49- Konferans Sonu

1.1K 114 74
                                    

   Minhyuk cevabını verdikten sonra salon büyük bir sessizliğe gömülmüş, bir süre kimse konuşmamıştı.

   Kihyun mutluydu. Etrafa salak salak sırıtıyor, Hoseok'a abuk subuk hareketlerle mutluluğunu yansıtıyordu. Seyirciler, hatta sahnedeki diğerleri bile ne yaptığını çözememişti.

Minhyuksa bu sessizlikten biraz rahatsız olup mikrofonunu Changkyun'a uzattı. Changkyun insanların dikkatini üzerine çekerken soru almaya başlamıştı bile.

  "Jooheon'a baştaki soğuk yaklaşımın nasıl değişti?" Changkyun da bu sorunun cevabını kendinden bekliyordu doğrusu. Nasıl bu kadar kolay alışmıştı gerçekten?

   "Bana yardımcı olmak için çok çabaladığını gördüm, hep rahat etmemi sağlamaya çalışıyordu ve beni üzmüyordu. Ben de samimiyetimi vermek istedim. Şu çok istediği samimiyet.." Gözlerini devirirken kıkırdamış, Jooheon'un gülüşüne bakmıştı. O samimiyeti hak eden tek insan Jooheondu.

    Başka birisinin sorusuyla hızla kendine geldi. "Jooheon hayatına girdikten sonra neler değişti peki?"

    "Birçok şey.." Mikrofona kıkırdadı. Jooheon onun hayatını değiştirmekle kalmıyor, güzelleştiriyordu da. "Artık bir çok şeyi kafama takmıyorum, çoğu şeyde de zorlanmamaya başladım. Hep yanımda olan biri olunca cidden, açıklayamayacağım kadar fazla şey değişiyor."

    Soru soran kıza başını sallayarak selam verirken mikrofonunu uzatacak biri aradı. Ama bu sırada ona başka bir soru daha yöneltilmişti. "Sahneye ilk çıktığında çok gergindin, bu insanlara alışamadığından mı yoksa Jooheon'a karşı bir önyargı mı besliyordun?"

    "Dürüst olmak gerekirse bir önyargı besliyordum.." Başını kaşımış, yaptığı itirafla biraz da olsa küçülmüştü. "Nedenini bilmiyorum ama, fazla iddalı konuşması sinirimi bozmuştu."

    Salon kıkırdarken Jooheon utandığını belli ederek arkasını döndü. Changkyun buna gülerken mikrofonunu ona uzatmış ve konuşmasını beklemişti. Şimdiden birkaç kişi elini kaldırmıştı bile.

    "Başkalarına tavsiye vermede profesyonelken neden aynı durumda olsan bile kendinde zorlanıyorsun?" 

     Jooheon duraksadı. Cidden beklemediği bir soruydu bu. Changkyun'a bakmak istemedi, alt tarafı kendine neden yardımcı olamadığını açıklayacaktı ama aklında dönüp dolaşan şey Jacksonla olan konuşmalarıydı.

   O evden kaçınca Jackson'u konuşarak iyileştirmişti belki ama, kendi acısını sadece köreltmişti. Ona yardım eden biri olmamıştı, kendine yardım etmemişti.

    "Bunu yapamayacağımı düşünüyorum aslında. Ben, çok fazla düşünürüm ve sonunda kendi aklımı bile karıştıracak dereceye gelebilirim. Bu yüzden bunda pek başarılı değilim." Jackson oturduğu yerden kıkırdadı bu sırada. Jooheon'un kendini sakinleştirmeye çalıştığını hiç görmemişti zaten. O hep başkalarının derdiyle uğraşarak çözerdi birşeyleri.

    Jooheon mikrofonunu Minhyuk'a uzattı ve sessiz kaldı bir süre. Bu sırada Changkyun ona iyi olup olmadığını sormuş, olumlu bir cevap alınca da sevinmişti. Minhyuk kalabalıktan birini seçti.

    "Engin dedikodu kaynaklarım sonucu bir kafede her akşam canlı müzik yapacağını duydum. Sesin bu işi yapacak kadar güzeldi de neden idol olmayı düşünmedin? Görünüşün ve samimi tavırların idol olmak için gayet uygun bence.." Kız kıkırdamış, şaşkınlıkla ona bakan Minhyuk'a gülümsemişti. "Senin gibi bir fanboy'un da fanları çok şirin olurdu, başta ben olmak üzere."

     Kihyun mikrofonuna 'ben de' diye fısıldarken Minhyuk kıkırdamış ve cevaplamıştı. İdol olmayı hiç düşünmemişti doğrusu.

    "Öncelikle teşekkür ederim.. Evet canlı müzik yapacağım.. Ama idol olmak  hiç aklıma gelen bir seçenek değildi doğrusu. O çok... büyük bir iş ve ben altından kalkabilir miydim emin olamadım. Ayrıca.. arkadaşlarımdan ayrı kalamazdım büyük ihtimalle."

Cold like ice •° JookyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin