57 - M

1.5K 99 39
                                    

   Kihyun, Minhyuk'un yüzüne bakarken içinden büyük bir küfür savurdu.

   Kafeden eve geleli yaklaşık yarım saat olmuş, ama ikisi de henüz kıpırdayıp birşey yapmamıştı. Önemli olan bu değildi, konuşmaya bile utanır gibi gözüküyorlardı. Kihyun, onca zaman beklediği anı kendisinin yaratması gerektiğini hissettiğinde Minhyuk'a uzanıp onun elini tuttu.

    "Minhyuk-ah, ne yapmak istersin?"

    O masumdu. Belki istekli, ama masumdu ve Kihyun onun gözünü korkutmak istemiyordu. Eğer o gece birşeyler yaşayacaklarsa, ikisinin de isteğiyle yaşamalılardı.

    O an Minhyuk, gözlerinden okunanın heyecan olmadığını fark etti.

    Sinirden kasılıp kavruluyordu. Ne yapacağını bilemeyişi, sessizce oturup kalması Kihyun'u delirtmiş olmalıydı. Belki de sevgilisi onu isteksiz sanmıştı, ya da korkak. Ya da.. Her neyse işte, Minhyuk salaklığına kızgındı ve bu Kihyun'u şüpheye düşürüvermişti.

    Bu yüzden ayağa kalktı ve kendini Kihyun'un kucağına bıraktı. Birşeyler yapıp içindeki saçma hissi atmalı, bundan kurtulmalıydı. Bacaklarını karşısındakinin iki tarafına uzatırken gözlerini kapattı.

   "Minhyuk.." Kihyun, ellerini üstündekinin beline koyarken ne yapacağını şaşırmıştı.

    "Bak, utanıp saçmalayabilirim ama önemsemeyeceksin tamam mı? Ne olacak biliyorum, çocuk değilim bu yüzden nasıl hoşuna gidiyorsa öyle davran. Ayrıca utanıp sıkılmayı kes, burada çekingen olabilecek tek insanı kendim olarak seçtim."

   Minhyuk Kihyun'un gözlerine bakarak hızla konuştuğunda, altındakinin kıkırdadığını gördü.  Bir an önce birşeyler olmalıydı yoksa kendini daha da rezil hissedecekti. "Minhyuk sen delirdin m-"

    "Yoo Kihyun, beni öpecek misin artık?"

    Kihyun, kıkırdarken kucağındaki sarışınını sıkıca tutup ayağa kalktı, ve odasına gidene kadar onu öpmedi. Burnunu onun boynuna gömüp yavaşça koklamıştı sadece. "Ben nasıl hoşlanıyorsam öyle gideceğiz, öyle mi?"

     "Aynen öyle, sen nasıl isterse-" Minhyuk sırtını duvarda hissederken kesilen nefesiyle Kihyun'a baktı. Daha demin kıkırdayan tatlı suratı ciddileşmiş, aralık dudaklarını yalarken büyük bir ciddiyetle onu incelemeye başlamıştı karşısındaki.

     "Yalnız bana öyle bakma.." Minhyuk mırıldanırken ayaklarının yere değdiğini hissetti ve Kihyun'un nefes sesleriyle gözlerini kapattı. Hoşuna gidiyordu. Bu yaptıkları şey her neyse, yaşamadan tahmin edilecek türde değildi.

     Kihyun, Minhyuk'un mırıltısıyla gözlerini kapattı. Bakmayacaktı. Ama bu, dokunmasını gerektiriyordu.

    Karşısındakini yavaşça öperken kendini Minhyuk'un bacaklarına konumlandırdı ve yaklaştı. Aralarında gidecek daha fazla mesafe kalmadığında Kihyun, Minhyuk'un belini tutarak kendine bastırmıştı.

   Sonrasında duyduğu sesi, ömrü boyunca unutmayacağından oldukça emindi.

   Minhyuk içinse bulundukları yer, bir anlam ifade etmemeye başlamıştı. O an o duvarda bile Kihyun'un her şeyi yapmasına izin verebilirdi. Dağılmış hissediyordu.

    Kihyun, düşündüğünden daha etkileyiciydi.

   Hiçbir şey yapmadan önündeki dudakları öpmeye devam etti. Eğer Kihyun'un hoşlandığı şey buysa, devamında kasıkları uyuşacak kadar sarhoş olacaktı.

   Minyuk'un üzerindeki gömleği yavaşça çözerken Kihyun'un eli, aşağılarda onun fermuarını buldu. Bakir vücudun verdiği her tepki, kalbinin biraz daha hızlı atmasına neden oluyordu.

Cold like ice •° JookyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin