26

1.6K 156 268
                                    

Kihyun gömleğinin yakasını düzeltirken çok abartılı giyinip giyinmediğini düşünüyordu. Üzerindekiler alt tarafı bir gömlek, ceket ve pantalondan ibaretti ama içinden bir ses abarttığını söylüyordu. Belki de onu istediği yere bırakan Hoseok'un başının etini yemesindendi bu kadar takılması.

"Adama evlilik teklifi edecek gibisin Kihyun. Ya da dur, bundan sonra sana reis diyeceğim."

Hoseok kendi söylediklerine kahkaha atarken Kihyun onun ağzına bir tane indirmemek için çok zor duruyordu. Güzel giyinmek istemişti ve güzel de olmuştu. Sonrası Hoseok ve boş beynini ilgilendirmiyordu.

"İşim çok sürmez, birkaç saate beni alır mısın?"

"Şoförün müyüm ben senin? Gel işte kendin." Kihyun gözlerini devirirken telefonundan saatini kontrol etti. Geç kalmak istemiyordu ama çoktan kalmıştı.

"Birdahaki konferansı şehir dışında yapmaya karar verdik. Bugün Changkyun'unkilerin biletlerini de alıcam." Kihyun başını salladı ama Hoseok'un ne dediğini pek de dinlediği yoktu.

Kalbi ağzından çıkacakmışcasına hızlı atıyordu.

"Sarışınınla buluşsan anlayacağım heyecanını da...noluyor sana reis? Kendine gel." Hoseok arabayı park ederken Kihyun'u dürtmüştü. Kihyun buna karşılık olarak derin bir nefes verip yanındakine teşekkür etmiş, arabadan hızla inmişti.

Shownu'yla sözleştikleri kafeye girerken tereddüt etti. Hadi ama, en kötü ne olabilirdi ki? Sadece biraz konuşacaklardı işte.

Konuşmalarının sonucunda Shownu'nun üzüleceğini bilmek geriyordu belki de onu. Ama yapabileceği birşeyin olmadığını biliyordu. Jooheon bastıra bastıra söylemişti bunu ona.

Eğer kendin için birşey yapıyorsan, elbet birisi üzülecektir.

O gün Shownu'ya beraber olamayacaklarını söyleyecekti ama bunu sadece kendisi için mi yapıyordu, emin değildi. Tanımasa da Shownu'nun iyi bir insan olduğunu biliyordu ya, onu üzmek Kihyun'u kesinlikle mutlu etmeyecekti.

Elbet birinin üzülmesi Kihyun'u da çok üzecekti.

Çalışanların yönlendirmesiyle üst kata çıkarken kalbinin hızlandığını fark etti. Onu beğenen kişinin yanına gidiyordu ve böyle bir durumda sakin kalamazdı. Heyecanına yenik düşmemek için ettiği dualardan birine tekrar başladı. Bu kadar heyecana gerçekten gerek var mıydı?

Kihyun ne zaman sevildiğini hissetse bir çocuk gibi heyecanlanırdı zaten.

Pencerenin kenarında oturmuş, dışarıyı izleyen adamı gördüğünde durakladı. Nedense o kaslı vücudunun içinde masum birini barındırdığını hissediyordu Shownu'nun. Yüzüne samimi bir gülümseme yerleştirip yanına ilerledi.

"Selam, üzgünüm biraz geciktim." Kihyun yerine otururken mırıldanmış ve Shownu'nun dikkatini kendisine çekmişti. Karşısındakinin gülümsediğini görmek Kihyun'u oldukça rahatlattı.

Aslında biraz değil, yaklaşık yarım saat gecikmişti ama bu tamamiyle Jooheon'un suçuydu. Beraber Kihyun'un söyleyeceklerinin provasını yapmışlardı.

Gelen çalışandan kahvelerini istedikten sonra sessiz bir şekilde bir süre etrafı izlediler. İkisinin de kalbi dışarıdan duyulacak kadar hızlı atıyordu sanki. Shownu için, beğendiği kişiyle buluşmak mükemmel birşeydi. Kihyun içinse karşısındaki adamın gülümseyişinin sebebi olmak, cidden çok heyecan vericiydi.

"Yarışma... yarışman yaklaşıyormuş." Boğazını temizledi. Konuşmak bile zor gelmişti o an ama Shownu'nun devamını isteyen bakışlarını gördüğünde kendini zorladı.

Cold like ice •° JookyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin