O karanlıktan uyandığında,Tahir yanıbaşındaydı Nefes'in. Gözlerini zar zor açtığında da ilk gördüğü gözler onunki oldu. Adamın bir şey söylemesine bile fırsat vermeden,sırtını döndü. Hem,burası da neresiydi? Apaçık,tanımadığı bir evdeydi. Endişelenmeye başladı.
'Neresi burası? Neden getirdun beni buraya? Eve dönmek isteyrum! Hem sen...' bağıra çağıra sıraladığı sitem cümlelerini Tahir yarıda kesti.
'Konuşacağız Nefes Hanum!'
Nefes,göz devirdi. Neyi vardı anlatacak bu adamın ona? Meryem'i nasıl becerdiğini mi anlatacaktı?
'Benim seninla konuşacak hiçbir şeyum yok!'Doğrulurken,sanki yer ayağından kaydı. Ve başı da çatlayacak gibi ağrıyordu. Dudaklarından minik bir inleme çıktı. Son hatırladığı,bayıldığıydı. Sahi,ne zamandır baygındı?
'Nasıl geldum ben buraya?'Tahir,kadının bitmek bilmez sorularından usanmıştı. Soruları sorması gereken oydu. Terkedilmiş,verdiği çiçekler de gururu gibi ayaklar altına alınmış olan oydu. Sinirlerine sahip olmayı deniyordu ama artık sabrı taşmıştı.
Kadına tehditkar bir tavırla yanaştı. Gözlerinin kahvesine ateş karışmıştı.
'Bana bak Nefes! Gözümün içune baka baka gittun benden. Gözlerun şiş,belli ağlamişsun. Bayildun,bolluk bereketten değil belli üzüntüden. Beni delirtme! Beni hasta etme! Zor durayrum. Anlat artık! Anlat!'Nefes,adamın tenine değen nefesiyle biraz korku,biraz da heyecandan geriye çekildi. Kısacık bir an adamın dudaklarına baktı. Artık Meryem'in olmuş o dudaklara. İçi acıdı. İhanete uğramış olmak bir kez daha yıktı genç kadını.
Tüm gücüyle atağa geçti. Kavgaysa kavga,kırılan onurunun hesabını Tahir'den soracaktı.'Sen anlat ula asıl! Dün gece neler oldu onu anlat! Meryem'in telefon ekranındaki fotoğrafı açıkla! Tabi bir açıklaman varsa.'
Bayılmadan önce kısa bir an gördüğü fotoğraf yeniden hatırında canlanınca dişlerini sıktı. Tahir'in arabasının içindelerdi. Meryem,ön koltukta,Tahir'in dibinde oturmuştu. Büyük kırmızı dudaklarıyla,kocaman gülmüştü. Tahir de araba kullanıyordu.
Tahir bir hışım ayağa kalktı. Odanın içinde volta atmaya başladı. Aklına gelen başına geldiyse,Nefes'in içi paramparça olmalıydı. Gerçekten iftira atmış mıydı Meryem ona? Seviştik mi demişti? Nefes,dirayetliydi. Başka türlü böyle bîtap düşmezdi.
Sesini kontrol edemeyerek : 'Ne söyledi sana?' diye bağırdı. Kanındaki ateş sözünü dinlemiyordu. Nefes'e doğru döndü,kızı iki kolundan sıkı sıkı tuttu.
'Sakin olamayrum. Meryem sana Ne söyledi,benden neden ayrıldın? Hepsini birer birer anlatacasun. Ben de dinleycim. Çözülmemiş problem kalmayacak burada Nefes.'
Nefes,dolmaya başlayan gözlerini adamın gözlerinin içine dikti. Zaten Tahir,Meryem'le birlikte olmasaydı da onlar bir olamayacaklardı ki. Nefes için de gizlemek zorlaşıyordu. Bir an,minik bir an 'Acaba artık gizlemesem mi?' diye düşündü. Daha iyi mi olurdu?
Gücünü toparlayıp önce Meryem'in ona anlattıklarını bir bir sıraladı:
'Meryem,dün akşam sana gelmiş. Siz...' Devamını getiremiyordu işte. Sevdiği adamın onun olması fikri cehenneme çeviriyordu her şeyi.Tabir,çılgına döndü. Önce gözlerini kapayıp yutkundu. Sonra,sevdiğinin canını bu denli yakan iftiraya karşı oracıkta bulduğu sandalyeyi pencereye fırlatarak camı çerçeveyi indirdi. Sırasıyla sobayı ve yanındaki bakır tasla birer birer kırdı. Bunları yaparken de gür sesiyle bağırıyordu.
'Sen buna inandun ha! Meryem'e inandun! Seni aldatabileceğume inandun! Sana yazuklar olsun be! Ulan Allah kahretsun be!'
Dakikalarca süren öfke nöbeti son bulduğunda ev perişan olmuş,Tahir yere çökmüştü. Nefes de adamın kanayan ellerini avuçları içine almış ağlıyordu.
Adam,iyi bile dayanmıştı. Günlerdir sakinliğini koruyordu. Fırtına öncesi sessizliğin son bulacağı başından belliydi. Yine de bu denli korkunç olacağını kendisi bile kestiremezdi. Alnında,kırdığı pencereden fırlamış bir cam parçasının kestiği yer ağır ağır kanıyordu. Ne var ki adam onun acısını farkedemeyecek kadar yaralıydı zaten.
Nefes'in ağzından çıkan minik hıçkırıklar adamı kendine getirdi. Kan çabasına dönmüş gözlerine bakıp zor da olsa ellerini çekti.
'Şimdi de neden ayrilduğunu anlatacasun!' diye emir verdi.
Nefes,belki kurtulurum umuduyla hıçkırıkları arasından : 'Alnın... Yaralanmişsun.' diye kesik kesik mırıldandı.
'Konuyu değiştirme Nefes! Anlat!'
Genç kadına bugün ne çok 'Anlat!' demişti. Bu yüzleşme ikisine de yeterince ağır gelmemiş miydi zaten?Nefes,artık kaçamayacağını anlayıp uzun uzun anlattı. Babası ve Saniye Hanım'ın zamanında sevdâlı olduğunu. Annesinin bu yüzden delirmiş gibi kızını o akşam Kaleli'lerden alışını. Herkesin,her şeyi onlardan saklayışını.
Yüzü önünde anlattığı her şey bittiğinde korkarak çenesini yukarı kaldırdı. Bomboş bakıyordu Tahir. Ruhu çekilmiş gibiydi. Yüzü bembeyazdı.
Nefes,deli gibi korktu adamın bu halinden. Anlattığına şimdiden bin pişman olmuştu. Dili lâl olsaydı da anlatmasaydı. Adamı perişan etmişti işte. Anlatmasaydı,kendine saklasaydı belki onsuz kalacaktı ama en azından o iyi olacaktı.
Bir müddet sonra Tahir irkilerek kendine geldi. Kadını sırtına vurduğu gibi arabaya götürdü. Nefes bu sırada sevdiğine yalvarıyordu.
'Tahir,n'olursun bir delilik etme. Kurban olayum,aklında ne var bilmeyrım ama çok korkayrım.'
Adamın ona zarar vermeyeceğini biliyordu. Ama yine de böyle bir anda kaçırır gibi arabaya bindirilmek onu epey ürkütmüştü.
Tahir,arabayı deli gibi sürerek Nefes'in evinin önüne geldi. Bu halinden beklenmeyecek derecede sakin bir sesle mırıldandı :
'İn arabadan.'Merhaba cânlar. Uzunca beklettim biliyorum,sizden binlerce kez özür diliyorum. Ama sonunda size itiraflı bir bölüm getirdim. Ve size söz,yine baharlar gelecek! Hepinizi çok ama çok seviyorum. Mutlu günler. -meliscimsınavstresinde

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmera Fera | NefTah
Fanfic'Kaldı mı böyle adam ? Gece ışıktır odam. Bu adam benim sevdam. İmera Fera.' 'Köyümün en güzeli, Yüreğimin ateşi, Dağlarımın güneşi, İmera Fera.'