29

1.4K 151 159
                                    

   Changkyun dolabındaki eşyaları toplarken karışan duygularını ayırt etmeye çalışıyordu. İçeride, Jooheon'un odasından gelen bağırmaları dinlememeye çalışırken delirecek gibi olmuştu ama bir şekilde alışmıştı sanırsa. Bavulunu kapatırken odada başka birşey kalıp kalmadığını kontrol ediyordu.

     "Gözlerini tekrar kapatmakla başla. Bu an bizim, ona sahip çıkmalıyız."

   Tanrı şahidiydi ki, Jooheon'un sözleri bitmeden o gözlerini kapatmıştı. O ana o kadar güzel sahip çıkmak istemişti ki, Jooheon'un aşırı yavaşlığı altında ezilmişti. Sonrasında istediğini alıp da, Jooheon'un dudaklarını kendininkilerin üzerinde hissettiğindeyse.. gözlerini açmıştı.

   Belki içinde bulunduğu duruma inanamadığı için, belki o güzel anda Jooheon'u izlemesi gerektiğini düşündüğü için açmıştı gözlerini. Fakat Jooheon'un kapalı gözlerini gördüğünde çok şey düşünmüştü. Ama her zaman birşey ağır basardı ya, yine öyleydi.

   O ana sahip olamamışlardı. Çünkü o an tek başına, Jooheon'a aitti.

   Bunu düşünür düşünmez dudaklarını çekmek istese de, bırakamamıştı işte. Ya içinde yanıp kavrulan o duygu izin vermemişti ya da gerçekten, gerçekten çok güzel hissettiği içindi. Çünkü Jooheon'un dudakları tarafından öpülmek büyülüydü ona göre. Bütün gece yatağında tek başına, o an neler olduğunu düşündüğündeyse bir karara varmıştı. Bu her şeyi unutup devam etmesi için büyük bir nedendi.

   Jooheon'un dudakları dışında hiçbir şeye sahip olmak istemiyordu.

  Odasının kapısını kapatırken hala duyduğu Kihyun'un bağırışları kıkırdamasına neden olmuştu.

   Kihyun diğerlerinden birkaç saat önce gelmiş, Jooheon'u odaya çekip neler yaptıklarını öğrenmeye çalışmıştı. Buna karşılık Changkyun utandığını hissedip odaya kaçsa da, Kihyun'un öpüştüklerini öğrendiği an evi inletecek kadar büyük attığı çığlığı odaya kaçmanın yeterli olmadığını göstermişti.

    Neyse ki birkaç dakika önce Minhyuk aramış ve takside olduklarını, eve de yaklaştıklarını söylemişti. Changkyun da eşyalarını toplayıp aşağı inecekti.

   Kapısını açtığı anda Jooheon'un ona doğru geldiğini görünce hızlanan kalbini durdurmaya çalıştı. O öpüşmeden sonra hiçbir şey olmamış gibi yemeklerini yemeye gitmişler, dönerken de bu konu hakkında tek kelime etmemişlerdi. Eve geldiklerinde de aynı şekilde, birbirlerine iyi geceler diyip hızlı bir şekilde odalarına kaçmışlardı.

   "Hazır mısın? Yardım ister misin?" Changkyun Jooheon'un tedirgin konuşmasına kıkırdayıp başını iki yanna salladı ve çıkış kapısına ayakkabılarını giymek için ilerledi. Hala gerginlerdi ama bu konu öyle bir askıya alınmıştı ki ikisinin de birşey söylemesi ortamı çok ciddileştirecekti.
 
    "Shownular geldi. Akşam.." Akşam beraber mi yemek yerlerdi? Yoksa iki grup ayrı ayrı mı takılırdı? Changkyun düşündüğü şeye bir cevap bulamayınca Jooheon'a salak bir ifadeyle bakmaya başladı.

    "Akşam görüşürüz Kyun." Jooheon gülümseyerek kapıyı açtı Changkyun'a. Tekrar kapıyı kapattığındaysa Kihyun başında bitmişti.

   "Akşam onlarla mıyız?"

   "Öyle gözüküyor." Şimdi Kihyun'un yüzünden ne hissettiğini bilemediği bir ifade geçiyordu.

   Akşam onlarla olmayı elbette çok istiyordu çünkü sarışını orada olacaktı. Bir yandan da bundan çekiniyordu çünkü.. Çünkü Shownu da orada olacaktı ve son konuşmalarından sonra Kihyun o üzülmesin diye hareketlerine oldukça fazla dikkat etme kararı almıştı.

Cold like ice •° JookyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin