40

1.3K 135 161
                                    

  Hyungwon, evden çıkıp bir üst kata ilerlerken gergindi. Alt tarafı Hoseokla konuşacak, içinde kalan sıkıntıyı giderecekti. Ama yine de son konuşmalarından sonra bunu yapmak onu geriyordu.

   Shownu'ya zarar görmeyeceğinden emin olduğunu söylemişti ama şimdi, üzerine giydiği siyah boğazlı kazağı biraz daha düzeltmekle meşguldü. 'Ne olur ne olmaz' diye düşünmekten kendini alamıyordu.

   Kapıya ilerleyip sakince çaldığında açan kişi Kihyundu. Gülümseyerek selam verdi ve merakla bakan adama bir açıklama yapma gereği hissetti.

   "Kihyun, Hoseok uygun mu? Konuşmak istiyorum da." Kihyun bu duyduğuna bir süre anlam verememiş, sonra dinlediği konuşmaları hatırlayıp başını sallamıştı. Hyungwon'u içeri alırken de kendi kendine mırıldanıyordu.

   "Uygun mu diye sorarsın tabii, adamı en son uygun yakalamaya çalıştığında kuliste milleti sikiyordu."

   "Efendim?"

   "Yok birşey." Kihyun gülümseyerek Hoseok'un kapısını tıklatmış ve yanında bekleyen Hyungwon'a içeriyi işaret etmişti.

    Hyungwon ilk kez Hoseok'un odasına giriyordu. Geçici bir oda olsa da mis gibi Hoseok kokuyordu ve Hyungwon bu kokuya ölebilirdi. Yatağında yatıp telefondan dizi izleyen Hoseok Hyungwon'u görünce ani bir hareketle yataktan kalktı. Hyungwon kıkırdamıştı.

   "Uygunsun öyle değil mi?" Hoseok hızlı hızlı başını salladı ve gülümsedi.

    Onca şeyden sonra gülümsemelilerdi, öyle değil mi?

    Karşısındaki adam aldığı gülümsemeyle şaşırırken yakınlarda bulduğu koltuğa oturdu. Nereden başlayacağını, ne diyeceğini bilemez haldeydi. O an kim haklı, kim haksız umursamıyorlardı zaten. Sadece susmuş, nasıl konuşacaklarını düşünüyorlardı.

   Hoseok söze başlamak istedi ama Jooheon'un söylediklerini hatırlayınca sustu. Hyungwon'a ondan bahsetmeyecekti. Belki de Kihyun'un dediği gibi sevmeliydi artık ama aklına çok şey takılıyordu. Karşısındakine tüm dikkatini yönelttiğinde meraklıydı.

   Hyungwon ne diyecekti?

   Hyungwon, nasıl özür dileyeceğini düşünmedi o an. Özrünü illa ki sözlerle ifade etmesine gerek yoktu. Hoseok dediği şeylerden de Hyungwon'un bazı şeylerden pişman olduğunu anlayabilirdi gayette.

   Tek sıkıntı konuşamamaktı. Hiçbir zaman, böyle sessiz bir yerde yalnız kalmamışlardı. Hiç böyle sakin de olamamışlardı. En garibi de hiçbir zaman aynı anda, birbirlerinden özür dilemeyi düşünmemiş olmalarıydı.

   "Hoseok ben... nasıl başlasam bilmiyorum." Hyungwon yere bakıyor, sesini çıkarmıyor ve karşısındakinin sessizliğini dinliyordu.

    Alışıktı onun susmasına, bunu uzun bir süre dinleyebilirdi. Zaten o an, içinde bulunduğu boşluğa katılıyor, kendisi de tek kelime etmiyordu.

   "Hyungwon.. konuş." Hoseok ne diyeceğini bilemiyordu. Bunu söylerken zorlandığını hissettiğinde seslice yutkundu ve kendi gözlerini ona bakan adamın gözlerine, belki de ilk defa bu kadar zorla kitledi.

   "Birşey yapmayacağım. Siktir, üzgünüm."

   Kendini korkulan bir canavar gibi hissetti o an. Karşısındakinin gözlerine baktığında, güven veriyor muydu bilmiyordu. Hyungwonla göz göze geldiklerinde zavallı adam Hoseok'un yaptığı şeyi hatırlıyor muydu, canı yanıyor muydu kestiremiyordu.

   Bu yüzden Hoseok gözlerini Hyungwondan çekip, duvara sabitledi. Utanır gibiydi.

   "Bakmayacak mısın?" Kendisine sorulan soruyla beraber başını iki yana salladı.

Cold like ice •° JookyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin