüme incindiğimi hissediyormuş gibi baktı.
O bakışları karşısında bir kez daha ezildim.
Benim için gerçekten endişelenen tek insandı.
"Ne oldu sana?" dedi elini saçlarımda gezdirip sarılırken.
Hiçbir şey söylemeden başımı omzuna yaslayıp gözlerimi suçlu hissederek kapattım.
Gözümdeki yaş sonunu Aras'ın ceketinde tamamlarken çenemden hafifçe tutup başımı kaldırdı ve gözlerimin içine baktı.
"Asel," dedi sessizce. "Anlatacaksın bu sefer."Neyi anlatacaktım?
Abisiyle olmak için ona yalan söylediğimi mi?
Abisinin bir telefonla beni ortada bırakmasını mı?
"Hasta değilsin sen," dedi gözlerimin içine bakmaya devam ederken.
"Ölmek istiyorum," dedim dişlerimi sıkarken.
"Gel, yukarı çıkalım. Güzelce konuşalım her şeyi," dedi ve koluma girip beni yavaş hareketlerle asansöre yönlendirdi.
Gözlerimi açıp ona baktığımda "Özür dilerim," dedi ve eliyle yüzünü kapadı.
Kapalı yerlerde duramadığımı unutmuştu.
Merdivenlere geldiğimizde "Kucağına alsın mı abi seni?" diyerek güldü.Başımı olumsuz anlamda sallayıp gülümsedim ve "Kendim çıkarım," dedim.
Merdivenlerden çıkıp eve girdiğimizde ceketini askıya asıp "Sana çok değişik bir şey yapacağım," dedi sırıtarak.
"Ne?" dedim burnumu çekerken.
"Makarna," diyerek güldü ve mutfağa gitti.
Arkasından gidip "Aras," dedim ve yüzüne tüm cesaretimi toplayıp baktım.
"Ben seni haketmiyorum," diyecektim eğer gözlerime böyle bakmasaydı.
O kadar iyiydi ki...
Saflık, masumiyet, inanç, vefa, sevgi, şefkat, merhamet...
Gözlerinde muhtaç olduğum tüm duygular vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARSINTI
Teen FictionYere düşüp kanlar içinde parçalara ayrılan cam bardağın parçalarında çocukluğumu aradım. Kanamazdı bardaklar. Parçalara da ayrılmazdı kalpleri. Kalpleri yoktu ki onların. Parçalarını kaybetti hepsi... Çocukluğum yoktu benim. Bir sabah uyandığımd...