Multimedya: Serkan Yaman
Başımı kaldırıp karanlık duvarları seyre dalarken kalp atışlarım odada yankılanıyor gibi hissediyordum.
Sertçe yüzüme çarpan sesle bakışlarımı masaya sabitledim.
"Neden tatlıcının camını kırıp içeri girdiniz kızım siz?"
Polis memuru beni sorguya çekerken gülmemek için dudaklarımı sertçe birbirine bastırıp yutkundum.
"Tamam hamileymişsin ama normal insanlar gibi gündüz vakti niye gitmiyorsunuz?"
Daha çok gülmemek için ellerimi yumruk yapıp masanın altında sıkmaya devam ettim.
Aras ile geçen gece çok özendiğimiz tatlıcının camını kırıp girmemizden bahsediyordu polis.
Tatlıcı şikayetçi olmuştu belli ki.Polisin saatlerdir bana sorduğu sorulara yanıt vermeden odanın her detayını ezberlemiştim.
Kahverengi duvarlı, karanlık sadece ortada tek bir masa ve karşılıklı iki sandalye olan bir odadaydık.
"Cevap versene haydi! Daha çok işimiz var."
Ellerimi saçlarımın bukleleri arasında şaşkınca gezdirirken dudağımı kıvırıp yanıtladım.
"Ama biz parayı bırakmıştık. Hatta camı kırdığımız için fazla fazla bıraktık."
Polis memuru sinirle gülerken kolunu masaya koyup yüzüme dikkatlice baktı.
"Adam camının kırılıp tatlılarının alınmasına değil, böyle bir şeyi yapan insanlar yarın daha kötü şeyler yapar diye şikayetçi olmuş. Bence de iyi yapmış. Sizin gibi had bilmez insanlar çok."Ben de ellerimi onun gibi masanın üzerine koyup başımı yana doğru yatırdım ve sevimsiz bir gülüşle karşılık verdim. "Sizin göreviniz ifade almaksa ifadelerinize dikkat edin lütfen. Aksi takdirde sizin de bu dilinizdeki sert sözleri kırmaya yeltenebiliriz."
Polis ayağa kalkıp sandalyesini sertçe yere vurdu. "Kızım dalga mı geçiyorsun sen? Gel sen komiserimizin odasına, ona ver ifadeni."
Polis memuru ellerime kelepçe takıp beni odadan çıkarırken isteksiz adımlarla ilerliyordum.Uzun bir koridorda ilerleyip gri mozaik taşlı eski merdivenlerden çıktıktan sonra soldaki odaya doğru ilerleyip kapıyı çaldı ve kolumu tutarak beni içeri soktu.
Karşısına geldiğim kişiye bakmıyordum.
"Komiserim arkadaş hamileymiş, kocasıyla bir gece gezerken tatlı istemiş canı. Bunlar da bir tatlıcının camını kırıp tatlı yemişler. Sonra parayı bırakmışlar ama tatlıcı şikayetçi. Ben ifadesini alamadım, beni de kırmakla falan tehdit ediyor. Siz halledersiniz."
Polis memuru açıklama yapıp ellerini önüne bağlarken bana bakıyordu.
Hala başımı yerden kaldırmıyordum. Buklelerim yüzümü kapatırken Aras'ın nerede olduğunu düşünüyordum.
Odada sertliğini bir ağaç kütüğünden almış fakat öyle güzel tınıya sahip olan bir ses yayıldığında başımı kaldırıp sesin geldiği yöne baktım.
"Tamam, sen çıkabilirsin."Polis memuru odadan çıkarken ben Uras'a kilitlenmiş bir şekilde olduğum yerde duruyordum.
Polis olduğunu daha önce de söylemişti ama onunla böyle bir yerde karşılaşacağımı hayal bile etmemiştim.
Odada yalnız kaldığımızda ayağa kalktı ve bana doğru birkaç adım attı.
Attığı her adımda kalbimden bir can gidiyordu.
Yüzüme büyük bir ciddiyetle bakarken gözleri tüm azalarımda sırayla geziniyordu.
Bir adım daha atıp karşımda durduğunda başımı kaldırıp ona baktım.
Yüzündeki ciddi ifade dudaklarına yayılıp ardında tok bir ses bırakan gülüşle aralandığında ne yapacağımı şaşırarak tırnaklarımla oynadım.
"N'oluyor lan?"
Uras gülerek elini çenesinde hafifçe gezdirirken başını yüzüme doğru eğdi. "Kocan kim senin? Ne hamileliği?""Aras," dedim hızlıca.
Uras'ın gözlerinden hiddetli bir ifade geçip kaşları çatılırken hızlıca açıklama yaptım.
"Yani onlar kocam sanıyor."
Uras gülmeye devam ederken "Yine ne yaptınız, anlat bakalım," dedi ve yerine geçip oturdu.
"Ya bak şimdi biz Aras'la geziyorduk. Bir tatlıcı gördük benim de canım çok istedi. O da dayanamadı camı kırıp içeri girdik. Tatlı yedik ama para bıraktık. Not yazmıştık kızmasın diye. Aras, karım hamile mecbur kaldık falan yazdı. Hatta camı yaptırmaları için de para bıraktık. Bunun üzerinden zaman geçti ama ben bugün işteyken polisler gelip beni aldı, sorguya çektiler."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARSINTI
Teen FictionYere düşüp kanlar içinde parçalara ayrılan cam bardağın parçalarında çocukluğumu aradım. Kanamazdı bardaklar. Parçalara da ayrılmazdı kalpleri. Kalpleri yoktu ki onların. Parçalarını kaybetti hepsi... Çocukluğum yoktu benim. Bir sabah uyandığımd...