'Oyy Paşam. Seni bir iddia uğruna finduklukta yaturdular he mi ? Dur ben sağa sıcak bir çay koyayum da için ısınsın. Bir daha da uyma sen bu delilere yengem.'
Asiye,Tahir'e hiç kıyamazdı. Kardeşi gibi bilirdi onu. Mustafa'sının canı,onun da canıydı elbette. Ama onların arasındaki bağ çok farklıydı. Tahir de onu ablası gibi bilirdi. İzmir'deyken bir derdi olduğunda,bir konuda danışmak istediğinde hemen yengesini arardı. Asiye de ona her ay yemek kargolardı. Aralarından su sızmazdı vesselam.
'Yengem ne edeydum ? Bu yangazların diline düşeceğume bir akşamcık yatıverdim oraya. Ama şifayu da —'
Lafını bitiremeden büyük bir gürültüyle hapşıran Tahir'e ev ahalisi hep bir ağızdan kahkahalarla güldü. Tahir sinirini yanıbaşındaki Murat'tan ensesine vurarak çıkardı. Murat bozuntuya vermeden abisinin yüzüne sırıtarak bakmaya devam ediyordu. Dünya yansa keyifleri bozulmazdı. Öyle gamsızlardı.
Mustafa, sessizlik sağlanınca Tahir'e gülümseyerek baktı.
'Ee Deli Tahir. Senelerce gezdun,sonunda kürkçü dükkanına geri döndun. Şimdi napacasun bakalum oğlum ?'Tahir bakışlarını tüm ailenin üzerinde gezdirdi. Çok düşünmüştü,kararını dönmeden zaten almıştı.
Ama ailesi ne tepki verecekti bilemiyordu. Çekinmiyordu,istediğini yapardı. Ailesi onun inadını bilirdi,ama yine de şaşkınlıklarını atlatmaları uzun sürecekti,belliydi.Öksürdü,sırtını dikleştirdi.
'Bir taka alırum. Bir de kulübe yaparum kendime. Bundan sonra benum yerum denizdur. Balıkçılık edeceğum.'
Bütün kahvaltı boyunca oğullarını keyifle izleyen Saniye Hanım sessizliğini bozarak bir 'OYYY NENEM!' çekti ki,duyulmaya değerdi.
Mustafa bu sefer eni konu çıkışacaktı. 'Ula o kadar sene balıkçuluk yap diye mi okudun hergele?'
Tahir böyle bir çıkışı bekliyordu. Ama tepesi de ağır ağır atmaya başladı. Sakin kalmaya çalışarak 'Böyle olsun istedum.' dedi.
Kimseden çıt çıkmadı. Fırtına öncesi sessizlik desek,genç adama fırtına falan işlemezdi. Herkes bir müddet sustuktan sonra Mustafa hiçbir şey söylemeden dışarı çıktı. Asiye Tahir'e eliyle minik bir boşver işareti yaptı. Kocası çabuk parlar,tez sönerdi. Herkes alışkındı.
Tahir,evi ölüm sessizliğine bürüyüp dışarı çıktı. Biraz dolaşsa iyi olacaktı. Direksiyonu sımsıkı tuttu,istikameti bilmeden sürmeye başladı.
Nefes,eli kolu kitaplarla dolu ağır ağır okula yürürken bir yandan da Meryem'i dinliyordu.
'Kizum bir kere olsun gel kurban olayum. Geç de kalmayuz. Bak çocuklar çok güzel gitar çalayi. Hem yakuşuklular da. Naciye Hanumun şerrinden korkaysan bizde kalursun. Ben annemleri bir şekilde—-'İçi şişmişti Nefesin. Sırf Meryem sussun diye kabul etti önerisini.
'Bayilayrum bacum. Ne çene var sende maşallah,insanı sadece konuşarak öldürebilirsın. Tamam geleyrum ama bir şartla. Sıkılduğumda ikiletmeyecesun kalkıp gideruz. Oldi mi canım ?''Oldi kurban olduğum olmaz olur mi ?'
Küçük bir kahkaha patlattı Meryem. İşte şimdi keyfi yerine gelmişti. Arkadaşını okkalı bir şekilde öpüp koluna girdi. Belki biraz daha konuşurdu,Tahir'in arabasını görmeseydi eğer.
Nefes ne olduğunu bile anlamadan arabayı durdurdu. Tahir camı araladığında gözleri fal taşı gibi açıldı. Hiçbir şey söylemeden Meryem'e bakıyordu. Neredeyse küçük bir çocuk gibi arkadaşını eteğinden çekiştirecekti.
Meryem,gayet sevimli bir sesle 'Tahir,bizi okula bırakabilir misun acaba ?' diye cıvıldadı. Evet bu konuşmak değildi,resmen cıvıldamaktı.
Tahir başını sallayınca hemen ön koltuğa kuruldu.Nefes'in midesinde bir alev başgösterdi. Kıskançlık mı ? Hayır tabiki diye düşündü. Sadece arkadaşı ona sormadan kendi yollarından ayrılmıştı,buna bozulmuştu. Elbette buna bozulmuştu.
Nefes ağır ağır yürümeye başladı,arkadan uzunca bir korna gelene kadar. Cam hâlâ açıktı, Meryem'e zoraki gülümseyip 'Siz gidun,ben yürürum .' dedi.
Tahir oldukça nazikti. 'Elin kolun doli,inat etme da bin şu arabaya.'
Nefes bir an tereddütte kalsa da ; sahiden kolları acıdığından,başka türlüsü asla olmazdı,arka koltuğa ilişiverdi.Dikiz aynasından göz göze geldiklerinde gözlerini hemen çevirdi. Düpedüz midesi yanıyordu. Yine,o geceki gibi parmakları karıncalanmış,kim bilir belki yanakları al al olmuştu. Bu adam ona ne yapıyordu da bu hale getirebiliyordu ?
Tahir de farklı değildi. Dikiz aynasına bakmamak için özel bir çaba sarfediyordu. Bir yandan Meryem'i dinlemese de kafa sallıyor,bir yandan da aklını Nefes'in arabaya dolan kokusu dışında bir şeye odaklamaya çalışıyordu. Yine saçlarının kokusu burnuna gelmişti. O geceki gibi.
Meryem büyük bir hevesle bu haftasonu yaptıkları planları anlatıyordu. Nefes içinden umarım Tahir'i çağırmaz diye geçirdi. Ama korktuğu başına geldi.
'Bu cumartesi akşamu kayaluklarla gitar çalacakmış birkaç arkadaş,biz da bütün gençler orda oluruz. Sen de gelsen ya ?'
Yine Nefes'le gözgöze geldiler. Nefes kaşlarını çatıp başka yöne baktı. Anlaşılan son olaydan sonra siniri hâlâ geçmemişti.
Tahir,Meryem'e net bir şey söylemedi. Bakarız,inşallah dışında. Bu sırada okul yolu bitti. Meryem Tahir'e belki bininci kez teşekkür etti ve arabadan indi. Nefes de tam ayağını atmıştı ki Tahir 'Dur!' dedi.
'Bir beş dakika konuşalum.'O an,birbirlerinin gözlerine ilk defa bu kadar dikkatli baktılar.
Nefes,ne güzelmiş gözlerinin rengi dedi içinden.
Tahir'se Nefes'in kirpiklerine bakıyordu. Ok gibi,gözlerine gölge düşüren.
Nefes meydan okur gibi 'Konuşalum.' dedi. Onun yanında güçsüz düşmeyecekti. Bu bir zaaftı,belliydi. Ama Nefes kaya gibi sertti ve bu duygu her neyse ona kolay kolay teslim olmayacaktı.
Direnecekti,gücünün yettiğince. Ve o oldukça güçlüydü.İlginiz beni ne kadar mutlu ediyor bilemezsiniz. Hepinize sonsuz teşekkürler. Yorumlarınızı bekliyorum. 💙🙏🏻
İthaf.
Dolunay'a. 3 senedir oralardan beni koruyup kolladığı için. Sevgisini bir an olsun üstümden eksik etmediği için. Bana hem anne,hem evlat olduğu için.
Sen olmadan başaramazdım,bir çok şeyi. İyi ki varsın. dolunaygeceleri
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmera Fera | NefTah
Fanfiction'Kaldı mı böyle adam ? Gece ışıktır odam. Bu adam benim sevdam. İmera Fera.' 'Köyümün en güzeli, Yüreğimin ateşi, Dağlarımın güneşi, İmera Fera.'