12 - İkinci konferans

1.4K 160 143
                                    


  "19 yaşındayım ve okuyorum. Belki merak edersin, mühendis olmayı planlıyorum. Ailemle aram ise..." Changkyun ilk önce Shownu'ya, sonra diğerlerine baktı ve yutkundu. Konu aileye gelince neden böyle kalıyordu? Hala aşamamış mıydı yaşadıklarını?

   "Ailemle de aram gayet iyi." Yüzüne yerleştirdiği yalandan gülümsemeyi Hoseok'a bağışladıktan sonra bir süre düşündü.

  Madem konuşmaya başlamıştı, devam etmemesi için hiçbir sebep de yoktu.

  "Doğru, Hoseok. Samimiyeti sevmediğimi belkide on kez söylemişimdir. Ama bu cevapladığım soruların samimiyetle ne alakası var?" Hala yerde oturan Jooheon'a döndü ve gözlerinin içine baktı.

   "Benimle tanışmak isteyen herkesi geri çevirdiğimi mi düşünüyorsunuz?" Tek kaşını kaldırıp seyircilere döndü ve biraz bekledi.

  Şuana kadar kendinde hiç hissetmediği özgüveni bir anda bulmuş ve konuşuyordu. Jooheon onu izlerken düşündü.

   Belki de onu rahatlatacak tek şey eline bir mikrofon vermek ve susmaktı.

  Jooheon Changkyun'la iletişim halinde olmaya başladığından beri garip hissediyordu. Garip ve güçsüz. Lee Jooheon'u tanıyan herkes onun narsist kişiliğini bilir ve ona göre davranırdı. Jooheon da kendini böyle tanımış, her konuda kendisine güvenmişti. En doğrusu kendisiydi ona göre.

   Ama Changkyun bir anda gelip bunu rezil etmiş gibiydi sanki. Arkadaşlarının yaptığı boşları saymazsa Changkyun'a karşı bir samimiyet besliyordu.

  Karşısındaki öyle masum, öyle korkaktı ki onu incitmekten korkuyordu. İlk konferansta Changkyun'u ağlatmak istediği için kendine ne kadar fazla kızmıştı, bilmiyordu.

  Şimdi Changkyun'a bakınca, ne yarattığını görür gibi oldu. Changkyun gerçekten de açılmayı bekleyen bir kutu gibiydi. Jooheon ise kilidini bulması gereken kişi rolünü üstlenmişti.

  Changkyun Jooheon'un yanına tekrar oturdu ve  yine göz teması kurdu.

   "Beş yıldır bu işi yapıyorsun, hiç zorlandın mı?"

   İkisi de, hatta bütün salon cevabı biliyordu. Changkyun yine de sustu ve karşısındakinden duymak istedi.

  İlk konferans gününe darbeyi vuramamış olabilirlerdi, peki ikincisinde bunun olmaması için bir sebep var mıydı?

  Jooheon sürekli oynadığı tırnaklarını bırakmaya çalışırken boğazını temizledi. Bu ona göre basit bir soruydu. Herkes onu dinlerken bunu yapamayacak bir insan değildi. Lee Jooheon herkes tarafından dinlenmeye alışıktı.

  "Zorlanmadım sanırım." Kimsenin bu cevabı kabul etmemesi o kadar komikti ki, bazı kişiler kıkırdadı. Changkyun kıkırdayan tarafa baktıktan sonra kaşlarını çatmış ve Jooheon'a geri dönmüştü.

  "Güzel, peki beni konuşmacı yapma fikri nereden geldi?" Changkyun rastgele ilerliyordu. Konuşma yapmaktan çok merak ettiklerinin cevabını almaya çalışıyordu ve biliyordu, Jooheon savunmasızdı.

   "Sen..Bilmiyorum, sorulardan bağımsız daha iyi ilerleyebileceğimizi düşündüm." Jooheon saçlarını geri attı ve bekledi.

   Bilmiyorum mu demişti? Hiç bu kadar hazırlıksız hissetmemişti daha önce, konferansın bitmesini ve oradan biran önce gitmeyi istedi.

   Changkyun'un ilk konferansta istediği gibi.

   "Soruların olmadan nasıl ilerleyebilirdik? Amacın beni 'tedavi' etmek değil miydi?"

   Herkes nefesini tutmuş onları dinliyordu ama Jooheon yok olmuş gibiydi. Ne yapacağını bilemiyor ve öylece salona bakıyordu.

  Changkyun'a hiçbir cevabı yoktu. Sesini çıkaracak gücü kendisinde ilk kez bulamıyordu. Kazağına tırnaklarını geçirdi ve biraz çekiştirdi. Changkyun biraz şaşkın bakıyordu.

   Gözlerini küçük olana kitleyip uzun uzun baktı. Ne demeliydi kestiremiyordu. Changkyun kaşlarını çattı, onu bir süre daha bekledi.

   "Hassiktir, konuşsana!" Hoseok fısıldarken Kihyun'un elini sıkıyordu. Bu konferans onlar için büyük sorunlara yol açacaktı. Terlemeye başladığını hissettiğinde ayağa kalktı.

  Jooheon bunu gördü, elini kaldırıp oturmasını işaret etti. Bir şeye bulaştıysa çözümünü de bulmak zorundaydı.

  Bu sırada Hyungwon arkasını tekrar dönmüş Hoseok'a bakmıştı ama, Hoseok bunu fark etse bile kafasını döndürmemişti. O an, ya da diğer her türlü anda Hyungwon'u çok fazla önemsediğini düşünmüyordu.

  "Biraz... biraz fikirlerini öğrenmiş olurdum. Bu sana yardım etmemi kolaylaştırırdı."

  Jooheon o an kafasına vurarak kendini parçalamayı planlıyordu. Changkyun hiçbir şey demedi. Yavaşça ayağa kalktı ve salonu selamladı.

  Jooheon'a elini uzattı ardından. Jooheon çok iyi tanıdığı yalandan gülümseyişi yüzüne oturturken onun elini tuttu ve ayağa kalktı. Ardından beraber selam verdiler.

  Jooheon, Changkyun'un elini sıkıyordu.

  "Hepinize teşekkürler. Sanırım bugün bu kadar yeterli olacak. İzninizle." Salondaki alkışlar artarken Changkyun ve Jooheon sahnenin arkasına geçmişti bile.

  Jooheon hızla odasına girdi ve kapıyı kapattı. Changkyun'sa... Bir süre ne olduğunu anlamaya çalışmıştı.

  Jooheon'un istediklerini yapmaya çalışıyordu, neden karşısındaki inatla memnun olmuyordu ki?

  Başını iki yana salladıktan sonra kendi kulisine, üzerini değiştirmeye girdi. Bu sırada telefona bakmış, arkadaşlarının yazdıklarını görmüş ve Minhyuk'un açıklamalarını fark etmişti.

  Yutkundu ve makyaj masasına ilerledi. Tam o anlarda Jooheon'un kapısının sertçe açıldığını ve aynı sertlikte kapandığını duymuştu.

  Gözlerini bir noktaya kitlerken neyi yanlış yaptığını düşünüyordu. Bu sırada kapısı çalınmış ve Shownu içeri girmişti. Arkadaşının yüzündeki ifade birşeylerin garip bir hal aldığını gösteriyordu ona. Derin bir nefes aldı ve mırıldandı.

  "Bir sorun mu var, Shownu-ah?" Bu sırada Shownu yanına oturmuş ve titrek bir nefes vermişti. Kendini büyük bir baskı altında hissediyordu ama Minhyuk ve Hyungwon'a söylediyse, Changkyun'a da söylemeliydi.

   "Sanırım.." Boğazını temizledi ve yere bakmaya başladı. Bu kadar da zor olmamalıydı. Başını salladı, devam etti.

  "Sanırım birini çok beğeniyorum."

•°•°•°•°•°•°

Y/N: Selam! Nasılsınız?

       Sona yine bombayı bırakıp kaçtım biliyorum ama hoşuma gidiyor hsjabdjahsjahah.

      Hikayenin derin mevzulara girdiği kısımlara girmiş bulunmaktayız. Tabi önce azcık texting çünkü duramıyorum.

    Neyse, birazcık Shownu'yu merak edin yav. Ben kaçıyorum,

  Sizi seviyorum❤

Cold like ice •° JookyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin