9

1.5K 170 89
                                    

   "Her an Jooheon'la karşılaşabiliriz, sakin olacağına söz ver tamam mı?"

   Shownu Minhyuk'u kısık bir ses tonuyla uyardı ve koridor boyunca yürümeye devam ettiler.

   Konferansın başlamasına yaklaşık iki saat vardı ve Changkyun kulisinde olmalıydı. Changkyun böyle birşey talep etmese de Hoseok ısrar etmiş ve ona ayrı bir oda ayırmıştı. Şimdi ise Shownu, Hyungwon ve Minhyuk o kulisi bulup arkadaşlarının yanına gitmeye çalışıyordu.

   "Koskoca yer, nereden bulacağız?" Hyungwon tırnaklarını yerken konuştuğunda Shownu onu dürttü ve birkaç metre ilerideki iki kişiyi gösterdi.

    Birisi kısa boylu, kahverengi saçlı ve beyaz tenliydi. Ellerini cebine koymuş, oldukça rahat bir şekilde sesli konuşuyordu. Yine de uzakta oldukları için çok da iyi duyamamışlardı.

    Minhyuk arkadaşlarının baktığı tarafa bakıp sessiz bir nefes verdi.
 
    "O Kihyun. Jooheon'un menajerlerinden biri."

    Hyungwon ona dönerken sesini alçak tutmaya çalışıyordu. Kafasını kaşıdıktan sonra Minhyuk'un boyuna eğildi ve direkt olarak gözlerine baktı.

   "Onun hakkında başka birşey biliyor musun?" Minhyuk başını hızla iki yana sallamıştı.

   "Bu kadar. Diğerini daha iyi biliyorum." Bunu söylemesiyle Hyungwon ve Shownu, Kihyun'un yanındaki adama döndüler.

    Bu adamsa diğerinin tam tersine uzun boylu ve kırmızı saçlı, çok fazla kaslı biriydi. Bembeyaz teni uzaktan rahatça seçiliyordu. Hyungwon geçen konferanstan onu hatırladığını düşündü.

    "Adı Hoseok. Jooheon'un menajeri yine. Ama diğerine göre daha çok çalışıyor ve biraz daha ciddi biri diyebilirim. Jooheon'un işlerini genelde o halleder. Ah, bir de geçen sene bir gay barda görüldüğü söyleniyor."

    Shownu yüzünü buruşturarak Minhyuk'a döndü. Hyungwon'sa Hoseok'u incelerken Minhyuk'un dediklerini algılamaya çalışıyordu.

   "Bir gay barda görülmesi ne sikime yarayacak?" Minhyuk omuzlarını silkti ve yürümek için onları biraz itti.

   Hyungwon tekrar dikleşmiş ve kendinden emin yürümeye devam etmişti. Shownu da aynı şekilde onun yanındaydı.

   Minhyuk ise... Jooheon'u görme ihtimalinin verdiği heyecan yüzünden titriyordu. Eğer görürse, ona hiç olmadığı kadar yakın olacaktı. Bu büyüleyici birşeydi.

    "Changkyun'un kulisinin kapısındalar. İçeri girmek istiyorsak onlarla konuşmamız gerekiyor." Hyungwon başını sallayarak Shownu'yu onayladı ve Minhyuk'un kolundan sürükledi.

   Minhyuk biraz sendelese de sorun etmedi ve üçü beraber kulisin kapısına ilerlediler. Sonunda onları fark eden ikili biraz şaşkındı. Kihyun büyüyen gözlerini fark etmesinler diye bir süre yere bakındı.

   "Merhaba, ben Shownu. Changkyun'un arkadaşlarıyız, içeri girmek istiyoruz."

   "Daha ciddi olamazdın herhalde, gerizekalı." Minhyuk fısıldayıp kimsenin göremeyeceği şekilde Shownu'nun kolunu cimcikledi.

    Kihyun bunu görmüş, kıkırdamadan edememişti. Gerçekten, sarışınım diye bağırıp Minhyuk'a atlamamak için kendini zor tutuyordu.

   "Selam.Geçen konferanstan bizi hatırlarsınız. " Kihyun ve Hoseok hızla başlarını salladılar. Hatırlamamak mümkün müydü? "Changkyun'u görebilir miyiz?"

   Hoseok ilk başta, bütün ciddiyetiyle onlara bakan Shownu'ya, sonra kocaman gülümsemesi ve ellerinin titremesiyle tam Kihyun'a göre olan Minhyuk'a ve en son, arkada duran ve yere bakan Hyungwon'a baktı. Bu üçlü onları zorlayacaktı ama yapacak birşey de yoktu. Özel misafir sayılıyorlardı.

   "Tabii. İçeri girebilirsiniz." Onları içeri aldıktan sonra kapıyı hızla kapattı ve Kihyun'a döndü.

   Kihyun'un ağzı açık kalmış, kapıya bakıyordu. Birkaç saniye sonra Hoseok'a döndü ve sinirle koluna vurdu. "İki dakika bekleseydin adını soracaktım sarışınımın!"

   Hoseok sırıttı ve Kihyun'u sırtından ittirerek Jooheon'un kulisine götürdü. Kavgalarını orada edebilirlerdi.

  Bu sırada Changkyun'un arkadaşları içeri girmiş ve büyük bir heyecanla konuşmaya başlamışlardı. Onların heyecanına karşılık Changkyun makyaj masasının önüne oturmuş, kendini izliyordu. Hatta... Biraz da kendini sorguluyordu denebilirdi.

   "Dünyanın en tatlı menajerleri değiller mi sizce de? Ah, keşke Jooheon'u da görebilseydik." Hyungwon Minhyuk'a kıkırdarken koltuğa oturmuştu.

   "Kihyun muydu... Neden yüzümüze bakamadı?" Shownu kıkırdarken sormuştu.

   Changkyun sessizce onları dinliyor, heyecanını yatıştırmaya çalışıyordu. Ama bu imkansız gibi birşeydi.

   Jooheon'la olan kısa yazışmalarından sonra oldukça garip hissediyordu. Jooheon fazla iyi biriydi, ya da öyle davranıyordu. Kendini istemese de Jooheon'a güvenirken buluyordu ve bu onu mahvedecekti.

   Ya onun söyledikleri... Adama gerçekten bebek gibi tatlısın demişti! Birşeyleri içinde tutamadığını fark etmek gülümsemesine sebep oldu. Ardından aklına Jooheon'un söylediği şey takıldı.

   'Bir gün gelecek, Kyun...sadece günle yetinmeyeceğiz.'

   Tanrı aşkına, bu ne demekti? Konuşmalarının üzerinden çok geçmemişti ama aklında sürekli bu vardı. Günle yetinmemek de neydi? Ne yapacaklardı?

  "Kyun! Hey, bizi duyuyorsun öyle değil mi?" Minhyuk ellerini önünde salladığında Changkyun irkilmiş, ardından başını sallayarak oturduğu yerde dikleşmişti.

  "Bir saat kaldı." Changkyun terli avuçlarını pantalonuna silerken onayladı. Kalbi fazla hızlı atıyordu.

  "Bu sadece bir konferans, seni germesine izin verme."

   Sakince başını salladı bu sefer. Kötü birşey olmayacaktı, Jooheon iyi biriydi.

   Evet, Jooheon iyi biri olmalıydı.

•°•°•°•°•°•°•°•°•

Y/N: Selamm! Nasılsınız?

       Bir dahaki bölüme Jooheon, Kihyun ve Minhyuk'un kulis konuşmalarını eklemeyi planlıyorum ama yapmayadabilirim. Sonra da konferansı başlatırım herhalde. E başlasın yani artık.

    Neden bir dahaki bölümün spoilerını verdim. Neyse;

    Bu hikayedeki shiplere aşığım. 2Won'u ayrı yicem Kihyuk'u ayrı. Jookyun zaten kral. Shownu beye de birini bulalım artık...

   Umarım beğenmişsinizdir, sizi seviyorum♡

   

Cold like ice •° JookyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin