21- Akşam Yemeği

1.5K 174 128
                                    

Changkyundan;

  Bir insan düşünmekten kafayı yiyebilir mi? Yoksa yaşadığımı sandığım duygu sadece kafa karışıklığı, basit bir anlaşılmazlık mı? Bilemiyorum.. Jooheon karşımda bana bakıyor, bir cevap bekliyor belli.

  İstediği cevabı verebilecek miyim bilmiyorum.

  Beni yakından tanımak istiyor. Tanrım, onun soğuk biri olduğunu nasıl düşünebildim! Aklım almıyor hala. Hayatımda gördüğüm en tatlı, en samimi insan. Hiçbir çıkarı yok gibi sanki. Saf sevgiden oluşturmuş ailesi onu.

   Kocaman gözlerini açmış bana bakıyor şimdi ama verebileceğim en ufak bir cevap bile yok. Yemeklerimizi sipariş ettik ve gelmelerini bekliyoruz. Daha hiçbir şey yemedim ama, kusacakmış gibi hissediyorum. Bu Jooheon'un bir etkisi mi?

  Hah, şimdi saçmaladım işte. Biraz bekleyeyim de sonra güleyim kendime bari.

  Arkama yaslanırken onunla göz temasımı hiç bozmadım. Daha çok etrafı, çiçeği böceği falan izlemek istiyordum ama Jooheon da izlenebilecek bir şeydi.

   Zaten, yanına beş saniyede varabilecekken beş dakika boyunca minik adımlar atarak gitmiştim. Güzel bir restorant seçmiş bunu fark ettim bu sırada. Garson gelince mutlaka masamızın yanındaki çiçeğin türünü soracağım.

  Ah, ofladı. Artık bir cevap vermem lazım sanırım. Neden bu kadar fazla düşünüyorum ki, belki de benden Hoseok ya da Kihyun gibi biri olmamı bekliyordur. Ne bileyim, yakın bir arkadaşı. Zaten doğru olanı da bu değil mi? Evet evet öyle olmalı.

  Her konferansta onu çileden çıkarıyorum, bir de bana aşık olacak değil ya.

  "Tamam, tanışalım Lee Jooheon." Gülümsedi ve arkasına yaslandı. Bu sırada garson geldi ve yemekleri getirdi ama şuan ona çiçek türü sormak bütün atmosferi yok ederdi. Yapmak istemedim.

   Önündeki şeyi yerken Jooheon beni izliyordu. Konuşmadım, hatta yüzüne bile bakmadım. Yemeğimle ilgilenmek istedim o an. Bu bahane de olabilir tabii, ne diyeceğimi gerçekten bilemedim. Bu durumda ona bakmamaya hükümlü oldum.

   "Hayatımı biliyorsun, beni biliyorsun. Duymak istediğin başka birşey var mı?"

   Peçetesiyle ağzını silerken sormuştu. Nasıl kibarlık sınırını bu kadar aşıp inanılmaz kibar olabiliyordu? Bunu sorabilirdim belki. Ya da bana neden öyle baktığını? Bunun yerine basit bir şey sormak istedim.

  "Arkadaşlarınla aran nasıl? Yanlış anlama, bana karşı nasıl bir arkadaş olacağını anlamaya çalışıyorum."

   İçtiği içkisi boğazına takılmıştı sanırım. Uzun bir süre öksürdü ve sonunda sakinleşti. İyi olup olmadığını sorduğumda olumlu bir yanıt almıştım. Soruma biraz şaşkın bakıyordu ama nedenini anlayamadım. Bu sırada eline kadehini tekrar aldı.

  Parmak boğumları bembeyazdı. Kadehi sıkıyordu ama yüzü bu sert hareketine karşın yumuşacıktı. Elini görmezden geldim. Yüzüne yansıttığı duygular daha önemli olmalıydı, öyle değil mi?

  "Arkadaşlarıma çok fazla değer veririm Kyun. Yoksa bundan bir şüphen mi var?"

  Hafifçe kıkırdarken ben de içkimden bir yudum aldım. Şüphem olduğunu zaten biliyordu. Komik, ona karşı samimi olabileceğimi hissediyordum.

  "Lee Jooheon, tabii ki şüphem var. Beni ağlatmaya çalıştığın zamanlara tanık oldum ben."

   Kaşları hızla çatılırken kadehini geri yerine bıraktı. Tekrar ağzını kurularken mırıldanmıştı. "Bunu fark etmediğini sanıyordum."

   Bu söylediğine güldüm. Kahkaha bile atabilirdim ama bilirsiniz, nezih bir yerde olduğumuzu karşımızda duran akvaryumdaki balıkların yüzüş biçimden bile anlayabilirsiniz.
 
   Bekleyin, anlarsınız öyle değil mi?

   "Gözlerime yaklaşık beş dakika boyunca baktın. Bir hareket ya da mimik bekledin. Titremeye başladığımda gözlerin kısıldı, hoşuna gitti. Beni ağlatacağından emin oldun."

   "Peki neden ağlamadın Changkyun?"

   Yutkunduğumda hafifçe gülümsedi. İyiydi, rahattı. Çünkü soruları o soruyordu. Bugün onu rahatsız etmek istemedim. Aslında, bugün karşımda cevapsız kalsın istemiyordum. Bu yüzden ona soru sormadım.

  "Sana güçsüz görünmemem gerekiyordu." Cevabımı verdikten sonra onun başını sallarken mırıldandığı şey o kadar doğruydu ki heyecanla başımı salladım. Bu özelliği onu merak etmemi sağlıyordu.

   Her hissettiğimi ya da düşündüğümü anlıyordu. Sanki bir önceki gece oturmuş, beni çalışmış gibiydi. Ona basit geliyordum, bu yüzden her soruyu eksiksiz tamamlayabiliyordu.

   "Düşmanına güçsüz görünme. En büyük kural, öyle değil mi?"  Ona katıldığımı belli eden bir hareket yaptım. Kadehindeki eli biraz daha rahattı belki ama hala birşeyler onu rahatsız ediyordu.

  Cevaplamayacaktı, bu yüzden nedenini sormadım bile.

  "Benim sana bir sorum var Kyun.Aslında sana olan tek sorum.." Boğazını temizledi ve yerinde dikleşti.

  Doğrusu, ne soracağını tahmin edebiliyordum ama gereksiz bir heyecana kapılmıştım. Çünkü o da karşımda, bunu sormaya hazırlanıyordu.

   Büyük ihtimalle o an ne düşündüğümü ya da ne hissettiğimi sorardı. Hatta belki o an kaçmak isteyip istemediğimi öğrenmeye çalışırdı. Açıkça cevaplardım sorusunu, pek de önemli değildi.

  "Bana artık samimiyetini gösterecek misin?"

   Vay canına. Kesinlikle bunu tahmin etmiyordum. Süprizlerle dolu biriydi. Bu arkadaşlıkta kapalı bir kutuya benzetilen ben olmuştum ama, asıl kutu kesinlikle Jooheondu. Kilidiyse... Sanırım ben olmalıydım.

  "Samimiyetimi hak etmek için çalışmalısın Lee Jooheon. Konferansla olacak bir şey değil bu, üzgünüm."

   Şaka yapıyordum. Samimiydim herhalde. Yani,  o tereddüt etmeden kendisini bana açmıştı ve ben de böyle yapmak zorunda olduğumu hissediyordum. Gülümsememden şaka yaptığımı anlamış olmalıydı.

   Bir süre sonra, şaka yaptığımı kesinlikle anlamadığını fark ettim.

   "Samimiyetini kazanmak için her şeyden vazgeçebilirim, Kyun. Konferanslarımdan bile."

°•°•°•°•°•°•°•°•°•°

Y/N: Selam!

        Biliyorsunuz bu bölüm size bir borcumdu. Günde iki bölüm yayınlamamsa... Neyse bunu diğer bölümde açıklamıştım zaten.

      Herhangi bir karakterin ağzından yazarken hikayenin baya samimi gittiğini fark ettim. Sizce eskisi gibi 3. Kişi şeklinde mi yazmalıyım yoksa karakterlerin ağzından mı? Belki ikisini de yaparım bilmiyorum ama bu seçimi size bırakma taraftarıyım...

    Umarım sevdiğiniz bir bölüm olmuştur çünkü yazarken çok eğlendim. Sadece Jookyun'lu bir bölüm oldu ama bu gerekli gibiydi sanki..

    Sizi çok çok çok seviyorum ❤

Cold like ice •° JookyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin